Türkiye için çarşı vakti

Salgın nedeniyle kapalı bulunan AVM’ler bugünden itibaren kapılarını açıyor. ‘Eski ramazanlarda’ olduğu gibi alışveriş hareketliliği yeniden başlıyor.

Haberin Devamı

Çok eski devirlerden beri hac merkezi olan Mekke, aynı zamanda bir alışveriş şehriydi. Hz. Peygamber de Medine’ye hicret ettikten kısa bir süre sonra tümüyle yeni, vergiden muaf bir pazaryeri açılmasını istemiştir. Bu pazarın hem müşterileri hem denetçileri (muhtesip) içinde ilk zamanlardan itibaren kadınlar da vardı. Yani ticaret ve alışveriş, İslam medeniyetinin ilk safhasından itibaren önemli bir faaliyet olmuştur. Bu anlayışı çok geniş bir coğrafyaya taşıyan Müslüman devletler, pazarların kesintisiz çalışmasına özen gösterirken, bir yandan da yeni çarşılar yaptırdılar. Bunların bazıları şehir merkezinde, bazıları ise şehir surları veya liman civarında olurdu. Tüm bu çarşı tipleri Anadolu’da gündelik konuşmaya “eski çarşı, yeni çarşı, büyük çarşı” gibi isimlerle yansımıştır. İstanbul’daki meşhur Kapalıçarşı’nın da asıl adı “Çârşû-yı Kebîr” yani “büyük çarşı”dır. Yabancı dillerde “Grand Bazaar” olarak anılmasının nedeni de budur.

Haberin Devamı

ÇADIRDAN KAPALI ÇARŞIYA

Bugün pazarlarda gördüğümüz yan yana tezgâhları örten çadırlar, çarşıların temelidir. Müşteriyi ve malları güneşten koruyan tentelerin yerini zamanla sabit dükkânlar ve küçük çatılar almış, sonrasındaysa sokaklar tümüyle kapatılarak “kapalı çarşı”lar meydana gelmiştir. İşte bunlar, günümüz AVM’lerinin atasıdır. Dünyanın en ünlüsü “Kapalıçarşı” ise yüzyıllar boyunca Ortadoğu-Avrupa coğrafyasının en büyük AVM’si konumundaydı. Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’un fethinden hemen sonra Kapalıçarşı’nın çekirdeği sayılan bedesteni inşa ettirmiş, gelirini de kurduğu vakfa bağışlamıştır. Zamanla muazzam ölçülere ulaşan Kapalıçarşı, elbette tek değildi. Ona İstanbul’da Mısır Çarşısı, Galata Bedesteni ve Üsküdar Çarşısı eşlik ediyordu. Anadolu-Balkan şehirleri de Selçuklu-Osmanlı medeniyetinin kapalı/uzun çarşıları (bedestenleri, arastaları) ile doludur. Akla ilk gelenler Bursa, Edirne, Manisa, Amasya, Konya, Kayseri, Trabzon, Urfa, Hatay, Antep ve Çanakkale’nin tarihi çarşılarıdır. Bunlara sadece büyük şehirlerde değil Merzifon, Beyşehir, Tire, Zile, Safranbolu, Buldan gibi yerleşimlerde de rastlarız. Ayrıca Balkanlar’da Üsküp, Saraybosna, Selanik, Larissa, Sofya, Filibe ve Şumnu’yu, Ortadoğu’da Şam’ı da unutmayalım.

Haberin Devamı

Türkiye için çarşı vakti

RAMAZAN BEREKETİ

Elbette mesele sadece “AVM” inşa etmekten ibaret değildi. Bir de bu dükkânları dolduracak ürünleri üretmek, kimilerini ta Çin’den, Hindistan’dan getirtmek, güzel şekilde sergileyip doğru fiyattan satmak gerekiyordu. Osmanlı’da ürün temini, kalite ve fiyat denetimi hassas bir konuydu. Çünkü gündelik yaşamı doğrudan etkiliyordu: Fiyatlar çok düşük belirlenirse şehre getirilecek gıda/ürün miktarı azalıyor, yüksek belirlenirse de halk zorlanıyordu. Yılın en büyük “shopping fest”i ise tabii ki ramazan ayıydı. Bu dönemde her türlü gıdanın yanı sıra temizlik ve aydınlatma malzemelerine, mutfak ve sofra eşyalarına, halıdan havluya, minderden örtüye kadar pek çok ürüne talep hızla artardı. Tabii ramazanın sonuna doğru bir de bayram alışverişi vardı ki bu da kumaş, giyim, ayakkabı ve hatta oyuncak alışverişinin canlanması demekti.

Haberin Devamı

SATICININ AHLAKLISI

Ama alışveriş dünyasında belki de hepsinden önemlisi, tüccarın-esnafın “meslek etiğine” sahip olmasıydı. Kuran’daki “Ölçüyü ve tartıyı adaletle yapın, insanlara eşyalarını eksik vermeyin” gibi ayetlerin yanı sıra ürünün kaliteli olması, özelliklerinin açıkça belirtilmesi üzerine çok sayıda hadis vardır. Bu titizlik zamanla fütüvvet ve Ahilik gibi “erdem sahibi esnaf” örgütlerini oluşturdu. Mesleğe giriş, yetişme ve ustalık belirli usullere bağlandı. Hatta Yahudi ve Hıristiyan esnaf da bu ilkeleri paylaşırdı. Ahilik, “meslek odası” olmanın yanı sıra aynı zamanda “kişisel gelişim” ve “sosyal dayanışma” fonksiyonlarını içermiştir. “Ben bugün satış yaptım. Siz komşumdan alın, o henüz siftah yapmadı” cümlesi, bu dayanışma ruhunun özeti gibidir. Osmanlı’nın yerleşmesinde önemli rol oynayan Ahilik, yerini zamanla devletin doğrudan denetlediği esnaf birliklerine bıraksa da temel ilkeler değişmemiştir. Örneğin esnaf, sabah namazından sonra kapalı çarşının “dua meydanı” veya “dua kubbesi” adı verilen bölümünde toplanır, hep birlikte doğruluk yemini ettikten sonra “helâl ve bereketli” kazanç için dua ederdi. İşte eski zaman AVM’lerinde gün böyle başlardı...

Yazarın Tüm Yazıları