Paylaş
Kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olmak yolunda verdiği savaşın temsili başlangıcı 8 Mart 1857. ABD’nin New York kentinde konfeksiyon ve tekstil fabrikalarındaki 40 bin işçinin insanlık dışı çalışma koşullarına ve düşük ücrete karşı başlattığı grev, polisin saldırısıyla kanlı bitti. Saldırı sırasında çıkan yangında çoğu kadın 129 işçi can verdi.
1910’da Danimarka’nın Kopenhag kentindeki 2. Enternasyonal’de Almanya Sosyal Demokrat Parti önderlerinden Clara Zetkin, bu yangında yaşamını yitiren 129 kadın işçi anısına 8 Mart’ın, ‘Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ olarak kutlanmasını önerdi. Öneri kabul edildi.
1975’i, ‘Dünya Kadınlar Yılı’ ilan eden Birleşmiş Milletler, 16 Aralık 1977’de 8 Mart’ın, ‘Dünya Kadınlar Günü’ olarak kutlanmasını kararlaştırdı. Böylece 8 Mart, dünyada kadınların yüzyıldır yürüttüğü özgürleşme mücadelesinin kutlandığı bir gün haline geldi.
* * *
Çeşitli kaynaklar, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü böyle özetliyor. Bugün hemen her yerde özel etkinlikler, toplantılar, gösteriler düzenleniyor. Bazı yerlerde etkinlikler haftaya yayıldı, festivaller düzenlendi. Kadınlar seslerini duyuruyor, sorunlarını, isteklerini iletiyor. Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyorum.
* * *
Benim için de bugün çok özel. 31’inci yılın bu çok özel gününde, çok özel, sevgilim bir kadını da kutluyorum. Tabii, onun Kadınlar Günü’nü de.
Bornova Çamkıran pazarına dikkat
İdare müdürümüz Murat Gökerti’yi konuk ederim burada arada sırada, iyi gözlemcidir, dinliyoruz:
“Her hafta Çamkıran pazarına gidiyorum. Malum, Bornova merkezde kapalı pazaryeri olamadığı için. Bu pazarda tezgahların yüzde 80’inde etiketler, ‘Yarım kilo şu kadar para’ olarak yazılı. Yasak olmasına karşın, karışan yok. Üşenmedim, bir zabıta memuru buldum. Yasal olarak etiketlerin böyle yazılmaması gerektiğini, halkın yanıltıldığını, haksız rekabet oluşturduğunu söyledim. Zabıta memuru hiç istifini bozmadan, ‘Bu cahil insanlarla uğraşılmıyor. İşin içinde siyaset var. Biz müdahale ediyoruz, sonra kötü oluyoruz. Onun için karışmıyoruz’ diye savunma yaptı. İlgililerin dikkatine sunuyorum.”
* * *
Ben de aynısını yapıyorum.
Banliyö hattı neden Buca’ya götürülmedi
Geçen hafta Gaziemir-Aliağa Banliyö Hattı’na değinmiştim. Her gün bu hattı kullanan, ekonomi editörümüz Ergül Satıç’ın görüşlerini dile getirmiştim. Tuna Erinçler imzalı bir elektronik posta aldım, özetle iletiyorum:
“Buca’nın banliyö hattı dışında bırakılmış olmasına değinmemişsiniz. Eskiden İzmir’de sadece üç otobüs hattı (1- Konak-Alsancak, 2- Konak Tepecik, 3- Konak-Basmane-Alsancak) ve bir tramvay (Konak-Üçkuyular) varken. Buca’ya tren giderdi. Hele son derece insancıl ve kibar bir yaklaşımla öğlen 12.00’de Alsancak’tan hareketle 12.30’da Buca’ya gelen tren, yarım saat istas-
yonda bekledikten sonra 13.00’te hareketle Alsancak’a dönerdi. İzmir’de çalışıp Buca’da oturanlar öğlen evlerine gelip yemek yiyebilsin diye. Şimdi. İzmir’de adını ve sayısını bilmediğim kadar otobüs hattı varken, Bucalılar’ın tren hizmetinden yoksun bırakılması karşısında ne söylemek gerekir?”
Paylaş