Paylaş
Derler ki adamın biri ekşi yemiş, yedi göbek torununun dişi kamaşmış! Günümüzden 2 bin 220 yıl kadar önce Tuman’ın iki hanımından iki oğlu vardır. Oğullarından Mete (Bagatur/Bahadır) çok üstün yeteneklere sahiptir. Ama babası, fettan üvey annesinin etkisinde kalarak, Mete’nin yerine kardeşini veliaht seçer. Bunun üzerine sadece kendine sadık askerler yetiştiren Mete, babası Tuman’ı, kardeşini ve üvey annesini öldürerek başa geçer ve büyük Hun Devleti’nin kurucusu olur. Yüzyıllar sonra bir Osmanlı şehzadesi, Mete Han’ın izinden yürüyecektir... Saltanat yolunda kardeşi Ahmet’le çekişen Şehzade Selim, 31 yıldır padişah olan babası II. Bayezid’i 1512’de tahtından indirir; Yavuz Sultan Selim olur.
Uzun iktidarın etkisi
İşte onun oğlu Kanuni ile Şehzade Mustafa’nın; sonrasında Kanuni ile Şehzade Bayezid’in hikâyesi hakkında hüküm vermeden önce bunları akılda tutmak gerek. Binlerce yıllık bir gelenektir, hanedandan kılıcı keskin olanın tahtta hak iddia etmesi... Baba-oğul çekişmelerinin arka planında kardeşlerin rekabeti yatar. Tabii, çok uzun yıllar tahtta kalmanın büyüttüğü gerilimleri de unutmamalı. Örneğin, 38 yaşındaki Mustafa boğdurulduğunda 33 yıldır tahttadır yüce hakan. Şehzade Bayezid’in isyanındaysa 41’inci yılına varmıştır saltanatta. İşte bu uzun hükümranlık, anneler, oğullar ve onlara bağlı devlet adamları arasındaki iktidar mücadelesini açığa çıkarır.
Kanuni’nin 46 yıllık saltanatından sonra tahtta en uzun süre kalanlardan biri de Sultan II. Abdülhamid’dir. Onun 33 yıllık iktidarına son veren öz oğlu değilse de onun döneminde yetişen ‘vatan evlatları’dır. Yıkıcı Osmanlı-Rus Harbi’nden sonra doğmuştur bu yeni kuşak. Gözlerini açtıkları günden beri başlarında gördükleri ve imparatorluk dağılacak endişesiyle her şeyi denetlemeye çalışan padişah, yeni kuşağın gözünde hiç makbul değildir. İşin ilginci, Abdülhamid bu ‘vatan evlatları’nın eğitimine büyük önem vermiştir. Buna rağmen imparatorluğun baba figürüne kızgındır oğullar. Kendilerini ‘boğuluyor’ gibi hissetmektedirler. Daha fazla söz hakkı isterler, meşrutiyet isterler; ‘vatan ana’ için daha fazla hürriyet isterler. Bu defa kazanan oğullar olur, tahtını kaybedense padişah. Onu devirenler içinden bir grup, sonrasında Cumhuriyet’i kuracaktır.
Kopuk zincir
Cumhuriyet’le birlikte vatan evlatlarının yeni bir babası, daha doğrusu ‘Ata’sı olur. 18 yıl yönetir ülkesini Ata... Liderliği süresince art arda açılan okullarda yetişenler onu canlarından çok severken, aynı okullarda eğitim görmüş kimi evlatlarsa isyanlardadır. Hele de kulaklarından çekilip canları yanmışsa eğer iyice kızgındırlar...
Çok sonraları bir başka ‘baba’ çıkar sahneye: 40 yıl boyunca siyasette rol oynayan diğer bir Süleyman!
Ardından bir ‘Kasımpaşa delikanlısı’ gelir başa. Kendi babasına, daha doğrusu ‘Hoca’sına isyan ederek ilerlemiştir siyasette. Onun 12 yıllık güçlü iktidarında yepyeni bir kuşak yetişir. O da delikanlılıktan çıkıp otoriter bir babaya dönüşür zamanla. Nasıl yaşamaları, nasıl düşünmeleri, nasıl davranmaları gerektiği hakkında sürekli ikazda bulunan babalarla arası hiç iyi değildir oysa çocukların... O ‘isyankâr’ evlatlarla ‘affetmeyen baba’ arasındaki ipler, 2013 Haziranı’nda kopar adeta.
Geride kalan 2 bin 220 yıla bakınca... Eğer babalarla oğulları (ve tabii kızları!) arasındaki yıkıcı çatışmalara son vermezsek her daim sorunlu bir ergenler topluluğu olarak kalacağız. Oysa, kuşaklar arasındaki çatışmaları aşmayı başaranlar ilerliyor medeniyet yolunda. Uzun süreli iktidarların yıpranmasını hızla tamir edenler ayakta kalıyor. Belki bunun bir türlü başarılamadığını görmek, içini acıtıyor insanların, tam da Şehzade Mustafa’nın sonunu izlerken... Okulda, kışlada, statlarda, meydanlarda ‘devlet baba’dan eninde sonunda sopa yiyen bir ülkenin çocukları, kendi hallerini gördükleri için gidiyorlar belki Şehzade Mustafa’nın türbesine; acıma duygusu ve empatiyle... Oysa bu ülkede oğullar ve kızlar babalarına isyan etmek zorunda görmemeli kendini. Ve roman kahramanı Rohan kralı Theoden’in dediği gibi “Asla babalar oğullarını gömmemeli!”
Paylaş