Paylaş
Ne zaman ki bilincin o sessizlik alanında yapılanır, artık çevresel faktörler seninle oynayamaz olur. ‘Sessizliğin Efendisi’ olursun
Sessizliğin değerini gürültülü geçen bu günlerde daha iyi anlamaktayım. Kendi derinliklerime çekiliyorum, iç sığınağıma. Bunu yapmayı az çok öğrenmiştim. Artık o sığınağı dışarı taşıma zamanı gelmiş. Allah’ın bir lütfu olsa gerek. Derman arardım derdime, derdim bana derman imiş… Böylece sükûnetimi korumanın yanında onu yayma yetimi geliştirebileceğim, dış şartlar nasıl olursa olsun. Yani bir terfi imkânı var önümde. Başarabilirsem, yanımda sessizliğime kulak veren huzur hissedecek. Kakofoni senfoniye dönüşecek…
KAYBEDENLER SINAVI
Bunu hak etmek için çok çalıştım. 17 senedir meditasyon yapıyorum. Meditasyon, derin, yaratıcı sessizliğin deneyimidir. Önce dış şartları oluşturursun, sessiz bir ortam, sakince kalabileceğin bir yer ayarlarsın, rahatça oturursun. Nabzının, nefesinin yavaşlamasına izin verirsin. İstersen gözlerini de kapar, sessizce durursun. Fizyolojin dinlenmeye geçer, bir sakinlik, bir huzur eşiğine gelirsin, belki de rahatça girersin o kapıdan. Dış seslerin algını meşgul etmesi azalınca, iç seslerin daha duyulur olur, çünkü bilincin açıktır, zihninin hareketliliğini fark edersin, ne gevezedir o. Aldırmazsan, zikrinin rehberliğinde, düşüncelerini beslemenin önüne geçebilirsen, daha da derin bir sessizlik deneyimlersin. Uyku, uyanıklık, rüya, birarada… Zamanla düşünceler yatışır, saf bilinç haline her dalışın sana şifadır, dalar, çıkarsın. Çıkarken elin boş değildir, bir avuç sessizlik, derken bir kase, bir kova sessizlik… Sessizlikle yıkanırsın! Ne zaman ki bilincin o sessizlik alanında yapılanır, artık çevresel faktörler seninle bir oyuncakmışsın gibi oynayamaz olur. ‘Sessizliğin Efendisi’ olursun. Ve sessizlik konuşur, hakikati anlatır! Yayılır…
Bir süredir ‘Sessizliğin Efendileri’yle bir aradalıklar nasip oluyor. Feyz alıyorum. Halleriyle halleniyorum. Değişiyorum. Nefsimin gürültülü, kaba alışkanlıklarından vazgeçmeye direncim kırılıyor. Tüm bunlar olurken hayat çevremdeki insanların ağzından dile geliyor! Fakiri yeni tanımaya başlayan, haytalık dönemimi bilmeyen bir arkadaşım mesaj atmış geçenlerde: “Sevgili Musa Dede, normal hayatını gözlemlediğimde, sen çok sıkıcı bir adamsın ama yanındayken bunun önemi kalmıyor, kendimi iyi hissediyorum…” Dönüşümünün bir yerinde seni yakalar bu iç hesaplaşma, arkadaşım ne de güzel özetlemiş, sevgi diliyle sunmuş. Bazen daha çetin olur; gevezeliğin yerini suskunluk, yerginin yerini hüsnü zan aldıkça, eğlence dediğin kuru gürültünün yerini ahenkli bir dinginlik, çevrende arkadaş dediğin kimi havalı vefasızın yerini saftirik birkaç fakir aldıkça, savaşın yerini barış aldıkça, hele de çapkın sırıtışının yerine, ‘kırık’ bir teslimiyet ifadesi oturursa, gereksiz şatafatı, kurnazlığı, tüketme sanatını, bilgiç mutsuzluklarının içinde debelenmeyi hayat zannedenler seni anlayamazlar, yadırgar, muhalif olurlar. Kaybedenler arasına yazılırsın. Sınav… Çileci! Sıkıcısındır! Sessizlik sıkıcıdır! Huzur mezara ertelenmiş bir düşkünlüktür! Bilmezler ki sükûnetinden manevi hazların kokusu tütmeye başlamıştır. Aslında onlar, seni zombi zanneden zombilerdir! Çoğu uyanmak da istemezler. Görevleri, nefsinin sözcülüğünü üstlenip, seni dönüşümünün dinamikleriyle yüzleştirmektir. Ne gam… Herkes hemcinsleriyle haşrolunur! Değerini bilenler gelir seni bulur, yoluna ortak olur! Zamanla herkes değişebilir. Sessizlikte niyet tohumları ekili. Birbirimize vesileyiz. Sabırla koruk helva olur…
DONUKLUK TUZAĞI
Sessizliğe giden yolda türlü tuzaklar vardır. Bunlardan biri değişiminize nefsinizden ve çevrenizden gelen muhalefetken bir diğeri de ‘atalet’ ve ‘donukluk’ tuzağına düşmemektir. İlahi sessizlikte müthiş bir canlılık ve aşk titreşimi vardır. Burada olanların hali ‘hayret’tir, ‘hayranlık’tır. Bana bu hali gösteren ‘Derviş Baba’ya ne kadar teşekkür etsem azdır. Fakir de onun yanında, suskunluğunda nasıl olup da sıkılmadığımı, hatta her yanından ayrılışımda enerji dolu hissettiğimi uzun süre kendime açıklayamadım. Âşıkların suskunluğu, şırıl şırıl akan hayat çeşmesine benzer, o şırıltı her esmayı fısıldamaktadır duyabilene; en güzel meditasyon bu ‘mantra’yla yapılır… Bana mesaj atan arkadaşımın kalbi de bu hali duyumsamış yanımda ve fakat nefsinin ezberi şaşmış. Nereye oturtacağını bilememiş. Tercüman oldu fakire, ve işaret etti eşiğinde durduğum makama. Demek biraz olsun ‘Sessizliğin Efendileri’nin ışığı yansımaya başlamış aynama. Şimdi kapımdaki tehlike bu ‘kutlu sessizliğin cazibesi’ne kapılan acemi aşıkların yakınlığını üzerime alınmamam, o enerjiyi sahibine teslim edebilmem. Keza nefs de sürekli kendini yeniliyor ve ‘manevi kibir’ sinsi sinsi sokulmaya çalışıyor. Yüzleşeceğim! Başarabilirsem, yanımda sükûnetime kulak veren mutlu hissedecek kendini…
Paylaş