Paylaş
“Şunu aklımızdan çıkarmayalım. Henüz var olmayan milyonları kapsayacak bir hükümet [biçimi] oluşturuyoruz… Kim bilir dört yüz, beş yüz yıl sonra bir Katolik veya Müslüman [başkanlık] koltuğuna oturabilir.” 30 Temmuz 1788 tarihinde, Kuzey Carolina eyaleti temsilcisi W.Lancaster endişesini bu sözlerle dile getirmişti. Bu, onun için önlenmesi gereken bir tehlikeydi. Peki ama henüz ortalarda görünmeyen Müslümanlar, neden Protestanların ezici çoğunluğu oluşturduğu Amerika’nın gündemindeydi? Denise Spellberg’ten öğrendiğimize göre tartışmanın asıl kaynağı, tüm eyaletlerin onayına sunulan ABD anayasasındaki altıncı maddeydi: “Birleşik Devletler’de herhangi bir görev veya kamu hizmetine liyakat unsuru olarak hiçbir zaman din şartı aranmaz.” İşte çekişme, tam da bu noktada başlıyordu. Muhaliflere göre bu maddeyle herkes devlet görevlisi olabilir; kapı bir kez açıldı mı, “bir Katolik, Yahudi, pagan, deist, evrenselci, hatta bir Türk” bile yönetici koltuğuna yerleşebilirdi! Yani Müslümanlar, anayasa tartışmasında ‘en vahim ihtimali’ simgeleyen uç bir malzemeydi.
KİMİN İNANCI, KİMİN ÖZGÜRLÜĞÜ?
Mezhep ayrılıkları nedeniyle, “inanç özgürlüğü” ABD’nin kuruluşunda kritik bir değerdi. Ayrıca sadece Katolik-Protestan karşıtlığı değil, Protestan kiliseler arasındaki rekabet de sorundu. Dolayısıyla ‘kurucu babalar’ için çatışmayı önlemenin kestirme yolu, tüm bu ayrımları yok saymaktan geçiyordu! Nitekim ABD’nin ilk başkanı George Washington, çiftliğine işçi alınacağı zaman şöyle demişti: “Önemli olan işinden iyi anlaması. Müslüman, Yahudi, şu veya bu mezhepten bir Hristiyan, hatta ateist olması fark etmez.” Bu pragmatik bakış açısı, üçüncü başkan Thomas Jefferson’da çok daha entelektüel ve idealist bir karşılığa sahipti. Henüz 22 yaşındayken Kur’an’ın İngilizce mealine sahip olan, hatta Arapça öğrenmeyi deneyen Jefferson, 1776’da şöyle yazmıştı: “bir Pagan, bir Müslüman veya bir Yahudi, dini nedeniyle medeni haklardan mahrum bırakılmamalı.” İşte, Kuzey Carolina’lı Lancaster, tam da Jefferson’ın bu düşüncesine karşıydı. Ona göre, bu kafayla 400-500 yıl içinde bir Katolik veya Müslüman, Protestanların kurduğu ABD’ye başkan bile olabilirdi!
GERÇEKLEŞEN ÖNGÖRÜLER
İşin ilginci olaylar muhaliflerin öngördüğü biçimde gerçekleşti. 400-500 değil, sadece 127 yıl sonra (1915) dinine bağlı ilk Yahudi eyalet valisi Idaho’da göreve başlamıştı bile. 1939’da California eyaletinin en tepesinde bir ateist vardı. 173 yıl sonra (1961), John F. Kennedy, ABD’nin ilk Katolik başkanı oldu. 219 yıl sonra ise (2008) bir Müslüman, yani Keith Ellison, ABD Temsilciler Meclisi’ndeki yemin töreninde Thomas Jefferson’ın kütüphanesindeki Kur’an’a el basıyordu!
Müslüman başkana gelince… Geçmişte Müslüman olmakla ‘suçlanan’ ilk başkan Thomas Jefferson idi.** Tabii bu konuda bir numaralı isim, babası nedeniyle Müslüman [ve kimilerince ateist] olarak görülen Obama. Colin Powell 2008’de bu ‘suçlamalar’ nedeniyle basına şu açıklamayı yapmıştı: “Doğru cevap: Obama bir Hristiyan. Her zaman da Hristiyan’dı. Ama asıl doğru cevap, ‘Müslüman olsa ne fark eder?’ olmalı. Bu ülkede Müslüman olmak yanlış bir şey mi? Yedi yaşındaki Müslüman bir Amerikalının bir gün başkan olacağına inanmasının nesi yanlış?” Elbette ‘gerçekten’ Müslüman bir başkan, şimdilik uzak bir ihtimal. Çünkü dini aidiyetle ilgili pek çok aşama kaydedilmiş olsa da, ‘zihinsel aidiyetler’ konusunda alınacak yol uzun. Donald Trump, Ben Carson gibi isimlerin açıklamaları bunun en açık kanıtı.
KALICI BİR ANAYASA YAPMAK
ABD’nin bu 200 küsur senelik yolculuğu, bize şu kritik soruyu hatırlatıyor: Anayasa, nasıl bir gelecek öngörmeli? Türkiye’deki yeni sistem arayışlarının merkezinde hep güncel olaylar ve aktörler var. Oysa ABD tarihinin gösterdiği üzere, bir anayasa hazırlarken doğrusu onun 400-500 yıl yaşayacağını düşünmek. Keza karşıtlarınızın veya hiç ihtimal vermediğiniz grupların da bir gün aynı yetkileri kullanacağını varsaymanız gerekmez mi? Tam da bu nedenle aktif siyaset yerine çok daha uzağa bakan bir anlayışa ihtiyacımız var. Yeni anayasa için ‘başkan’ın yetkilerini belirleyen veya buna karşı çıkan herkes, kendine şu türden hipotetik sorular sormalı: “Ya bir gün Hristiyan kökenli, ateist bir Kürt, bu ülkeye başkan olursa?”.
* Could a Muslim be President? An Eighteenth-Century Constitutional Debate”, Denise A. Spellberg, 2006.
**Thomas Jefferson’s Qur’an, Islam and the Founders, Denise A. Spellberg, 2013.
Paylaş