Paylaş
BUGÜNLERDE, bu köşede çevremdekilerin yaşadıklarına yer veriyorum. Birebir anlatılınca sorunlar, yakınmalar, fazla söze gerek kalmadan ortaya çıkmış oluyor. Bugün de Hürriyet’ten bizim Burcu Taner’in bu köşe. Nevvar-Salih İşgören Alsancak Devlet Hastanesi’nde yaşadıklarını anlatıyor, söz onun:
Randevu neden verilir
“Türkiye’de yolu devlet hastanelerine düşenler bilir. Kısa sürede etkili bir şekilde tedavi olabilene, ben kendim de dahil, rastlamadım. Ama geçen gün yaşadıklarım bir kez daha sağlığa eşit şekilde ulaşmanın hala insani bir hak olmadığını ortaya koydu. Merkezi Hastane Randevu Sistemi’nden 09.50’ye randevu almama rağmen, uyarıya uyarak, yarım saat önce kaydımı yaptırmış bir biçimde beklemeye başladım. Uzun bir bekleyişin ardından poliklinikten içeri bir hastanın bile girmediğini görünce güvenlik görevlisine sormak zorunda kaldım. Aldığım yanıt ‘Doktor gelmedi. Bekleyin, 11.00 civarı gelir’ oldu. Bunun üzerine sinirlenerek hasta haklarıyla ilgili birimin nerede olduğunu sordum. Üç güvenlik görevlisinin farklı tarifleriyle bina ve bina dışında epey dolaştıktan sonra nihayet Hasta Hakları Birimi’ne ulaştım.
Azar yeme aşaması
Burada doktorun bir yakınını kaybettiği için gelmediği söylenerek, bu durumda şikayetin sözünün edilemeyeceğine ilişkin sitemler işittim! Üstelik görevlinin telefon açtığı kişi, hastaların bu durumu şikayet etmesine ilişkin sitemi aşmış, kızmaya başlamıştı.
Tabii bunun üzerine görevliye olağanüstü durumlar için bir alternatifleri yoksa bunun benim sorunum olmadığını anlattım. Nihayetinde başa döndük ve güvenlik görevlisinin söylediği gibi 11.00 civarında muayene olabildik.
Tetkik 11 Nisan’da
Tam teşhisin konulması için yapılacak testin günü de 11 Nisan’a verildiğinde ‘Keşke hiç gitmeseydim. En azından bu kadar strese girmezdim’ diye pişman oldum.
Bu arada gördüm ki iddia edildiği gibi kuyruklar, sıralar bitmemiş. Herkes sıra almış olsa da tanıdıkla iş halletme kültürü yüzünden pek çok polikliniğin önünde gerginlik çıkıp duruyordu. İkincisi hasta hakları birimi diye açtıkları odayı muayene için kullansalar şimdiki halinden daha fazla işe yarayacağı kesin. Üçüncüsü ne zaman hastaneye gitsem doktorla konuşmam asla 5 dakikayı bulmadı ve hastanenin dış kapısından her çıkışımda aslında sormak, danışmak istediğim pek çok konunun kaldığını gördüm.
Beğenmezsen özele
Ve son olarak... Özel hastaneye gücü yetmeyip devlet hastanesine gitmek zorunda kalıp sağlık hizmetine kesinlikle eşit ulaşılamadığını, ‘sağlığın ticarileştirilmesi’ denen mevzunun ne anlama geldiğini bir kez daha gördüm. Çünkü ocak ayında muayenesini olduğum rahatsızlığın tetkik randevusunun nisan ayına verilmesi sonrasında doktora bu soruyu yönelttiğimde ‘Özele gidin’ yanıtını aldım. Başka söze gerek yok.”
Ne dersiniz, başka söze gerek var mı?
Alsancak Gül Sokak’ta kalaylık bir görüntü
Bu görüntü, 20 Ocak’tan. Pazar günü girişimci bir vatandaşımız, tam donanımlı bir şekilde mesleğini icra ediyor. Tam donanımlı dedim ya, baksanıza jeneratörü bile var. Ne mi yapıyor? Görünüşe göre kalay. Evet bir güzel kalaylıyor. Çevrede oturanlar da bu girişimciliğe alışkın olsa gerek. Baksanıza adamın önünde kap, kacak var. “Bu devirde kalay mı kaldı” demeyin. Kalmış ki, adamcağız pazar günü
jeneratörlü tezgahı sermiş. “Sokağın göbeğinde seyyar kalaycı olur mu” diyenlere de yanıt. Oluyor işte... O bölgenin etkilileri, yetkilileri de bir şey demediğine göre. Yakında ne tezgahlar görürüz, sağda, solda....
Sonunda ben düştüm ama önlem alan yok
İZMİR - Karabağlar Hasan Tahsin Caddesi (Atatürk Devlet Hastanesi’nin aciline doğru giden yol.) 78 -104 kapı numaralı apartmanların yol seviyesi altında kalan bodrum kat dairelerinin cepheye bakan pencereleriyle daracık kaldırım arasında, 70 – 80 santimden başlayarak 3 metreyi bulan aydınlanma maksatlı çukurlar vardır. Kaldırımla apartmanlar arasındaki bu çukurlarda duvar, korkuluk, bariyer gibi hiçbir güvenlik tedbiri yoktur. Yıllardır ihmal edilmiştir.
Bu çukurlar tehlike saçmaktadır.
İstenmeyen bir olaya davetiye
Bu boşluklar, bu çukurlar her zaman bir kazanın, pişmanlık ve vebal duyulacak istenmeyen bir olayın, hatta ölümün sebebi olabilir. Gece, gündüz, yağmurda, çamurda bu çukurlara engelli, yaşlı, genç, kadın, çocuk, öğrenci herkes düşebilir. Zira burası Eşref Paşa Lisesi’nin de tam çapraz karşısıdır.
Örneğin ben 20 Kasım 2012 tarihinde saat 14.30’da, 78 numaralı apartman önündeki çukura, boşluğa düştüm. Birkaç yerimden kötü şekilde yaralandım. Toplamda 20’nin üzerinde iç ve dış dikişler atıldı. Halen istirahatteyim, iyileşemedim.
Konuyu Büyükşehir Belediyesi Fen İşleri Daire Başkanlığı’na 26.11.2012/3163527 gün ve takip numarkasıyla taşıdım. Ancak hiçbir cevap alamadığım gibi, söz konusu adreste hiçbir iyileştirme, korkuluk, güvenlik çalışması da yapılmadı.
Mehmet ŞANLI
Paylaş