Paylaş
RAMAZAN nasıl Müslümanlar için en özel ay ise, Kadir Gecesi de bu ayın, hatta yılın en özel gecesidir. “Bu gece hürmetli olur/Müminlere kutlu olur/Acı sular tatlı olur/Mübarek Kadir Gecesi.” Eski devirlerde ramazan davulcuları sokak sokak dolaşıp işte böyle duyururlardı bu kutlu gecenin geldiğini. Hz. Peygamber kesin gününü bildirmese de Kadir Gecesi, genellikle ramazanın 27. gecesi olarak kabul edilir. Eskiler, “her olanı hayır, her geceyi Kadir bil” diyerek, konuyu kısa yoldan çözmüşler.
KAÇIRMAYALIM
“Her geceyi Kadir bilmek”... Yani, ‘bu geceye gösterdiğin özeni yılın her gecesinde göster... Ramazandaki ve Kadir Gecesi’ndeki edebini tüm yıla yay’... Tavsiye ne kadar incelikli olsa da gündelik hayatta bu bilince ulaşmak kolay değildir. Çünkü nefis, erteleme konusunda tam bir uzmandır: “Günler geceler torbaya mı girdi?”, “Bugün çok yorgunum”, “Acelesi yok”, “Yarın yaparım nasıl olsa”... Oysa “özel fırsat gecesi” söz konusu olduğunda, hemen herkes “Aman kaçırmayalım” havasına girer. Hani sabaha kadar özel indirimler, avantajlar sunan alışveriş geceleri var ya... İşte onun gibi.
ESENLİK DOLU
Ahmet Remzi Dede’nin “Kadrin bilen buldu şeref, bu fırsatı etme telef” dizelerinde ifade ettiği üzere bir Müslüman için Kadir Gecesi, kaçırılmayacak bir manevi fırsat gecesidir. Kişinin tam anlamıyla kendi içine döndüğü, geçmiş hatalarını tekrarlamamak üzere tövbe edip kendisinin “bir üst versiyonuna” yükselmek için içtenlikle dua ettiği gecedir bu. Bu gecede edilen duaların geri çevrilemeyeceği inancını şöyle dile getirmiş şair Nazîr: “Redd olunmaz ol gece her ki duâ eyler ise/Eylemiş anı beyân Hazret-i Kur’ân-ı Kadîm.”
*
İlk ayetleri bir Kadir Gecesi’nde inmeye başlayan Kuran şöyle der: “Biz onu (Kur’an’ı) Kadir Gecesi’nde indirdik. Kadir Gecesi’nin ne olduğunu bilir misin? Kadir Gecesi, bin aydan hayırlıdır. O gecede, Rablerinin izniyle melekler ve Ruh (Cebrail), her iş için iner dururlar. O gece, tan yerinin ağarmasına kadar esenlik doludur (Kadr, 1-5).”
GÖZ GÖRÜR, KULAK İŞİTİR
Elbette bu gecenin özelliği zahirde (dışta) değil ruhaniyettedir. Fark, görüntüde değil, maneviyattadır. Öte yandan büyük camilerin sabaha kadar ibadete açık olması, bu geceyi zahiren de aydınlatır. Eski devirlerde düzenlenen gece alaylarını, hazırlanan özel mahyaları görenler Kadir Gecesi’nin zahiri aydınlığını hafızalarına kaydederlerdi. Ayrıca sabaha kadar okunan Kuran ve ilahiler, kulaklarda farklı bir seda bırakırdı.
İÇERİDEKİ AYDINLIK
Çağımızın elektrikli aydınlatmaları ne kadar parlak olursa olsun, asıl aydınlatılması gereken içimizdeki karanlıktır. Kadir Gecesi, dünya tasası, üzüntüler, kızgınlıklar, kafa karışıklıkları ve şüphelerle kararan yüreğimize ışık tutmak için bir fırsattır. Gönlümüzü, iyiliğe güzelliğe açmaya vesiledir bu gece ve tabii her gece. Ne mutlu, ‘her olanı hayır, her geceyi Kadir’ bilenlere. Nedim’in temenni ettiği gibi: “Gece gündüz geçe asayiş ile evkatın (vakitlerin) / Her şebin (gecen) kadr, senin her günün olsun bayram.”
BİR ESER
‘MEDENİ’ OLMAK
SIKÇA kullandığımız “medeni olmak”, “medeniyet”, “medeni kanun” gibi kelimelerin hepsi “medine” yani “şehir” kelimesinden türemiştir. Elbette buradaki şehir, İslam medeniyetinin ilk başkenti Medine’dir. Veya diğer adıyla “nurlu, aydınlık şehir”, “Medine-i Münevvere”. Mekke, Kuran’ın ve İslam’ın, Medine İslamiyet’in doğum yeridir. Medine’nin kalbi ise “Mescid-i Nebevi”, yani “Peygamberin Mescidi”dir.
*
Dünya üzerinde pek az yapı, 1400 yıl boyunca sürekli bir bakım ve yenilenmeden geçmiştir. İnşasında Hz. Peygamber’in bizzat çalıştığı, başlangıçta etrafı alçak duvarlarla çevrili, üzeri hurma dallarıyla örtülü bir mekân olan Mescid-i Nebevi, günümüzün “yerden soğutmalı” modern ibadethanesine gelinceye kadar pek çok aşama geçirmiştir. Emevilerden Osmanlılara kadar hemen hemen tüm devletler, Medine’ye bağışta bulunmuş, mescidin iyi bakılıp geliştirilmesine gayret etmiştir.
BİR AYET
BİZ onu (Kur’an’ı) Kadir Gecesi’nde indirdik. Kadir Gecesi’nin ne olduğunu bilir misin? Kadir Gecesi, bin aydan hayırlıdır. (Kadir, 1-3)
BİR HADİS
ALLAH’ım! Sen affedicisin, affı seversin, beni de affet! (Tirmizî, Da’avât, 84)
Paylaş