Yaklaşık dört yıl önce “Amerika ile çatışmaya hazır mısınız?” başlığı ile bu köşede yer alan yazımda bunu şöyle ifade etmiştim; “Suriye topraklarını bölerek bir terör devleti oluşturma hedefinden vazgeçmeyen Amerika Birleşik Devletleri ile ilgili gerçekleri artık açık açık konuşma zamanı geldi.”
Yıllardır, “Amerika gibi bir müttefikiniz varsa düşmana gerek yok” dememin nedeni bu. Amerika, “demokrasi, hukuk, insan hakları” lafları ağzından düşmeyen, “terör destekçisi ülke” konumundadır.
Amerika’nın bir yandan binlerce TIR dolusu silah vermesi, bir yandan kaypak açıklamalar yapması ikiyüzlülüğünün yanında suç ortaklığını da gösteriyor.
Amerika Birleşik Devletleri’nin terör örgütü PKK/YPG’ye desteği bu kadar açıkken, kaçınılmaz olan Türkiye’nin terörle mücadelede Amerika ile karşı karşıya gelmesidir. Türkiye, terörle mücadelesini uluslararası hukuka göre sınır ötesinde Irak ve Suriye topraklarında veriyor. Burada da Amerika fiilen PKK’nın yanında; öyleyse günün birinde ve çok uzun olmayan bir süre içerisinde Türkiye ile karşı karşıya gelmesi kaçınılmaz.
Yalnızca bu alanda değil, Amerika Türkiye’ye her cepheden saldırıyor ve saldıracak. Lafı uzatmaya gerek yok: Bir yandan Türkiye’yi savunmasız bırakıp, diğer yandan Türkiye düşmanı PKK ve FETÖ terör örgütlerine destek veren Amerika ile yalnızca diplomatik alanda değil, askeri alanda da çatışma kaçınılmaz görünüyor.”
ABD-İSRAİL SALDIRISI
Terörün finansmanından hakkında soruşturma açıldıktan sonra firar eden Esenyurt Belediye Meclis üyesi Osman Yalçın, CHP ve PKK/DEM’in “Kandil Uzlaşması” sonucu 31 Mart seçimlerinde belediye başkanı seçilen Ahmet Özer’in imzasıyla; Fen İşleri Müdürlüğü, Park ve Bahçeler Müdürlüğü, Ruhsat ve Denetim Müdürlüğü ile Zabıta Müdürlüğünden sorumlu belediye başkan yardımcılığına atandı.
Ama ne hikmetse Ahmet Özer, Odatv’nin sorusuna dürüstçe cevap vereceğine sadece kendisini gülünç duruma düşürmekle kalmamış, kendisini destekleyen CHP’lileri de aptal yerine koymayı tercih etmiş. Ahmet Özer’in Esenyurt Belediyesi’nde çok önemli birimleri bağladığı yardımcısı Osman Yalçın’ın firar etmesiyle ilgili Odatv’nin sorduğu soruya verdiği cevap şöyle:
“Osman Yalçın’la 2024 yılı Nisan ayında gerçekleşen seçim sürecinde tanıştık. Öncesinde bir tanışıklığımız yoktu. Seçimi kazandıktan sonra ise Esenyurt Belediyesi’nde altı ay mesaimiz oldu. Olumsuz bir davranışına şahit olmadım. Bu noktada ifade etmeliyim ki kişiler verdikleri kararların neticelerine yine kendileri katlanırlar. Akademik çalışmalarım dışında kendimi kimseye çağrı yapacak bir konumda görmedim. Sadece böyle bir durumla karşılaşsam ne yapardım diye kendime sorduğumda, içinde bulunacağım en kötü halin, bir belirsizlikten daha iyi olacağına kanaat getirdim. Kendisi nasıl bir düşünceyle hareket ediyor onu bilmem mümkün değil tabii.”
PKK/DEM İHALECİSİ
Yalnızca 22 Kasım’da HTŞ’nin Halep’e yönelik başlattığı ve muhaliflerin Şam’ı ele geçirmesiyle devam eden son 20 günlük süreçten söz etmiyorum. Hatırlanacağı gibi PKK/YPG İsrail’in Gazze’yi işgalinde rol aldı ve soykırımda suç ortaklığı yapmak için bölgeye teröristlerini göndermişti.
Politik alanda bu işbirliğini en net görünür hale getirense, 10 Kasım günü Dışişleri Bakanlığı görevini devralan soykırımcı Gideon Saar’ın açıklamaları oldu. Saar, “Kürtler büyük bir millettir, siyasi bağımsızlığa sahip olmayan milletlerden biridir. Onlar bizim doğal müttefikimizdir. Bölgedeki azınlıkların birleşmesi gerekiyor. Kürtler, İran ve Türkiye’nin zulmünün kurbanıdır. İsrail’in onlarla iletişim kurması ve ilişkilerini güçlendirmesi gerekiyor. Bunun hem siyasi hem de güvenlik yönleri var” dedi.
İSRAİL-PKK PLANI
Gerek soykırımcı İsrail medyası gerek terörist PKK/PYD/YPG’ye yakın medyada destek gören bu açıklama, 22 Kasım’da muhaliflerin Halep’e yönelik başlattığı ve 13 günde Şam’ın ele geçirilmesi ve Esad yönetiminin devrilmesiyle işbirliğini de aşarak Suriye’de PKK/YPG kontrolünce bir özerklik hatta bölünme planına dönüştürüldü.
İsrail, desteklediği sözde “Kürdistan devleti” planını, kurmayı amaçladığı “Büyük İsrail” devleti için de bir basamak olarak görüyor. Nitekim, soykırımcı İsrail’in Başbakanı Netanyahu’nun oğlu bu konuda haritalar da yayınlamıştı.
Ancak muhaliflerin yönetimi devralması ve toprakların yüzde 70’ine hakim olması Suriye’yi parçalama planı yapan ABD ve İsrail ile maşalık yapan PKK/YPG’lileri panikletti.
Suriye Milli Ordusu’nun(SMO) Tel Rıfat’tan sonra 2016’dan beri işgali altında bulunan Fırat’ın doğusunda Menbiç’e yönelik operasyonu, terör örgütünün yıllar sonra alan kaybetmesine yol açarken, İsrail yıllardır PKK/PYD-YPG’yi destekleyen ABD’den daha fazla telaşlandırdı.
Artık Esad’ın yaptığı gibi İran ve Rusya’nın desteği ile ayakta kalma dönemi bittiği gibi, birlik olmak şartıyla ABD ve emperyalist ülkelerin bölge için haritalar çizmesinin de süresi doldu. Elbette bunun yolu, birlik içinde hareket etmek yanında bölücü, ayrılıkçı ve ABD, İsrail, Avrupa ve İran gibi ülkelerin planlarının parçası olan örgütleri yok etmekten geçiyor. Bunların başında PKK terör örgütünün Suriye kolu PKK-PYD-YPG geliyor. PKK; Rusya, İran, ABD, İsrail ve bazı Avrupa ülkelerinin emperyalist planlarının işbirlikçisi ve onlar adına baskı ve şiddet uygulayan bir terör örgütüdür. “Kürtlerin hakkını savunuyorum” yalanı ile en fazla zulüm ettiği grupların başında Kürtler gelmektedir.
PKK, ESAD’IN 45 YILLIK İŞBİRLİKÇİSİ
PKK terör örgütünün Suriye’deki varlığı, terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan’ın 1979 yılında Şam’a gitmesiyle başlar. Türkiye düşmanı olan Hafız Esad sadece ülkesinin değil terör eğitimi yapacağı Bekaa Kampı’nın kapısını da PKK’lı teröristlere açtı. Hatta 15 Ağustos 1984 tarihinde PKK’nın devlete ilk kurşun sıktığı Şemdinli ve Eruh baskınlarının kadrosunu burada kurdu ve eğitti. Suriye yönetimi ülkede yaşayan Kürt aşiret ve gruplara her türlü baskıyı uygular hatta kimlik vermez iken, Öcalan, Türkiye’nin baskısıyla 1998’de çıkana kadar Esad yönetiminden her türlü desteği aldı. PKK terör örgütü, Esad’ın emri ile rejim tarafından hedef alınan Kürt aşiret ve gruplara, hatta parti ve örgütlenmelere karşı baskıda görev aldı.
Ne PKK ne de 2003’te kurulan Suriye kolu PYD/YPG rejimin devrilmesinden sonra “baskıcı-totaliter” dediği Esad yönetimine karşı durmadığı gibi açıkça işbirlikçiliği yaptı.
Öyle ki Beşar Esad, muhaliflerin hedef aldığı bölgeleri PKK/PYD’ye terk etti. PKK’lı teröristler sadece bir ya da iki gün kontrol altına aldıkları bölgeleri de terk ederek kaçtı. Bunların başında Tel Rıfat ve Fırat nehrinin batısında 2016’dan beri elinde tuttuğu Menbiç geliyor. Nitekim, Suriye Milli Ordusu, Menbiç merkezine girdi ve bölgenin yüzde 80’ini kontrol altına aldı. Yakında sadece Fırat’ın doğusunda bir terör yapılanmasından bahsedeceğiz. Ama burada da uzun süre kalamayacaklar. Suriye yönetimini devralan muhalif grupların ve Suriye Geçici Ulusal Konseyi’nin 1 numaralı bildirgesinin ilk maddesi “Suriye topraklarının birliği ve egemenliğini korumak”.
PKK, PETROLÜ KONTROL EDİYOR
Dolayısıyla şu andan itibaren çok parçalı Suriye haritası yok. PKK/YPG sadece Türkiye sınırındaki bir alanı kontrol etmiyor, aynı zamanda Suriye petrollerinin büyük bölümünün çıkarıldığı alanı da kontrol ediyor. Dolayısıyla Suriye Geçici Ulusal Konseyi ve muhaliflerden oluşan yönetim kısa süre içinde PKK/YPG’yi hâkim olduğu bu alandan çıkarmak için kolları sıvayacaktır. Bir yandan Türkiye’nin güney sınırındaki terör yapılanması ortadan kalkacak diğer yandan PKK/YPG’nin hâkim olduğu petrol çıkartılan bölgelerden uzaklaştırılacak, belki de imha edilecek.
Sanıklar Muhammet Kaplan’a 18 yıl 36 ay, Fethi Koyuncu’ya 12 yıl 15 ay, Barış Kurt’a 8 yıl 38 ay 10 gün, Mutlu Ayaş ve Yusuf İzzet Savaş’a 4 yıl 27 ay, Kanber Keskin’e ise 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası verildi. 17 tutuklu sanıktan 13’ü tahliye edildi. Ayhan Bora Kaplan, Adnan Kaplan, Muhammet Kaplan ve Fethi Koyuncu’nun tutukluluk halinin devamına karar verildi.
Böylece “Türkiye’yi sallayan” ABK suç örgütü davasındaki kararla kirli ilişkileri başta olmak üzere, Emniyet içinde gizli telefon dinlemeleri, gizli tanık ifadeleriyle kumpaslar konusunda ortaya atılan birçok soru cevapsız kaldı. Üzeri örtülen gerçeklerden en önemlisi ABK soruşturmasının “FETÖVARİ kumpas” boyutuydu.
“MHP İLE DE PATLAT GEÇ”
Hatırlayacaksınız, davanın iki numaralı sanığı mafya üyesi Serdar Sertçelik, Ankara Emniyeti’nde operasyonu yapan polislerin kendisini gizli tanık yapmak istediklerini ve AK Partili eski bakanlar Bekir Bozdağ, Abdülhamit Gül ile Mücahit Aslan, Halkbank Genel Müdürü Osman Aslan, eski Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ile Cumhurbaşkanı Özel Kalem Müdürü Hasan Doğan, Sadık Soylu hakkında suç isnat ederek ifadesinde yer verilmesinin istendiğini açıklamıştı.
Kısa süre sonra da Ayhan Bora Kaplan dosyasının, AK Parti ve MHP’ye karşı 17/25 Aralık FETÖ kumpası benzeri bir operasyon halini aldığı şu telefon kayıtları yayınlandı:
ABK suç örgütü üyesi Serdar Sertçelik: Orada da karşıda Mücahit Aslan var. Bu tarafta Bekir Bozdağ var. Şimdi Mücahit Aslan reise çok yakın. Şimdi ben bunu söylediğimde ben iyice kötüye gitmeyeyim müdürüm.
Ankara Emniyet Organize Şube Müdür Yardımcısı Şevket Demircan: Bu iki. İki konu ile ilgili söylüyorum, iki konuyla ilgili görüşeceğim ben. Gerek yok istersen sana söyleyeyim. Söylemeyeceğine söyleyeceğim. Açık ve net söyleyeyim. Bekir Bozdağ ile ilgili bir şey demiyorum. Muhtemelen söyle derler. O ayrı bir konu. Ama bu diğer konuyla ilgili tabi bakmak lazım.
Demircan, konuyu “
İsim değiştirdi ama PKK terör örgütünün; siyasi kolu PKK/DEM’e çizdiği strateji değişmedi. “Hakkında PKK’dan soruşturma ve yargılaması olan kişilerin aday yapılması sonrasında kayyum atanması ve kitleleri sokak eylemlerine çağırıp kaos çıkarma” stratejisine bu kez CHP’yi de alet ettiler.
“Kandil uzlaşması” İstanbul Esenyurt’a PKK/DEM’li kafasına sahip Ahmet Özer’i aday gösterip seçtirdi. Elbette buna karşı Anayasa ve yasalardan kaynaklanan önlemler de değişmedi.
SEKİZ BELEDİYEYE KAYYUM
İçişleri Bakanlığı, PKK terör örgütü üyesi olan, yardım yataklık ve propagandası yapan PKK/DEM’li belediyelere kayyum atanmasına devam ediyor. Hakkari, Mardin, Batman, Şanlıurfa Halfeti, Tunceli, Tunceli Ovacık’tan geçen hafta cuma günü Van Bahçesaray Belediyesi’ne kayyum atandı. PKK/DEM’li belediyeler yanında PKK üyesi olmak iddiasıyla tutuklanan CHP Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in yerine de kayyum atanmasıyla toplam sayı sekize yükseldi.
PKK/DEM ile CHP yönetiminin işbirliği kayyum atanmasına gösterdikleri tepkilerde de kendisini gösterdi. Konu hem terörle mücadele hem MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin çağrıları üzerine PKK terör örgütünün tasfiye edilmesi hem de kayyum atamaları nedeniyle Türkiye’nin siyasi gündeminin üst sıralarında yer alıyor.
SONAR’IN ARAŞTIRMASI
Bu konu gündem ile ilgili anket çalışmalarına da yansıyor. Bugün size bu konuda iki çarpıcı anketten söz edeceğim. İlki Hakan Bayrakçı’nın başında olduğu Sonar Araştırma’nın Kasım ayı anketi. 25-29 Kasım arasında 26 ilde yapılan 3 bin 43 kişi ile gerçekleştirilen ankette PKK’nın siyasi kolu DEM’in toplumsal röntgeni çekilmiş durumda. Hatırlayacaksınız PKK/DEM’in Eşbaşkanı Tuncer Bakırhan, “Bizim partide terör yok, terörist yok, terörle bağımız yok” demişti. Sonar anketine katılanlara konuyla ilgili soru ile verilen cevap şöyle:
“DEM parti genel başkanı Tuncer Bakırhan’ın Bizim partide terör yok, terörist yok, terörle bağımız yok” açıklamalarının doğru olduğunu mu düşünüyorsunuz yoksa yanlış olduğunu mu düşünüyorsunuz?”
Ziyaret ettiği yer için tıpkı PKK’lılar gibi “Kuzey Kürdistan” ifadesini kullanan Greta, haddini aşarak; terör örgütü PKK yöneticileri ile siyasi uzantısı PKK/DEM’liler gibi “özerklik” talebini dile getirdi.
PKK/DEM’lilerin kendisine anlattığı yalanları gerçekmiş gibi paylaşan Greta şu ifadeleri kullandı; “Son zamanlarda Kuzey Kürdistan’da seyahat ediyordum ve her türlü geçmişe sahip Kürt insanlarıyla tanıştım. Karşı karşıya kaldıkları mevcut sistematik baskı ve zulmün sayısız hikayesini anlattılar - özellikle Türk devletinden - ve katliamlarla dolu bir tarih. Doğanın tahribi ve sömürülmesi - yasadışı orman kesimleri, madencilik şirketleri için bölgelerin feda edilmesi ve yangınlar gibi - Kürtlere karşı devam eden saldırıların bir parçası olarak kullanılan birçok araçtan biridir...
Türkiye’de gerçek dayanışma köprüleri kurmak için Kürt bölgeleri için özerklik ve özyönetim esastır... Sürdürülebilir bir barış ve adil bir gelecek için Kürtlerin özgürlük ve özerklik haklarına saygı gösterilmeli, Kürdistan’a yönelik vahşi saldırılar sona erdirilmelidir. Herkes özgür olmadıkça kimse özgür değildir. Bijî Kürdistan!”
KÜRT KATİLİ PKK SLOGANI
Greta Thunberg, mesajını PKK’lı teröristler ve yandaşlarının sloganı ile bitirmiş. Anlaşılan Türkiye’de “Kürdistan” diye bir yerin olmadığını “Kuzey Kürdistan” ifadesinin de PKK’lıların söylemi olduğunu da bilmiyor.
Anlaşılan, mesajında yer verdiği yalan ve iftiraları kendisine aktaranların; askerleri, polisleri, korucuları, doktorları, öğretmenleri, hemşireleri, sivilleri, kadın ve çocuklar hatta bebekler dahil Kürtleri de katleden bir terör örgütü olan PKK’nin siyasi sözcüsü olduğunu bilmiyor. Hatta, kendisini ağırlayan PKK siyasi sözcülerinin; İsveç dahil tüm dünyanın terör örgütü olarak tanıdığı PKK’yı bırakın eleştirmeyi “terör örgütü” bile diyemediklerini de bilmiyor.
Hepsinden öteye terör örgütü PKK’nın 1986 yılında kendi ülkesi olan İsveç’in Başbakanı Olof Palme’yi öldürdüğünü ya unutmuş ya da tıbbı terimle “Stockholm sendromu” yaşıyor.
Türkiye’nin 40 yıllık PKK terörü ile mücadelesindeki en önemli başarılarından biri daha elde edildi; Türk Silahlı Kuvvetleri terör örgütünün “girilemez, ulaşılamaz” ilan ettiği Kuzey Irak’taki en önemli üslenme bölgesi olan Zap’ı kontrol altına alarak kilidi kapattı.
Bu önemli gelişmeyi dün TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler açıkladı; “Geçmişte yürütülen ‘sınırlı hedefli ve süreli’ operasyonların yerine, bugün terör tehdidinin kaynağında yok edilmesi stratejisi ile ‘sürekli ve kapsamlı’ operasyonlar gerçekleştirerek başta PKK/KCK, PYD/YPG ve DEAŞ olmak üzere tüm terör örgütlerine büyük darbeler vuruyoruz. En son, kahraman Mehmetçik’in büyük özverisi ve gayretiyle artık Zap’ta da kilit kapatılmıştır. Bölgedeki faaliyetlerimiz aynı tempo ve kararlılıkla devam ediyor, edecektir” dedi. Böylece PKK terör örgütünün, Irak sınırındaki Şırnak’tan sonra Hakkâri ilimizin karşısında Türkiye’ye eleman ve silah soktuğu adeta kapı olarak kullandığı geçit kapatılmış oldu.
IRAK’TAKİ BOŞLUK
Irak hükümetinin zayıflığı ve dağınıklığı, Barzani yönetiminin işbirliği, göz yumması ve güçsüzlüğünden kaynaklı Kuzey Irak’ta yaşanan otorite boşluğu nedeniyle Türkiye sınırındaki Hakurk, Metina, Zap, Gara, Avaşin-Basyan, Sinat-Haftanin, Kandil ve Asos bölgeleri yıllar içinde PKK/KCK’lı teröristler için personel temin, barınma, lojistik destek ve ülkemize eylem hazırlığı için kullanılan bir alan haline geldi. PKK bu bölgeyi terör saldırıları için Türkiye’ye sızma üssü olarak kullandı. Terör örgütü yöneticileri, coğrafi koşullarından dolayı bu bölgeleri “girilemez ve ulaşılamaz” olarak tanımlıyordu.
PENÇE OPERASYONLARI