28 Ocak 2002
Tıp elektroniği konusunda dünyanın en büyük kuruluşlarından biri olan Japon RF System Lab'ın geliştirdiği 'yutulabilir kamera'da Cihan Halil adlı bir Türk'ün de imzası var. Kapsül kameralar, bugüne kadar insan vücudunda üzerinde bulunan pilin ömrü kadar kalabilirken, Halil kameraya dışarıdan, mikrodalgayla enerji yüklemeyi başardı. Böylece ağız yoluyla bir hap gibi yutulan kamera, vücutta sınırsız süre kalma yeteneği kazandı.
Tıp elektroniği konusunda dünyanın en büyük kuruluşlarından biri olan Japon RF System Lab'ın yeni geliştirdiği 'yutulabilir kamera'da bir Türk'ün de imzası bulunuyor. RF Systems'in Norika adıyla ürettiği kapsül kameralar, bugüne kadar insan vücudunda üzerinde bulunan pilin ömrü kadar kalabilirken, Cihan Halil adlı Türk, bu kameraya vücudun dışından, mikrodalgayla enerji yüklemeyi başardı. Böylece ağız yoluyla bir hap gibi yutulan kamera, insan vücudunda sınırsız bir süre kalabilme yeteneği kazanırken, üzerinde artık pil bulunmadığı için daha da küçüldü.
Yeni kamerayı Norika 3 adıyla piyasaya süren RF System Lab, Cihan Halil'i de 500 milyon kişiden büyük bir pazarı kapsayan RF System Lab Europa'nın başına getirdi.
1965 doğumlu olan Cihan Halil, Boğaziçi Üniversitesi'nden mezun olduktan sonra 1989 yılından itibaren Türkiye'de bilgisayar sektöründe çalışmaya başladı. Türkiye'nin en büyük yerli bilgisayar üreticisi olan Escort Computer'in sahibi İbrahim Özer ile birlikte özellikle kişisel bilgisayarlardaki multimedya uygulamaları konusunda yenilikler geliştiren Halil, bir süre sonra Escort Computer'den ayrılarak Hollandalı bir bilgi teknolojisi şirketine ürün seçimi konusunda danışmanlık yapmaya başladı.
DİŞ DOKTORU UYARDI
Bir diş doktoru arkadaşından, diş hekimliğinde kullanılan görüntüleme teknolojileri konusunda bilgi aldığını ve Japon Rf System Lab'ın adını ilk kez o zaman duyduğunu belirten Halil, sonraki gelişmeleri şöyle anlattı:
'1999 yılı başında Türkiye'ye döndüm ve bu konuda çalışmalara başladım. İlk once RF System Lab'ta üretilen kameralardan bir prototip elde etmeyi başardım ve ardından sektörü tanımak için gece gündüz çalıştım. Kendimi bu işi yapanlardan farklılaştırmaya çalıştım. Kapsül kameranın mikrodalgalarla dışarıdan enerji alması fikrini geliştirdim. Ve sonunda RF System Lab'dan randevu almayı basardım. Kendilerine geliştirmiş olduğum bilgisayar destekli çözümü anlattığımda çok etkilendiler. Zamanla stratejilerini bile bizimle paylaşmaya başladılar. 2001 Temmuz ayında RF System Lab Başkanı Jiro Maruyama beni Japonya'ya davet etti. RF System Lab Europe Başkanı olmamı ve Avrupa ile Rusya pazarlarını yönlendirmemi, yeni tasarımlara devam etmemi, Türkiye'de de bir Araştırma ve Geliştirme Merkezi kurmamı, tüm ülkelere verilmek üzere birçok lisanda yazılım geliştirmemizi istedi. Şu anda Japonca dahil olmak üzere 10 ayrı dilde program geliştiriyoruz. Kısacası nüfusu 500 milyondan daha büyük ve önemli bir pazarı bize emanet etti."
Kapsül kamera neler yapıyor?
Fiyatı 100 dolar olan kapsül kamera, ağız yoluyla hap gibi yutuluyor.
Fiyatı 10 bin dolar olan özel bir mikrodalga jenaratörü ve monitör sayesinde, kapsül kamera insan vücudunda istenen bölgeye yönlendiriliyor.
Kapsül kameranın üzerinde beyaz bir led ışık sistemi bulunuyor.
Kapsülün yüzde 40'ı boş. Böylece doktorlar bu boş alanları ihtiyaçlarına göre kullanabiliyor.
Kapsül kamera midede kullanıldığında mide asidini anında ölçebiliyor. Bu özelliği ile Norika 3 aynı zamanda dünyanın ilk on-line tahlil yapabilen kamerası.
Bir sonraki versiyonunda kapsülde bulunan özel bir mekanizma, iç organlardan doku alabililecek.
Kapsül kameranın içine ilaç yerleştirilebiliyor. Böylece, kamera yemek borusu, mide veya bağırsaklarda istenen bölgeye ilaç püskürterek tedavi sağlayabiliyor.
Kamera, işi bittiğinde bağırsaklara yönlendiriliyor ve yutan hastanın boşaltım sisteminden dışarı çıkıyor.
İlk kıvılcımı Vehbi Koç çaktı
RF System Lab Europa Başkanı Cihan Halil, kendini bilgi teknolojileri konusunda uluslararası bir başarıya taşıyan süreçte Vehbi Koç'un ayrı bir yeri olduğunu söylüyor. Halil, bir iftar davetinde tanıştığı Vehbi Koç'a bilgi teknolojileri ile uğraştığını söyleyince, Koç'tan, 'Bütün idealin ürettiğin malı yabancı memleketlerde satmak olsun' önerisini almış. Halil, Vehbi Koç'un vefatından sonra da Koç Holding Bilgi Grubu Yürütme Komitesi Başkanı olan Ali Koç ile de projelerini paylaşmış. Halil, dişhekimliği için geliştirdikleri kameralı görüntüleme sistemini Ali Koç'a anlattığında, 'Bunu ABD'den mi getiriyorsunuz?' sorusu ile karşılaşmış. Koç'a, bu sistemi kendilerinin geliştirdiğini söyleyince Ali Koç Halil'e bu kez, 'Bunu dünya markası yapabilir misin?' sorusunu yöneltmiş. Halil de, bütün rüyasının bu olduğunu söylemiş. Yazının Devamını Oku 20 Ocak 2002
<B>BÜROKRASİNİN</B> bilgisizliğinin faturası yine bilgi teknolojileri sektörüne çıktı. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 2002'den bir gün önce bile gelen teknoloji ürünlerini, ‘eski’ olduğu gerekçesiyle Türkiye'ye sokmuyor. Yılbaşından beri 1 milyar dolara yaklaşan teknoloji ürünü gümrüklere yığılırken, iç piyasada özellikle bilgisayar sektöründe fiyatlar birkaç günde yüzde 20 fırladı.
2001 yılbaşında teknoloji ürünlerinin Türkiye'ye ithalatında yaşanan sorun tekrarlandı. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 2002'den bir gün önce bile gelen teknoloji ürünlerini, ‘eski’ olduğu gerekçesiyle Türkiye'ye sokmuyor. Yılbaşından beri 1 milyar dolara yaklaşan teknoloji ürünü gümrüklere yığılırken, iç piyasada özellikle bilgisayar sektöründe fiyatlar biranda yüzde 20 fırladı.
Sorunun bu yıl da yaşanmaması için Türkiye Bilişim Sanayicileri Derneği (TÜBİSAD), 2001 yılı boyunca Ankara'da basakanlıklar ve bu bakanlıklara bağlı müsteşarlıklar arasında mekik dokudu. Ancak, TÜBİSAD Başkanı Behçet Envarlı'nın Devlet Bakanı Tunca Toskay ile başlayan bu temasları sonuç vermedi.
Geçmiş yıllarda, yeni yıla girilmiş olsa bile, bir önceki yıl içinde gümrüğe gelen ürünler, o yılın Bakım Onarım Belgesi ile çekilebilirken, Gümrükler Genel Müdürlüğü, bu yıl buna izin vermedi.
2002'ye birkaç gün kala Türkiye'ye gelen milyonlarca dolarlık bilgi teknolojisi ürünü, ‘‘eski ve kullanılmış’’ olduğu gerekçesiyle Gümrükler'den çıkarılmıyor.
Elinde, hem 2001 yılına ait hem de 2002 yılına ait Bakım Onarım Belgesi olan şirketler, 30 Aralık 2001 tarihinde gümrüğe gelen ürünlerini çekemiyorlar.
Gümrük Müdürlükleri, 2002 yılı Bakım Onarım Belgesi ile 2001'de gelen ürünün çekilemeyeceğini, 2001 yılı Bakım Onarım Belgeleri'nin ise bugün itibarıyla geçersiz olduğunu belirtiyorlar.
Gümrükler, bu uygulamaya dayanak olarak İthalat Rejimi'nin 7'nci maddesini gösteriyorlar. İthalat Rejimi'nin 7'nci maddesinde eski, kullanılmış, yenileştirilmiş, defolu ve zamanla dayanıklılığını yitirmiş malların ithalinin izne tabi olduğu belirtiliyor.
Bu maddede bahsedilen, ‘‘eski’’ nitelemesini birkaç gün önce ithal edilen ürünlere yakıştıran Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nın bu uygulyaması nedeniyle, ithal edildiği halde Türkiye'ye giremeyen milyarlarca dolarlık teknoloji ürünü, bir süre sonra ‘‘kamu malı’’ haline gelecek.
Biz bunu otomotive düşündük
TÜBİSAD Başkanı Behçet Envarlı'nın Devlet Bakanı Tunca Toskay ile yaptığı görüşmede, bugün bilgi teknolojileri sektörünü vuran uygulamaların, aslında otomotiv sektörü için planlandığını ortaya çıkardı. Envarlı, Toskay'ın kendilerine, ‘‘Biz bu düzenlemeleri hazırlarken, otomotiv sektörünü hedef almıştık. Hemen düzeltilmesini sağlayacağım’’ dedeğini belirtiyor.
İhale kazanan şirketler zorda
GÜMRÜKLERDE yaşanan bu sıkıntı, özellikle ihale kazanan ve ihalenin gerektirdiği taahhütleri yerine getirmekte geciken şirketleri zor durumda bırakıyor. Parası ödenmiş mallarının geleceğini düşünerek çeşitli ihalelere girmiş olan şirketler çaresizlik içinde. Pek çok bilgisayar şirketi, imzaladıkları ihaleleri iptal etmek için çaba gösteriyor.Türkiye'nin en büyük bilgisayar şirketlerinden birinin genel müdürü, bu durumu şöyle değerlendirdi: ‘‘Kazandığımız ihalede teslim etmemiz gereken bilgisayarları zamanında veremediğimiz için her geçen gün tazminat ödüyoruz.’’
Bankaların ATM'leri de bekliyor
2001 yılının aralık ayında gümrüklere geldiği halde, ‘‘eski olduğu’’ gerekçesiyle Türkiye'ye sokulmayan ürünler arasında, bazı bankaların ATM cihazları da bulunuyor. Aralık ayının son günlerinde ithalatı yapılan 20 kadar ATM cihazının da Gümrük Müdürlüğü tarafından yurda sokulmasına izin verilmiyor.
ABD ziyaretinde gündeme geldi
TÜRKİYE'nin teknoloji ürünleri ithalatındaki akılalmaz uygulamaları, Türkiye'de yatırım yapan ABD'li şirketleri de harekete geçirdi. Compaq ve HP, Başbakan Bülent Ecevit'in ABD ziyareti öncesinde ABD'deki genel merkezlerine durumu iletti. Ecevit'in temasları sırasında bu sorunun ABD'li şirketler tarafından Türk bürokratlarına aktarıldığı belirtiliyor.
Dünyanın en büyük bilgisayar donanımı üreticilerinden birinin Türkiye Genel Müdürü, ‘‘Böyle bir sorunu ABD'deki merkezimize anlatmakta güçlük çekiyoruz. Arkasında başka nedenler olduğu şüphesi yaygın. İthalatın önüne geçilmeye çalışılıyor diye tahmin ediyorum’’ dedi.
7 yıllık bilgisayara 2002 parçası
31 Aralık'ta Resmi Gazete'de yayınlanan ve 10 yaşına kadar ithal edilebilecek parçaları içeren listede bilgisayar sektörü unutulunca ortaya tiraji komik bir durum çıktı. Sanayi Bakanlığı, bilgisayar firmalarına 7 yıl yedek parça bulundurma zorunluluğu getiriyor. Oysa, bugünkü düzenleme gümrüklerden 2002'den önce üretilmiş yedek parçaların çekilmesine izin vermiyor. Yani, bir bilgisayar firması 7 yıl önce sattığı 386 işlemcili bir bilgisayara bugün yedek parça getirme imkanını kaybetti. Çünkü dünyanın hiçbiryerinde 2002 yılında üretilmiş, 386 işlemcili bilgisayar parçası ve donanımı bulunmuyor.
Hafıza çipine Türkçe kılavuz
TÜRKİYE'ye bilgi teknolojisi ithal etmek isteyenlerin bugün karşılaştıkları akılalmaz uygulamalardan biri de, Türkçe kullanım kılavuzu uygulaması. Sanayi Bakanlığı, bu yıldan itibaren yurtdışından getirilen her yedek parçanın, farklı modelleri ve farklı markaları için Türkçe kullanım kılavuzu istiyor. Dünyanın hiçbiryerinde olmayan bu uygulamaya göre, siz bir bilgisayarın hafıza çipini getirirken bunun için bir de kullanım kılavuzu hazırlatmak zorundasınız.
Yazının Devamını Oku 13 Ocak 2002
<B>ABD</B>'li yazılım devi Oracle'ın patronu Larry Ellison, dünyanın en büyük insan kaynakları ihalesini kazanmasını bir Türk'e borçlu. Oracle, İngiltere Sağlık Bakanlığı'nın 550 milyon dolarlık ihalesini İngiltere'deki yöneticisi Münir İsmet'le kazandı. Bu sonuç, Oracle'da ‘2001’in zaferi' seçildi. DÜNYANIN en büyük yazılım şirketlerinden Oracle, dünyanın en büyük insan kaynakları ihalesini bir Türk sayesinde kazandı. Oracle İngiltere'nin sağlık sektöründen sorumlu bölgesel direktörü Münir İsmet'in çabaları ile ABD'li firma, İngiltere'de 1.2 milyon sağlık personelinin insan kaynakları yönetimini içeren 550 milyon dolarlık proje için açılan ihalede ipi göğüsledi. İngiltere'de çalışan toplam nüfusun yüzde 4'ünü kapsayan proje, Oracle'da ‘2001 yılının zaferi’ seçildi.
1962 doğumlu olan Münir İsmet, Londra Üniversitesi'nde bilgisayar ve elektronik eğitimini tamamladıktan sonra 10 yıl bu ülkedeki bir Türk firmasında çalıştı. 7 yıldır Oracle'da görev yapan İsmet, 1999 yılının ekim ayında İngiltere Sağlık Bakanlığı'nın ihalesini duyunca, özel bir ekip kurarak hazırlıklara başladı. Oracle için ‘‘sağlık sektöründe tecrübesi yok, zaman ve emeği boşa harcama’’ yorumlarına rağmen İsmet, önce Oracle'ın CEO'su Larry Ellison'u proje konusunda ikna etmeyi başardı. Münir İsmet, daha sonra da ihale sürecinde Ellison'u, bir pazarlama unsuru olarak kullanmayı başardı.
LARRY KOZUM
Larry Ellison için, ‘‘En büyük kozumdu’’ diyen İsmet, şöyle konuştu: ‘‘Larry de bu işe inandı ve kazanmamız için çok zaman harcadı. Ben İngiltere Sağlık Bakanlığı'nda bu projeden sorumlu müdürleri San Fransisco'daki merkezimize götürdüm. Larry ile görüştüler. Daha önce bu konuda açtıkları ihalelerde yaşanan sorunları vardı. Ve bu sorunların tekrar yaşanmaması için neler yapılabileceğini Larry ile yüzyüze tartıştılar.’’
1999 yılında 50 firmanın katıldığı ihalede 2000'in kasım ayında İngiltere Sağlık Bakanlığı bir eleme yaptı ve başvuru sayısını 12'ye indirdi. İsmet, projenin çok büyük olduğunu ve bu nedenle de kimsenin bunu tek başına yapamayacağını belirterek, ‘‘Onun için kendimize iyi partnerler seçtik. IBM, Price Waterhouse Coopers ve McKesson'ı ekibimize kattık’’ dedi.
Ve, 5 Aralık 2001'de, İngiltere Sağlık Bakanlığı, ihaleyi sonuçlandırdı. Çoğu dünya devi 50 firmanın yarıştığı ihalede kazanan Oracle oldu.
600 MİLYON $ TASARUF
550 milyon dolarlık proje ile İngiltere hükümeti 10 yılda 600 milyon dolarlık tasarruf sağlayacak. Ve hükümet, sağlanan bu tasarrufu yine sağlık sektörüne aktararak hizmet kalitesinin daha da yükseltilmesini amaçlıyor.
Tony Blair'in hayali için en önemli adım
İNGİLTERE Sağlık Bakanlığı'nın (NHS), sağlık sektörüyle ilgili açtığı, insan kaynakları, maaş ödeme ve müşteri memnuniyeti yönetimi projesi, İngiltere Başbakanı Tony Blair'ın, ‘elektronik devlet’ projesindeki en önemli adım olarak kabul ediliyor. Blair, 2005 yılına kadar ülkedeki kamusal hizmetlerin yüzde 95'inin elektronik ortamda yapılmasını hedefliyor.
Proje neler getirecek?
İngiltere'de sağlık sektöründe çalışan 1.2 milyon kişiyle ilgili her türlü veri, bilgisayar ortamına aktarılacak.
Ayrıca, sağlık hizmeti alan İngiliz vatandaşlarıyla ilgili bilgiler de bu sistemde bulunacak.
Sistem devreye girdiğinde, İngiltere Sağlık Bakanlığı, tek bir tuşa basarak tüm ülkedeki sağlık istatistiklerine ve verilerine ulaşabilecek. Örneğin, birkaç saniyede hangi şehirde, hangi tür kanserin tedavisinde uzman kaç doktoru olduğunu öğrenecek.
Kurulacak büyük bilgi bankasının biri İngiltere'nin kuzeyinde, diğeri ise güneyinde yeralacak. Her iki sistem de birbirinin kopyası ve yedeği olacak.
Sistem aynı şekilde, sağlık hizmeti olan vatandaşların izlenmesini de sağlayacak. Böylece, yine birkaç saniyede ülkede hangi hastalığa sahip kaç vatandaş olduğu ve bunların gördüğü tedavi ve tedaviye verdiği tepkiler izlenecek.
Yazının Devamını Oku 13 Ocak 2002
ABD'li yazılım devi Oracle'ın patronu Larry Ellison, dünyanın en büyük insan kaynakları ihalesini kazanmasını bir Türk'e borçlu. Oracle, İngiltere Sağlık Bakanlığı'nın 550 milyon dolarlık ihalesini İngiltere'deki yöneticisi Münir İsmet'le kazandı. Bu sonuç, Oracle'da ‘2001’in zaferi' seçildi.DÜNYANIN en büyük yazılım şirketlerinden Oracle, dünyanın en büyük insan kaynakları ihalesini bir Türk sayesinde kazandı. Oracle İngiltere'nin sağlık sektöründen sorumlu bölgesel direktörü Münir İsmet'in çabaları ile ABD'li firma, İngiltere'de 1.2 milyon sağlık personelinin insan kaynakları yönetimini içeren 550 milyon dolarlık proje için açılan ihalede ipi göğüsledi. İngiltere'de çalışan toplam nüfusun yüzde 4'ünü kapsayan proje, Oracle'da ‘2001 yılının zaferi’ seçildi.1962 doğumlu olan Münir İsmet, Londra Üniversitesi'nde bilgisayar ve elektronik eğitimini tamamladıktan sonra 10 yıl bu ülkedeki bir Türk firmasında çalıştı. 7 yıldır Oracle'da görev yapan İsmet, 1999 yılının ekim ayında İngiltere Sağlık Bakanlığı'nın ihalesini duyunca, özel bir ekip kurarak hazırlıklara başladı. Oracle için ‘‘sağlık sektöründe tecrübesi yok, zaman ve emeği boşa harcama’’ yorumlarına rağmen İsmet, önce Oracle'ın CEO'su Larry Ellison'u proje konusunda ikna etmeyi başardı. Münir İsmet, daha sonra da ihale sürecinde Ellison'u, bir pazarlama unsuru olarak kullanmayı başardı.LARRY KOZUMLarry Ellison için, ‘‘En büyük kozumdu’’ diyen İsmet, şöyle konuştu: ‘‘Larry de bu işe inandı ve kazanmamız için çok zaman harcadı. Ben İngiltere Sağlık Bakanlığı'nda bu projeden sorumlu müdürleri San Fransisco'daki merkezimize götürdüm. Larry ile görüştüler. Daha önce bu konuda açtıkları ihalelerde yaşanan sorunları vardı. Ve bu sorunların tekrar yaşanmaması için neler yapılabileceğini Larry ile yüzyüze tartıştılar.’’1999 yılında 50 firmanın katıldığı ihalede 2000'in kasım ayında İngiltere Sağlık Bakanlığı bir eleme yaptı ve başvuru sayısını 12'ye indirdi. İsmet, projenin çok büyük olduğunu ve bu nedenle de kimsenin bunu tek başına yapamayacağını belirterek, ‘‘Onun için kendimize iyi partnerler seçtik. IBM, Price Waterhouse Coopers ve McKesson'ı ekibimize kattık’’ dedi.Ve, 5 Aralık 2001'de, İngiltere Sağlık Bakanlığı, ihaleyi sonuçlandırdı. Çoğu dünya devi 50 firmanın yarıştığı ihalede kazanan Oracle oldu. 600 MİLYON $ TASARUF550 milyon dolarlık proje ile İngiltere hükümeti 10 yılda 600 milyon dolarlık tasarruf sağlayacak. Ve hükümet, sağlanan bu tasarrufu yine sağlık sektörüne aktararak hizmet kalitesinin daha da yükseltilmesini amaçlıyor. Tony Blair'in hayali için en önemli adımİNGİLTERE Sağlık Bakanlığı'nın (NHS), sağlık sektörüyle ilgili açtığı, insan kaynakları, maaş ödeme ve müşteri memnuniyeti yönetimi projesi, İngiltere Başbakanı Tony Blair'ın, ‘elektronik devlet’ projesindeki en önemli adım olarak kabul ediliyor. Blair, 2005 yılına kadar ülkedeki kamusal hizmetlerin yüzde 95'inin elektronik ortamda yapılmasını hedefliyor.Proje neler getirecek?İngiltere'de sağlık sektöründe çalışan 1.2 milyon kişiyle ilgili her türlü veri, bilgisayar ortamına aktarılacak.Ayrıca, sağlık hizmeti alan İngiliz vatandaşlarıyla ilgili bilgiler de bu sistemde bulunacak.Sistem devreye girdiğinde, İngiltere Sağlık Bakanlığı, tek bir tuşa basarak tüm ülkedeki sağlık istatistiklerine ve verilerine ulaşabilecek. Örneğin, birkaç saniyede hangi şehirde, hangi tür kanserin tedavisinde uzman kaç doktoru olduğunu öğrenecek.Kurulacak büyük bilgi bankasının biri İngiltere'nin kuzeyinde, diğeri ise güneyinde yeralacak. Her iki sistem de birbirinin kopyası ve yedeği olacak.Sistem aynı şekilde, sağlık hizmeti olan vatandaşların izlenmesini de sağlayacak. Böylece, yine birkaç saniyede ülkede hangi hastalığa sahip kaç vatandaş olduğu ve bunların gördüğü tedavi ve tedaviye verdiği tepkiler izlenecek.
button
Yazının Devamını Oku 16 Aralık 2001
<B>ABD</B>, 1925 yılından beri üzerinde çalıştığı elektromanyetik bombayı (e-bomb) ilk kez 2002 yılında deneyecek. ABD'nin önde gelen teknoloji yayınlarından Popular Mechanics, Pentagon'un e-bomb konusundaki ‘‘çok gizli’’ planlarını kapak konusu yaptı. İnsan dışındaki her türlü üretim, iletişim ve enerji altyapısını devredışı bırakan e-bomb için, ‘‘Uygarlığı 200 yıl geri göteren silah’’ tanımı yapılıyor. Çünkü, bombanın patlaması ile birlikte finans merkezleri, borsalar, enerji üretim sistemleri, ulaştırma, iletişim gibi sektörlerin tamamı çalışamaz hale geliyor. E-bomb'un en önemli özelliği ise verdiği yüksek zarara karşılık son derece ucuz bir silah olması.
ABD'nin öncelikle uçaksavar sistemlerini devredışı bırakmak için geliştirdiği e-bomb, patladığında keskin bir kırılma sesi duyuluyor. Bombanın patlaması ile birlikte ortaya bir yıldırımdan bin kat daha güçlü bir manyetik dalga çıkıyor. 15 dakika içinde şehirlerde ışıklar gidiyor, radyo, televizyon gibi tüm elektronik eşyaların içindeki devreler kullanılamaz hale geliyor, bilgisayar sistemlerindeki tüm bilgiler yok oluyor. Otomobiller ve sinyalizasyon sistemlerindeki elektronik devreler bozuluyor. Ve dünya, birkaç dakika içinde 200 yıl öncesinin ortamına bürünüyor.
İlk olarak 1925 yılında fizikçi Arthur H. Compton tarafından başlatılan e-bomb konusundaki çalışmalar 1950'li yılların sonlarında birinci nesil e-bombları doğurdu. ABD bu konuda küçük çaplı deneylerin dışına çıkmadı. Özellikle 11 Eylül'de yaşanan terörist saldırı, ABD'nin yeni nesil e-bomb konusundaki çalışmalarını hızlandırdı. Ve Pentagon, 2002 yılında bu bombayla ilgili ilk büyük denemeyi yapma kararı aldı.
FARADAY KAFESİ
E-bomb'un etkilerinden korunmanın tek yöntemi olarak, her türlü elektronik alette birer Faraday Kafesi yapılması gösteriliyor. Böylece, e-bomb'un patlaması ile ortaya çıkan yüksek elektromanyetik dalgaların önemli bölümü, Faraday Kafesi sayesinde toprağa aktarılabiliyor.
E-bomb neleri etkileyecek?
Tüm elektronik cihazlar bir daha kullanılamaz hale gelecek.
Bilgisayarlar ve bilgisayarlardaki tüm bilgiler bozulacak.
Kablolu ve kablosuz iletişim şebekeleri devredışı kalacak.
Hava, kara ve deniz taşıtlarının elektronik devreleri iptal olacak.
Ulaşım altyapısındaki sinyalizasyon sistemi çökecek.
Enerji üretimi yapan tesisler çalışmayacak.
Sağlık sektörü duracak.
Teröristler için maliyeti 400 dolar
AVUSTURALYA Monash Üniversitesi Bilgisayar Bilimleri Bölümü öğretim görevlisi Carlo Kopp, e-bomb konusunda da önde gelen uzmanlar arasında gösteriliyor. Kopp, ABD'nin e-bomb için kullandığı yüksek teknolojiye karşılık, aynı etkiyi yaratacak bir e-bomb'un teröristler tarafından sadece 400 dolara maledilebileceğini söylüyor. Kopp, ‘‘E-bomb yaratmak için 1940'ların teknolojisi bile yeterli’’ diyor.
Nasıl çalışıyor?
E-BOMB'un görünümü standart bombalardan çok farklı değil. Bombanın içinde uzun bir metal boru sistemi bulunuyor. Bu boru, bombanın ucuna kadar uzanıyor. Bomba uçaktan atıldıktan sonra, rüzgarın etkisiyle harekete geçen bir çeşit elektrik motoru, borunun etrafında hızla dönerek manyetik bir alan yaratıyor. Ve bu manyetik alan tepe noktasına ulaştığında ortaya çıkan patlama, bombanın ucundaki boru ağızından dışarı yayılıyor. Böylece, uygarlığı silen manyetik dalgalar hedeflerine doğru hızla yolalıyor.
Yazının Devamını Oku 9 Aralık 2001
<B>İNGİLTERE</B>'deki Leeds Üniversitesi araştırmacılarının geliştirdiği Cromatica adlı akıllı kamera sistemi, kalabalık alanlarda suçlu ve normal insan davranışlarını ayırt edebiliyor. Böylece, yankesicilik ve kapkaç gibi olaylar, kameralar tarafından anında tespit edilebiliyor. İNGİLTERE'deki Leeds Üniversitesi araştırmacıları, güvenlik teknolojilerinde yeni bir dönem başlatmaya hazırlanıyor. Üniversite'nin ‘‘Cromatica’’ adıyla yürüttüğü bu proje, güvenlik kameralarının, insanların yasadışı ve normal davranışlarını ayırtetmesini sağlayacak.
Özellikle havaalanları, alışveriş merkezleri ve metrolar gibi yankesicilik ve kapkaç olaylarının arttığı kalabalık alanlarda kullanılması planlanan Cromatica, yüksek çözünürlükte görüntü alabilen güvenlik kameraları ve bu kameralardan gelen görüntüleri analiz eden bir bilgisayar sisteminden oluşacak. Sistem şöyle çalışacak:
Cromatica için, insanların normal ve yasadışı hareketleri ile ilgili büyük bir görüntü arşivi oluşturulacak. Örneğin, insanların kendilerine ait çantalardan birşey alırken kullandıkları genel hareket tarzları ile hırsızlık yapan birinin genel hareket tarzı bu sistemin arşivinde bulunacak.
Kameralardan gelen görüntüler, özel bir bilgisayar sistemi ile anında analiz edilecek. Ve normalin dışında hareket eden bir insan belirlendiğinde, güvenlik güçleri uyarılacak.
Cromatica, bir taraftan güvenlik güçlerini uyarırken, diğer taraftan da aldığı görüntüyü, polis kayıtlarındaki sabıkalı arşivi ile karşılaştıracak. Sistem, şimdiden saniyede 8 milyon resmi karşılaştırabilecek bir teknolojiye ulaştı.
Güvenlik güçleri, Cromatica'nın uyarısı üzerine görüntüdeki kişinin eylemini ve sabıka bilgilerini anında izleyerek karar verecek.
Leeds Üniversitesi araştırmacıları, öncelikle Cromatica'nın kullanacağı görüntü arşivini oluşturmaya başladı. Bunun için alışveriş merkezleri ve bankalardaki güvenlik kameralarından elde edilen suç görüntüleri analiz edildi. Sistemin, bugün bile belli ölçülerde kullanılabileceğini belirten yetkililer, Cromatica'nın 2004 yılından itibaren tam anlamı ile hazır olacağını kaydediyorlar.
PC'de Harry Potter keyfi
SİHİRSİZ dünyayı arkanızda bırakın ve PC için Harry Potter and the Philosopher's Stone ile Hogwart'ın Cadılık ve Büyücülük Okulu'na adımınızı atın. Büyücü adayı Harry Potter olun ve macera, eğlence ve tehlike dolu bir dünyadaki tüm büyülü şeylerde ustalaşmayı öğrenin. EA Games'in yeni 3 boyutlu aksiyon oyunu Harry Potter, Aral İthalat tarafından Türkiye'de de Türkçe kullanım kılavuzu ile satışa çıktı.
Sinema küvete girdi
GİDEREK gelişen ev eğlencesi sektörü, işin ‘suyunu’ çıkardı. ABD'li Jacuzzi firmasının yeni geliştirdiği ve 20 bin dolara satışa çıkardığı bu küvette, bir DVD oynatıcısı, LCD ekran ve gelişmiş bir ses düzeni bulunuyor. Böylece, küvette ike de film izleyip, müzik dinleyebiliyorsunuz.
En ucuz cep telefonu
RENKLİ ekranlar ve giderek artan yeni özelliklerle yükselen cep telefonu fiyatlarından şikayetçi iseniz, artık sizin için çok ucuz bir çözüm var. Hop-On adlı bu cihaz, sadece arayan ve aranabilen bir cep telefonu. Üzerinde bir ekran ve tuş takımı bulunmuyor. Kredi kartı buyutundaki telefon, bir kulaklıkla kullanılıyor. Arama yapmak istediğinizde sesli olarak numarayı söylüyorsunuz. Üzerinde 'call' ve 'end' olmak üzere iki tuş bulunan telefon 60 dakika konuşma süresi sağlıyor. Ürünün ABD'deki fiyatı 29 dolar.
Windows XP için ilk Türkçe kaynak
MICROSOFT'un yeni işletim sistemi için ilk Türkçe kaynak, Pusula Yayıncılık tarafından piyasaya sürüldü. Halen PC Magazin Dergisi'nin Genel Yayın Yönetmenliği'ni yürüten Cenk Tarhan'ın hazırladığı 236 sayfalık kitapta, kurulumundan püf noktalarına kadar XP ile ilgili herşey bulunuyor. Kitabın ön önemli özelliği ise, herkesin rahatça anlayabileceği bir dil kullanması.
Yazının Devamını Oku 2 Aralık 2001
<B>ABD</B>'li Toys'R'Us'ın Türkiye temsilcisi olan Toys'R'Us Uluslararası Çocuk Çarşıları, soru soran, cevabı anlayan ve yanıt veren bir bebek geliştirdi. Akıll bebek, içindeki bilgisayar çipi sayesinde çocuklara duyu organlarını tanıtıyor. Bebek yakında dünyadaki Toys'R'Us mağazalarında satılacak.
TÜRKİYE, teknoloji alanındaki nadir başarılardan birine daha imza attı. Dünyanın en büyük çocuk süpermarketi olan ABD'li Toys'R'Us'ın Türkiye temsilcisi olan Toys'R'Us Uluslararası Çocuk Çarşıları, ilk soru soran, cevabınızı anlayan ve yanıt veren bebeğini geliştirdi.
Okul öncesi çocuklar için tasarlanan Toys'R'Us Türkiye'nin akıllı bebeği, içine yerleştirilen bilgisayar çipi ve 8 algılayıcı sayesinde çocuklara duyu organlarını tanıtıyor ve bu organlarla ilgili sorular soruyor.
Toys'R'Us Türkiye'nin 2 aylık bir hazırlık dönemi sonunda tasarladığı ‘akıllı bebek’, şimdilik sadece Türkçe konuşuyor.
Bir süre sonra öncelikle Almanya gibi Türk nüfusunun yoğun olduğu ülkelerdeki Toys'R'Us mağazalarında da satılması beklenen akıllı bebeğin, önümüzdeki yıllarda tüm dünyadaki Toys'R'Us mağazalarda yeralması hedefleniyor.
Piyasadaki etkileşimli oyuncuklardan çok daha fazla özelliğe sahip olmasına rağmen, Toys'R'Us Türkiye, akıllı bebeğin fiyatını oldukça düşük tuttu. Akılıl bebeğin Türkiye'de satış fiyatı 29 milyon 990 bin lira olarak belirlendi.
‘‘Biz bu bebeği ABD'de üretseydik, mağazalarda sabah 6'da kuyruklar olurdu ve bir günde de tükenirdi’’ diyen Toys'R'Us Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Murat Beyazıt, şöyle konuştu:
‘‘Türkiye'de cepler daha fazla parayla dolmuyorsa, siz o ceplere uygun ürün bulmak zorundasınız. O da bizim işimiz. Biz sadece mala yatırım yapıyoruz. Eğer, Bağdat Caddesi'nde bir büyük mağazada Toys'R'Us açsaydık, bu bebeğin fiyatı çok daha yüksek olurdu.’’
Seri üretimine geçtiğimiz hafta başlanan akıllı bebeğin eğitici ve öğretici olmak üzere iki modu bulunuyor. Eğitici mod seçildiğinde, bebek kullanıcısının dokunduğu duyu organının adını söylüyor. Eğer çocuğunuz bebeğin kulağına dokunursa, akıllı bebek, ‘‘Bu benim kulağım. Seni duyabilirim’’ diyor. Öğretici modda ise bebek çocuğunuza duyu organları ile ilgili rastgele sorular yöneltiyor. Akıllı bebek, çocuğunuza, ‘‘Kulağımı bulabilir misin?’’ diye soruyor. Eğer çocuğunuz, bu sorudan sonra bebeğin kulağını tutarse, ‘‘Evet doğru buldun’’ cevabını alıyor. Eğer, çocuğunuz kulak yerine, başka bir duyu organını tutarsa bu kez bebek, ‘‘Hayır, lütfen bir daha dene’’ diyor.
Akıllı bebeğin sesi Alasya'dan
SON derece düzgün bir Türkçe ile konuşan akıllı bebeğin kullandığı ses için de özel bir dublaj çalışması yapıldı. Akıllı bebeğin seslendirmesini ünlü tiyatro sanatçısı Zeki Alasya'nın kızı Zeynep Alasya gerçekleştirdi.
Toys'R'Us Türkiye çalışanları akıllı bebeği tasarlarken yurtdışındaki fuarlarda incelemeler yaptı, üreticilerle konuştu ve öncelikle Türk tüketicisinin beğeni ve alışkanlıklarını dikkate aldı.
Türkiye'de daha çok sarışın bebeklerin tercih edildiğini belirten akıllı bebeğin tasarım ekibinin yöneticisi Aslı Ogay, bir diğer tercihin ise gözlerinin mutlaka büyük ve açılır-kapanır olması olduğunu belirtti. Türkler'in açık tenli bebek sevdiklerini de kaydeden Ogay, Türkiye'de satılabilecek bir bebekteki en önemli unsurun ise ‘‘güzellik’’ olduğunu söyledi. Ogay, ‘‘Ne kadar gelişmiş özellikler koyarsanız koyun, Türkiye'de çirkin yüzlü bir bebeği kesinlikle satamazsınız’’ dedi.
Toys'R'Us'ın en fakir ülkesiyiz
1990'lı yıllarda ABD'de bir yatırım bankasında çalışırken, Murat Beyazıt'ın New York Times’da okuduğu bir haber, Toys'R'Us'ın Türkiye'ye gelmesini sağladı. Haberde Toys'R'Us'ın Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan ve Kuveyt'teki distribütörlüklerinden bahsediliyordu. ‘‘Bu ülkelere bile giren bir firma neden Türkiye'de yok?’’ diyen Beyazıt, Toys'R'Us'a başvurarak Türkiye temsilciliğini aldı. Beyazıt, ‘‘Türkiye dışında kişi başına 2 bin 600 dolar gelirli hiçbir ülkede Toys'R'Us yok’’ dedi. Toys'R'Us'ın Türkiye'deki ilk yıllarında, gelen ABD'li yetkililerin, ‘‘13 milyonluk bir şehirde 50 mağaza açarsın’’ dediğini kaydeden Beyazıt, şöyle konuştu: ‘‘İstanbul'da 6 mağazamız var. Türkiye genelinde 12'inci mağzamızı krizde Maltepe'de açıyoruz. Ve hiç bir elemanımızı işten çıkarmadık. Şu anda 350-400 kişi çalışıyor.’’
Yazının Devamını Oku 25 Kasım 2001
<B>EĞER</B> hálá lens yerine gözlük takmakta ısrar ediyorsanız, yaşadığınız pek çok sorunun çözümünü yine teknoloji sunuyor. Arizona Üniversitesi'nde geliştirilen yeni gözlük, kullanıcısının göz bebeğini izliyor ve buna göre kendini ayarlıyor. Arizona Üniversitesi'nin amacı, hem miyopi, hem de astigmatı olanlar, klasik bifocal gözlüklerden kurtarmak.
2005 yılında piyasaya sürülmesi beklenen akıllı gözlüğün camlarında iki küçük sensör bulunuyor. Bu sensörler, gözlüğü kullanan kişinin göz bebeği hareketlerini takip ediyor. Kullanıcı, yakın bir objeye bakıyorsa, gözlük camları önceden belirlenen derecede astigmat, uzak bir objeye bakıyorsa da yine önceden belirlenen derecede miyop özelliği kazanıyor.
Üniversitedeki araştırmalar, bu gözlüğe pek çok yeni özellik kazandırmayı da hedefliyor. Bunların başında gözlükte kullanılan özel slikon camların yeteneğinden faydalanmak geliyor. Bu özel slikonlar, elektrik enerjisi ile pek çok özellik kazanabiliyor. Bu çalışmalar tamamlandığında, akıllı gözlüğün camları ortamdaki ışığa uygun olarak istenen rengi alabilecek. Akıllı gözlüğün bir özelliği de, göz bebeklerini izlerken, kullanıcısının görme bozukluğuyla ilgili bilgileri de takip etmesi. Eğer kullanıcının göz bozukluğu derecesinde bir değişiklik olursa, bu gözlük bunu belirleyip uyarabilecek.
Nokia'dan dijital kameralı telefon
FİNLANDİYALI teknoloji devi Nokia, 2002 yılında Nokia 7650 adıyla görüntülü telefon alanındaki ilk ürününü piyasaya sürecek. GPRS, Bluetooth, EGSM 900/1800 gibi pek çok yeni iletişim teknolojisini destekleyecek olan 7650'nin üzerinde bir dijital kamera da bulunacak.
Her eve bir kuru temizlemeci
EĞER 1.000 doları gözden çıkarabilirseniz, evinizde bir kuru temizleme sistemi kurabilirsiniz. Whirlpool's tarafından geliştirilen bu sistem, dışarıdan klasik bir elbise dolabı gibi görünüyor. Kirlenen giysilerinizi bu dolabın içine astığınızda, özel bir buhar sistemi devreye giriyor ve birkaç saat içinde elbiseleriniz temizlenmiş oluyor.
Artık oyunu hissedeceğiz
BİLGİSAYAR oyunu meraklıları için geliştirilen bu yeni sistem sayesinde, oyunu yaşayarak oynayacaksınız. Epson Powerlite tarafından geliştirilen bu sistem, iç bükey dev yuvarlak bir ekrana oyunun yansıtılmasıyla çalışıyor. Bu iç bükey ekranın odağın ortasındaki sandalyeye oturan kullanıcılar, kendilerini oyunun içinde bir karakter gibi hissediyorlar.
Kişiye özel ses dalgası
İNGİLİZ Showsound tarafından geliştirilen Audio Spot adlı teknoloji sayesinde, ses dalgaları bir spot ışığı gibi istenen yere odaklanabiliyor. Böylece, kalabalık bir ortamda, ses spotunun hedefindeki kişi çok yüksek sesle müzik dinlerken, hemen yanındaki bir diğer kişi hiçbirşey duymayabiliyor. Bu teknolojinin kullanımındaki tek sorun, oldukça pahalı olması. Tek bir ses spotunun İngiltere'deki fiyatı 5 bin 500 sterlin.
ABD'li Peregrine MEB-IT ile geldi
Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) teknoloji şirketi Peregrine, MEB-IT ortaklığı ile Türkiye pazarına girdi. Altyapı yönetimi, çalışan ilişkileri yönetimi ve kurumlar arası elektronik ticaret (B2B) yazılımları üreten Peregrine'nin ürünleri, ABD'de Fortune 500 listesine giren şirketlerin yüzde 90'ı tarafından kullanılıyor.
Yazının Devamını Oku