A Planı

Bir Allah’ın planı var bir de bizim planlarımız, ikisi örtüştüğünde, işte ‘birlik’.

Haberin Devamı

Allah’ın planını hesaba katmayanlar kendi planlarını başarı için yeterli sanırlar. Ancak eninde sonunda Allah’ın planı gerçekleşir.. ‘Bilenle bilmeyen bir olur mu?’ deniliyor(Zümer 39;9). Șüphesiz. Bilmenin önündeki en büyük engel ‘zannetmek’ olsa gerektir, ‘zannetmek’ delilsiz ve işine geldiği gibi akıl yürütmekledir. İnananlar için Allah’ın kitabı en güçlü delil (Bir de anlayabilsek ve ardından uygulayabilsek keşke..) ve O’nu yaşayanlar en kutlu rehberlerdir.

Yaşayanların en güvenilir delilini ise ahlak-ı Muhammedi ve yüzlerinde parlayan nur-u Muhammedi olarak kabul ederim fakir, yoksa acayiplikler göstermek değil (keramet evliyaullaha haktır, o ayrı). Çağımızın önde gelen hastalıklarından; çok bilmek, ama nefsine göre bilmek, dolayısıyla çok yanılmak.

Malumatfüruşluktan kâr bekliyoruz. Bilir görünmekle özel olacağız ya; hırs, kibir.. Artık bireyselleşme kavramı yetersiz kalıyor kanımca, tek kişilik krallıklarımızda minik firavuncuklar olmaya dönmüş iş. Halbuki öğrenmek için çaba gerek, nefsin karanlığından sıyrılmak ve böylece -mutlaka sınanacak- özgür irademizle Allah’ın planında en hayırlı role talip olabilmek.. Sınanıyoruz!

Yukarıdaki ayet şöyle devam ediyor mealen; “Ancak salim akıl ve vicdan sahipleri(ulul’elbab) anlar ve hatırlarlar”. Onlardan yardım almak yerine kafa tutmada nefsi emmaremiz. Bir sebeb-i kılıfı ‘enaniyet’(bencillik) ise diğeri de ‘güven bunalımı’; her halükarda cahiliyet. Bencilliğin tezahürü; kendini merkeze koymak, Allah rızası yerine kendi çıkarını öncelemek, bu uğurda gerekirse kötülük yapmaktan çekinmemek ve kötülüğüne kılıf uyduracak şeytani akla tenezzül etmek özetle. Yani zulüm; hem kendine(sana emanet edilen özüne), hem yoluna çıkan herkese…

Tercihlerimizin karşılığı er ya da geç en adil şekilde verilecek. Kendi planını uydur ya da uydurma O’nun planı en mükemmel şekilde işlemeye devam edecek.. Sen neresindesin? Hesap gününde payın ona göre verilecek!

“Allah, ona(şeytana) lânet etti. Ve (şeytan) şöyle dedi: ‘Ben mutlaka, Senin kullarından belli bir nasip edineceğim”(Nisa 4;118)

Demek küffar başı nasibi için kıyamete kadar didinecek. Küfür, ‘örtmek’ demek; ‘hakikati örtmek, inkar etmek’. “Deccal” kelimesinin anlamı da benzer; “Yalan söyleyen, bir şeyi bir şeye karıştıran, gizleyen, örten” manalarına geliyormuş.. Hadisler çeşitli; kıyamete yakın gelecek meşhur deccal bir yana, bazı hadiste 3 tane deccal çıkacağı, bir diğerinde ise zaman içinde gelecek 27 adet deccaldan bahsediliyor. Anlaşılan  küffarın büyüğü zamanın deccalı, dava
arkadaşları kötücüllüğün generalleri. Bizdekiler piyon sayılır yanlarında.. 

Velhasıl deccaliyet aynı zamanda bir zihniyet. Bu zihniyet bize “el fitnetu eşeddu/ekberu minel katli”(Bakara 2;191/217) ayetlerinin hikmetini açık ediyor. Mealen; “fitne, öldürmekten şiddetlidir/büyüktür”. Çünkü fitne binlerin, milyonların katline sebep olabilir; fitnecidir deccal, fitneyi çıkaran kendi eliyle adam öldürmese de katlin mesuludur. Azmettirici başkumandan.. 

Bir gözü kör olacak demişlerdi deccal’in, herhalde o göz gönül gözüdür, vicdansızdır o ve derler ki okuma bilsin bilmesin gerçek bir Müslüman onun alnındaki “kafir” yazısını okuyacak. Ne kadar güçlü görünse de başta, sonunda mağlubiyete uğrayacak! Baştan ayağa ne kutludur onu mağlup edecek ordu.. ‘Gün geldiğinde doğru cephede olabilmektir’ de denebilir dervişlik eğitiminin amacı. “Yerle gök birbirine karıştı evladım, dikkat” demişti geçenlerde bir mübarek..

Maneviyat adına, manevi derece hırsıyla tekinsiz yollara tevessül etmemeli, köksüz kökensiz karışık öğretilere tabi olup da zararlı enerjilerin(!) bir hastalık misali yayılmasına hizmet etmekten özellikle kaçınmalı bu ara. Korku, nefret, ahlaksızlık gibi önermelere kulakları tıkamalı, süfli rüşvet tekliflerine kapılmamalı. İyisi mi, kulluktan fazlasını aramamalı..  

Bir nefsimizin şerri var bir de şeytanın şerri, birisi iç ötekisi dışta, işbirliği yaparlarsa zulüm bitmez asla. Aynı şekilde içimizdeki hainler ile dışımızdaki düşmanlar işbirliği yaparsa ve bununla mücadele etmez de kolayca teslim olursak, işte o zaman fena. Mücadele zamanı şimdi, öncelikle içte, temizleneceğiz, sonrası için ise Allah yanımızda. Son kalenin burcundayız. Ve göklerde, yerde saf saf bekleyen “Hayy” olanlar da hazır kıta. Yeter ki tarafımızı netleştirelim. Allah, O’nu zikredeni zikreder huzurunda…

Ülkemize yapılan alçakça saldırıda düşman evindeki hesap bizim çarşıya uymadı. Hem mızrak çuvala sığmadı, saflar da iyice açığa çıktı. Saldırıyorlar çünkü tehlikeliyiz. Tehlikeliyiz çünkü zulüme karşı durmayı gerektiren bir maneviyata dayamışız sırtımızı, tehlikeliyiz çünkü dünya çapında mazlumların sempatisini kazanacak alicenaplık ve merhamet var mayamızda, tehlikeliyiz çünkü uyanmaktayız, tehlikeliyiz çünkü liderlik vasfı taşıyoruz.

Üst aklın planladığı yeni dünya düzeninin dişlileri arasına sıkışmış bir sopa. Allah’ın sopası olacak inşallah. Yeni çağın köhne önermelerine, putperestliklerine, nefs mücadelesini, hakikat arayışını boşlayıp hazcılıkla tutsak edilmeye, “aşk sevgi barış” deyip de gereğini yapmama ikiyüzlülüğüne teslim olmamışız henüz milletçe. Kültürümüzün temel bir direği olan erenlerin yolu tasavvuf, İslam’ın özü halen canlı içimizde biryerlerde.. Bir avuç dolara
satmayız hürriyetimizi ölürüz de! 

Antitezler aşılamaya çalıştılar yıllarca. Maneviyat adı altında, pasifleştirici, paralize edici tuzaklara en çok da sulandırılmış, sünepeleştirilmiş, kısırlaştırılmış bir kişisel gelişim anlayışı benimsettirilen çevreler düşüyor maalesef. Yobazlığın ters köşesi bu çünkü, denize düşmektense sarıldığımız yılan..

Çoğunlukla halktan kopuklar bu arkadaşlar, özüne, kültürüne yabancılaşmışlar, adeta haymatloslar(vatansız). Çok temel bir sevgiden yoksunlar ne yazık ki. Ve kolaycılar; Nefse muhalefet hak getire, sanki bu yolda mücadele gerekmezmişcesine. Mübareklerin şanına yakışır şekilde çıta çok yüksek ya da; daha iyi ile kötünün ayırdını yapıp da yasaklardan kaçınma, emirleri uygulamada mesafe almadan bir anda hakikat mertebesindenmiş gibi davranışa özenmek, tabi becerememek ve tutarsızca her derecenin kelamını işine geldiği şekilde hercü merc ederek had bilmemekliği sergilemek, böylece yine firavuni nefse hizmet etmek…

Huzur ise uyuşturucu bağımlısının aşması gereken krizin orta yerinde yeniden uyuşturucu verilmesindeki sahte huzurdur böylesi yan yollarda, halbuki mücadelenin sonunda varılabilecek gerçek huzur mücadelenin devamlılığındaki nefsin muhalefetinden kaynaklanan huzursuzluğa  sebat etmekte ancak, gayretle, hem acziyetini bilerek..

Allah’tan daha merhamet sahibi olma iddiasında nasıl büyük bir kibir gizli ve “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” tavrında nasıl bir enaniyet(bencillik)! Böylesi akıl tutulması ile öncelikleri de sıralayamaz oluyor insan, bir hayat kurtarmaya koşarken biri, aceleyle devrilen vazoyu daha mühim görebiliyor ötekisi. Halbuki bazen “ehven-i şer”i(kötünün iyisi) seçebilmek marifet… 

Henüz geç değil korkma, bir kapımız var “kim olursan ol yine gel” diyen, ama geldikten sonra geldiğin gibi kalmaman düsturuyla..

Diğer fitne unsuru zaten malumunuz; yobazlık. Türlü yobazlık türleri arasında kalmaktan bezdi artık bu halk. Son yıllarda bazı dengeleri yeniden yakalamaya başladık, hızla kalkınmaya devam ediyoruz. Eyvallah’ın yanına İllallah’ı da ekler olmamız her isteyenin burada eskisi gibi rahatça at
koşturamayacağına dair endişeler doğuruyor olsa gerek dünya patronları nezdinde. İşte başımıza musallat olan meşum yapı da kılıktan kılığa girerek bu puslu ortamda çöreklendi içimize iyiden iyiye. Güven bunalımı çıkarılmaya çalışılıyor, kavramlar hızla kirletiliyor, içi boşaltılıyor. Dokuz doğrunun arasına kattığı bir yanlışla şeytanlık edenler aklımızı karıştırıyor. Bir bakıyorsunuz iyi ile kötü aynı dili konuşuyormuş gibi görünüyor. Yılan başını kaldırıyor. Hepsi aynı fabrikanın ürünü sözde seçenekler konuluyor sonra önümüze; ister nefse tap, tüket, ekonomimize kölelik et, ister İȘİDci ol, ortalığı karıştır, zorbalık et, böylece İslam kavramının kötü propagandasına alet ol, biz de oraları kurtaralım sonra, veya ılımlı İslam modelini seç, hakikatini boşver, papanın elini de öpebilirsin, köşende meditasyon yapmakla yetinebilirsin yalnızca ya da tüm bunlardan nefret et ve din düşmanı ol külliyen, en iyisi ise bizden ol tam teslimiyetle ve ahmak halkları sömürelim birlikte, yalnız fazla konuşma da, şuradan terliklerimi getir arada..

Bir ihtimal daha var bize sorarsan; Yaradan’dan ötürü yaradılanı sevmek.. Fakat bunun için önce Yaradanı sevmek gerek. İncelik, önce kendi nefsinin işine geldiği için değil, Allah’ın rızası için, O’ndan taraf olarak iyiye iyi, kötüye kötü diyebilmek, O’nun sevdiğini sevip sevmediğini sevmemek, dokuz köyden kovsalar dahi. Sonra sevginin cemal ve celal tezahürlerini iyi anlamak, sonuçta yerli yerindelik gerek. Hoşgörü evet, lakin hoşgörünün boyutu zalimin zulmunu meşrulaştıracak boyutta olamaz asla. Dünyaya nizam vermek bizim işimiz değil tabi ama üzerimize de düşenler var, hele bıçak kemiğe
dayandığında. O gün gelene kadar güzellikle uyarmak, anlatmak, doğruyu sevdirmeye çalışmak ancak son kertede zalimce hücumunu şiddetlendiren mahvedici düşmana cesurca mukavemet etmek, Allah’ın emri..

Bu  kadarcığı bir halledelim de ötesine bakarız sonra. Allah yar ve yardımcımız olsun! “Ol” der ve olur. Ola ki Rabbimiz bu necip milleti bir müjde için hazırlıyor, sınavları geçtikten, temizlendikten sonraya… Allah yapar, kullar şaşar; seyreyleyelim A planını, Rabbimizin kulluğunda…

Benim deme ey kafir / Celil söker dilinden /
Tatlı sözü, manayı
Benim deme ey namerd / Müzill sorar
özünden / Takiyyeyi, yalanı
Benim deme ey zalim / Hafıd indirir birden /
Şanını, şerefini
Benim deme ey cahil / Melik alır elinden /
Sadakatı, imanı
Benim deme ey fakir / Kahhar soyar
gönlünden / Aşk ile muhabbeti
Benim deme ey gafil / Aziz çeker önünden /
Mükafatı, ikramı
Benim deme ey sefih / Kabıd sıkar içinden /
Muhtevanı, canını
Benim deme ey hasis / Ed-Darr kovar
yanından / Ruhunu, varlığını
Hu

Musa Dede / GÖLGENİN HAKİKATİ

Yazarın Tüm Yazıları