Paylaş
Yine geldi Muharrem ayı.. 'Hz.Peygamber Muhammed Mustafa(sav) Efendimiz' ve beraberindekilerin Mekke müşriklerinin zulümünden Yesrib'e(Medine) hicret etmelerinin üzerinden 1436 yıl geçmiş; Hayırlı olsun hicri yeni yıl 1437! Geçen bunca zaman; ancak tekrar tekrar, kuşak kuşak denense de insanlık dışılığın meşum planının şeytani icrası, şükür ki zalimler inananları asla yıldıramamışlar, yıldıramayacaklar. Çünkü Resulullah(sav) ve 'Evladı Resul'un yaşadıkları bize öğretmiştir ki zalimin zulümü kendi boynuna zincir, insanlıktan çıkmayı reddeden, doğru inancından dönmeyen mazlumun göğsüne ise madalyadır. Yaradan'ın yüce ilkelerine sadık kalanlar için gerçek mekan cennet mekan, gerçek yaşam ilelebet Hayy(diri) olanla beraber olmaktır. Huzur O'nun huzurunda bulunmaktır. Bu hissiyata kavuşanlar ister dağ başında, ister çöl ortasında olsunlar, bedenler alev alev yansa da, kanlar oluk oluk aksa da, Hakk içindir; toprağı toprağa, canı canana teslim edişlerindeki asaletleri belki de hürriyete uzanan gönüllerinin son kefareti, ruhlarının bu dünyada çekilen doğum sancısı sonrasında nihayet bulan muazzam dirilişidir.
Dönüşümüz O'nadır. Nasıl ki 'Ehl-i Namaz', namaz kılarken Kabe'ye döner, görünüşte secdeyi Kabe'ye eder ama aslında Hakk'a ibadet eder; İşte öyle "dönüşümüz O'nadır". Rehberimiz dönmüştür, gönülleri onunla beraber olanlar da.. Münafıklar öyle mi? Onları da şeklen aynı istikamete yönelmiş görürsün, ama kalplerinde eğrilik olanların duaları da -doğrusunu Allah bilir ya- bence yılan gibi eğri büğrü gider; Kıbleden uzak düşer. Kıbleyi şaşan dua kabul görür, makbul olur mu, mukabele eder mi hiç Allah? Ancak uslanmaz hainlerin kendilerini iyice batıracak dualarına amin diyecek melekler ola ki çıkar! Ve nifakçılar kendi kendilerini 'Sırat-ı Müstakim'den aşağı atar. Her halükarda Rabbim'in adaleti zerre şaşmaz. Güvenin! Merhametlidir hem O'nun adaleti! Bu dünyada bir sebeple vermediğini sevdiklerine ebediyyette vermek, ebedi kılmak üzere saklı tutar..
Bunca söz biraz da şunu demek içindi: O kavruk Kerbela sahrasında yine bir Muharrem ayı katledilen son "Âli Aba" [Hz.Peygamber'in(sav), öz kızı Hz.Fatıma'tüz Zehra(ra) ve velayet şahı Hz.Ali(ra) Efendilerimiz'in izdivacından olma iki torununun küçüğü, Hz.Hasan'ın(ra) kardeşi] Hz.Hüseyin(ra) ve beraberindeki 72 yoldaşı da namaz kılıyorlardı, onları binlerce kişilik kuvvetle çevreleyen, tek istekleri Hakk'ı batıla boyun eğdirtmek olan, dönek Muaviye oğlu yezid askerleri de.. Peki ya "Bilenle bilmeyen bir olur mu hiç?"
Hakk rızası için hicreti ibadet edenler sonunda elbet 'Gönül Kabesi'ne(Beyt-i Ma'mur) vardı. Bu varışın yol alışları görünüşte farklı farklıydı. En önde gidenler bu yola canı başı koymuştu.. O mübarek başlara kastedenler ise bizce cehenneme odun oldu! Keşke kıblesi şaşmış, niyeti bozuk -sözde- namazlarıyla ikiyüzlülük edip büyükleneceklerine, bağrı yanık mazlumlara Kerbela'da bir yudum su verelerdi. Belki sevdiklerinin hatırına lütfu ve keremi bol Allah(cc) onlara acır, Kevser havuzunun başında bir yer ayırırdı. Ama nefisleri onları kolayca kandırdı. Bilmek istemediler ve niyetleri de zaten bulanıktı. Nefislerinin hınzır talebi ne ise nasipleri de o kadardı; 'Kahpe dünya'…
Bugün de Muhammedi ilkelerin mirasçıları aynı düşmanlarla, aynı ikiyüzlülükle muhataptırlar. Yine zalimler zalimliklerini yapar, mazlumlar da zulüme yenik düşmemek için başta kendi içlerindeki 'nefs-i yezidi' ile, yezidlikle, yezidlerle savaşırlar. Bazen dışarıdan, bilmeyene mağlup görünse de mazlumlar, nefislerle olan "büyük cihad" yolunda kesilen başlar bilakis Hakk aşıklarının varlığının kıyamete dek idame ettirileceğinin ıspatı olmaya yarar.. 73 kahramana karşın binler, onbinler; sayılar değişse de oran aynı kalır. Suretler değişse de özler oradadır. Bulunması zordur ama soyları kurumaz çöl çiçeklerinin; ben diyeyim 'nurbeyaz', sen de 'alkırmızı'…
Bizler haince katledilen fedakar "Kerbela şehitleri"nin cüzünün cüzü olabilsek kârdır; neredeyse hiçbir bela yoktur ki kainatın Efendisi, alemlere rahmet olan o Nebi'nin(sav) dizinde oturtup başını okşadığı, meleklerin üzerine titrediği, içi dışı güzellik timsali Hazreti Hüseyin ve yol arkadaşlarının katli kadar gözyaşlarımızı şereflendirmesin ve hiçbir melun yoktur ki yezid'in cüzünün cüzü çürük cesedinde kıpırdanmasın… Dumanı tüten günlerin sonunda kimlerle haşredileceğimiz konusunda biraz olsun gayrete gelebilmek için bu ezeli rol dağılımını iyi anlamak şarttır. Daha önünü arkasını bilemeyen, sağını solunu doğru dürüst seçemeyen kendini sanmasın ki o, Kuran'da bahsi geçen 'eşref-i mahlukat - insan'dır. En insan insanı sevemeyen ve dahi sevdiğinin sevdiğini sevmeyen, sevdiğinin acısını paylaşmayan, hissedemeyen, noksanını gelsin aşıklar meydanında tamam eylesin! Maşukunu bulan kişi pervane olsun şemine(mum), etrafını tavaf eylesin!
Layık olamadık lakin; illaHu… Salat-u Selam olsun o temiz pak, aziz ve şerefli Ehli Beyt'e!
Paylaş