Paylaş
Kim köleliği ister ki? Burada kastedilen kulun kula köleliğidir, az daha derinleştirirsek nefse kölelik… Ancak Allah'a kulluk ayrı. Çünkü yaradılanın Yaradan'a vefasıdır artık mevzubahis. Ki O ne güzel 'Efendi'dir. Öyle bir Efendi ki bize rağmen bizim iyiliğimizi ister. Ve O'na kulluktan uzak düşmekledir esas 'kölelik'… "Tanrı benim çobanımdır"(Hz.Davud'un Mezmurları/Zebur).. Sürüden ayrılanı kurt kapar! Allah korusun!
Sözkonusu Allah kelamı olunca kullanılan kavramlar ilk algılanan anlamlarından daha derin katmanlar da barındırabilirler. Bizler de anlayışımızca nasiplenmeye çalışırız. Her katman algılandığı seviyeye göre hikmetler barındırır mutlaka. Yeter ki sui-zanda bulunmayalım.. Kölelikle ilgili dini kuralların en açık ifadelerinden başlıcalarını Tevrat'tan bu yana tüm "Kutsal Kitaplar"da buluruz. Tevrat'ta hemen "On Emir"in verildiği bölümün arkasından gelen "Medeni Kanun" hükümlerinin ilkinin 'kölelik'le ilgili olması enteresandır(Tora-Şemot/Mişpatim 21). Bu hükümlerin daha derin tasavvufi anlamlarını (ve metinde ele alınan kölelik kavramını -Hak yoluna hizmet açısından- farklı kavramlaştırarak yüceltmemize zemin oluşturacak kanıtları) irdelemeyi önümüzdeki haftaya bırakarak nispeten kolay görünür toplumsal tarafıyla ilgilenelim biraz…
"Şimdi kölelikle ne ilgimiz var?" diye düşünecekseniz eğer, hadi nefse köleliği bir yana bırakalım, içinde yaşadığımız çağın çoğumuzu nasıl da sistemin zincirsiz kölelerine dönüştürdüğünü farketmeye davet ederim sizi. Ha zincir de hiç yok değil esasında fakire göre; sanal zincirler, elektronik kelepçeler, rıza üretim merkezlerinden yayılan komutları bize iletirler. Böylece oluşturulan sözde gönüllü kölelikler… Fakat gönüllülük bir kandırmaca sonucu sağlandığında geçerliliği muteber değildir. Nedir ki başıboş kimseler kolaylıkla köleleştirilebilmektedir.. Özgür toplumu ancak özgür, özgürlükçü bireyler oluşturabildiğine göre aksi durumda köle toplumu içindeyizdir. Kendini efendi sansan da seni çevreleyen toplum yaşantını etkileyecektir. Ve roller her an değişebilir. Herkese kazandıran ise toplumun dönüşmesi, özgürleşmesidir. Tepeden inme bedavacılıkla olmaz ancak bu iş; özgürlük öncelikle kendinden, aslından talep edilmelidir! Adil düzen içinde ve adil düzen için çok çalışmayla, fedakarlıkla hak'edilir. Yoksa da sızlanma ve şikayetlerden vazgeçilse iyidir… Köleye düşen akıllı uslu olmak, bari söz dinlemektir; "Rabbim bu günlerimizi aratmasın!" denir, idare edilir…
"Her kim bir Müslümanı hürriyetine kavuşturursa Allah, her organına karşı hürriyetine kavuşturanın organını cehennemden kurtarır" (Hadis)
'Kuran ve sünnet' kulun kula köleliğinin bitirilmesini teşvik eder, ancak neredeyse her dönemde yaygın olması bakımından da gerçekçi bir dille en azından kölelere insanca davranılması, ihtiyaçlarının -gerekirse evlendirilmelerini temin etmeye varıncaya kadar- sağlanması, hürriyetini kazanan kölelerin sonrasında toplumda önemli yerlere gelebilmesinin önünün açılması vb istenir. İnançlı(mümin) köle, müşrik(Allah'a eş koşan) ama (görünüşte, cismen)hür kimseye birçok açıdan yeğ tutulur. Nefse kölelikle mücadele eden, onu put(efendi, mabud) edinenden efdaldir. Keza Allah(cc) zahiren Firavun'a köle bir kavmi, kendine yönelen İsrailoğulları'nı sonunda kölelik evi Mısır'dan da kurtarmıştır..
Bir fikir olsun diye kadim 'Musevi medeni kanunu'ndan kölelikle ilgili bazı kurallar paylaşacağım aşağıda, ki "Muhammediyet"le birlikte bu kuralların özü korunmakla beraber daha da ileri götürülmesi murad edilmiş, "Asr-ı Saadet"te önemli ölçüde başarılmıştır da. Lakin sonrasında bazı kavramların içi boşaltılarak, artık güya tamamen yasak olan kölelik kanımca örtülü biçimde günümüze dek taşınmıştır, insanların kardeşliği ülküsünden ise nefsani idolojilerle git gide uzaklaşılmıştır. Kısık ateşte ıstılan bir tencere suyun içindeki kurbağa su kaynayıp iş işten geçene kadar durumunu farkedemez.. Aşağıdaki gerici(!) kuralları okuduktan sonra varın siz değerlendirin su ne sıcaklıktadır, bugünkü -sözüm ona- özgürlüğümüz ta 3.000 küsur yıl önce İbrani 'köle' olmanın gerisinde mi, ilerisinde midir :
[not. "İbrani" / İbrahimi ; kendi devrinin şartlarında 'hanif/mümin', dolayısıyla nispeten 'erdemli kişi' tanımlamasını karşılar şekilde algılanmalı diye düşünerek…]
* Bir İbrani işlerini görmek için daha ucuz olsa da İbrani olmayan bir köle almayı tercih etmemelidir. Zira bir İbrani, işçiliğini satacak kadar ekonomik zorluk içindeyse onu tercih etmek diğer müminlerin önceliği olmalıdır.
* Kölenin sahibi kölesine hakaret edemez, ona hakaret anlamına gelecek şekilde "köle" terimini dahi kullanamaz.
* Sahibi kölesine kardeşi gözüyle bakmalıdır. Ona öyle mükemmel koşullar sağlamalıdır ki adeta işverenin kendine bir köle satın almasından ziyade köle kendine bir efendi satın almış gibidir.
* Köleye efendisinin ayaklarını yıkamak, efendisinin ayakkabısını giydirmek gibi aşağılayıcı işler verilemez.
* Sahibi kölesiyle evde ne varsa paylaşmalıdır. Kendisi ne yiyor içiyorsa köleye ondan daha kalitesiz birşey vermesi uygun değildir. Kendisi iyi bir yatakta uyuyorsa kölesinin -mesela- saman döşekte yatmasına izin veremez.
* Köle sahibinin tek bir parça ekmeği yahut tek bardak iyi şarabı varsa onu kölesine vermek zorundadır. Evde tek yatak ve yastık varsa kölenin sahibi onu kölesine vermeli ve gerekirse kendisi yerde uyumalıdır.
* Kölenin efendisinin hizmetine girmeden önce bir mesleği varsa, ondan alışık olduğu işten başka bir iş yapmasını istemek yasaktır.
* Hizmete başladığında evli olan kölenin eşi ve çocuklarını geçindirmek de efendisinin görevidir. Kölenin eş ve çocuklarının ise efendiye hizmet gibi bir yükümlülüğü yoktur.
* Evli köleye sahibi, efendisi için yeni köleler yetiştirmesi maksadıyla Kenaan'lı(müşrik) cariye verebilir.
* İbrani kölenin hizmeti, satıldığı tarihten itibaren altı yılı geçemez. Altı yıldan sonra özgürlüğüne kavuşur. Hizmeti sırasında hasta düşse ve efendisi onun için büyük harcamalar yapsa bile süresini tamamlayıp gittiğinde hiçbir borcu yoktur.
* Köle özgürlüğüne kavuştuğu zaman sahibinin onu boş elle göndermesi yasaktır (ki yeni, onurlu bir yaşama başlayabilsin).
* Tüm bunlara karşın köle de tabi ki efendisine sadakatle ve en iyi şekilde hizmet etmekle yükümlüdür.
Uzun lafın kısası; Teknolojik ilerlemeler sizi yanıltmasın. Sadece görünüm değişmiş, bazı kavramlar da yeni anlamlara evrilmiştir. Bence ne kölelik ne de köleliğe sebep olan şartlar ortadan kalkmamıştır. Kişi talebi kadardır! Bir tarafta güç ve iktidar hırslarımız, kibir, açgözlülük, diğer tarafta korkaklık, cahillik ve tembellik oldukça, tam tabiriyle "insanoğlu nefsine tabi olmaya devam ettikçe", kölelik şartlarının az daha iyileştirilmesini istemenin ötesindeki özgürlük taleplerini de gerçekçi bulamıyorum ne yapayım ki. Keza başta sorduğum "Kim köleliği ister ki?" sorusunun dille cevabını başka, hal ile başka veriyor çoğu 'çağdaş insanımız'. Hele yukarıdaki cazip şartlarda köle olmayı kabule -hem de seve seve- dünden razıyız adeta. Varlık içinde yokluk çekmedeyiz aslında. Ucuz zevklerimiz, zaaflarımız aşkına.. Öyleyse gerçek manada 'kulluk' yani bana göre esas 'özgürlük', ancak sahiden buna susamış şanslı azınlığın zorlu gayretleri sonucunda ulaşacakları bir 'marifet' olarak kalmak durumunda. O özel insanlardan olmayı samimiyetle isteyenler varsa da bunun yolu 'efendi'yi değiştirmekten geçmekte.. O halde kimden meded? Yanıt en başta, detayları da nasipse haftaya… Selametle
> faydalanılan kaynaklar : Tora ve Aftara - Şemot / Gözlem - Midraş der ki - Şemot / Gözlem
Paylaş