12 bilinçdışı savunma mekanizmamız..

Var'oluşumuzu kemale erdirmek(olgunlaştırmak) güdüsüyle doğarız.

Haberin Devamı

Ağacın tüm niteliklerini bünyesinde barındıran bir tohum gibi., Potansiyelimizi gerçekleştirmek.. Olacak olan, olmadığımız bir şey değildir. Yine de olmak ister…
Varlık sürecimizin seyri maceralarla dolu. Maceralarımız, başımıza gelenler eğer anlayabilirsek rastgele değiller. Hepsi de yüksek bir amaca, 'kendini bilmekliğe' hizmet ediyorlar.
Bir yandan varlığımızın hakikatine ermeyi özlüyoruz ki bence amaca yakınlaştıkça idrakımıza, kudsiyetimizin giderek artan farkındalığı eşlik eder. Bu halin zamanla gelişmesi, 'ihsan' etme arzumuzun yoğunlaşması ve buna bağlı bir haz ve doygunluk hissi ile kendini gösterecektir. Gönülden taşan aşk, şükür ve minnet hisleri de cabası..
Öte yandan var'oluşumuzun gölgesi, 'bencillik' suretinde haddi aşarak bizi engelleyen bir canavara da dönüşebilir. Kişisel gelişim süreci saçtan ince, kılıçtan keskince bir köprüde ilerlemeye benzer, son derece özen gerektirir.
Sanırım başımıza gelenleri nasıl karşıladığımız ve içselleştirdiğimiz kişisel gelişimimizin istikametini belirlemekte…

Haberin Devamı

Belirsizlik ve bilinmezliklerin kişide korku ve kaygıyı doğurduğu kabul edilir.. Bugünkü yazımızda 'Freudien' psikanalitik yaklaşıma göre ilerlememizin önündeki başlıca engeller olan korku ve kaygılarla(anksiyete) başa çıkmak için bilinçsizce oluşturduğumuz '12 temel savunma mekanizmamız'ı sizlere açmak istiyorum. Sözkonusu yaklaşıma göre bu savunma mekanizmalarımız; "Kişinin kaygı yaşamasını önler ya da az düzeyde yaşamasını sağlar. Kişinin kendisine olan saygısının sürmesine yardım eder.". Çünkü baş'edilemeyen yetersizlikler, başarısızlıklar kişinin kendine olan saygısını azaltır, ruhsal denge bozulur, sosyal ilişkilerde uyumsuzluklar baş'gösterir..
Yani bilincimizin alt katmanları bazen inisiyatif kullanarak hayat yolculuğunda önümüze gelen, kaldıramayabileceğimiz dozdaki tehlikeli(!) 'gelişim imkanları'nı, kazara toptan bir iflasa, ciddi bir çöküşe düşmememiz için, yumuşatacak, erteleyecek kimi savunma mekanizmalarını o anda üst bilincimizle algılayamayacağımız bir çabukluk ve refleksle devreye sokuyorlar. Böylece 'nefsimiz(ruhsal aygıt)' kendini korumaya alıyor. Bazen başarılı, bazen de başarısız oluyor..
Her halükarda bu 'bilinçsiz savunma mekanizmaları'nı kullanmayı alışkanlık haline getirenlerimizden, zamanla kendi üzerinde bilinçli bir şekilde, -gerekirse de yardım alarak- çalışmaktan kaçmayı adet edinenlerimizi, yavaş yavaş üzerimize çöken ve ertelendikçe ağırlaşabilen psikolojik, varoluşsal sorunlar, rahatsızlıklar bekler. Çünkü bence sorunlar farkedilmek ve çözülmek, dolayısıyla da evrimimize hizmet etmek üzere programlanmışlardır. O halde biz farketmekten kaçındıkça, onlar da fark'edilmek için normal olarak seslerinin şiddetini arttıracaklardır. Bahsedilen mekanizmalar kısa dönemde zarar görmeden yaşama devam etmemizi sağlasalar, bize vakit kazandırsalar da, aslında sorunlar kökten halledilmemiştir, kendini tekrarlamaları oldukça muhtemeldir. Bilinçaltı çöplüğüne bir arıtma tesisi kuramazsak, uzun dönemde dikişlerin fena patlama ihtimali vardır.. Toplumlar da bireylerden oluştuğuna göre aynısı toplumlar için de geçerlidir…

Haberin Devamı

İşte alarm durumunda istemsizce başvurulan, tanımamız gereken temel 'bilinçdışı savunma mekanizmalarımız'(uyum düzenleri):

1) Bastırma (Repression); O sırada üstesinden gelemeyeceğimiz, toplumdan dışlanmamıza sebep olmasından korktuğumuz, yüzleşmeye hazır olmadığımız kimi olayları, istekleri, düşünceleri vs unutmak üzere bilinçdışına iteriz. Ama kaybolmazlar, yüzeye çıkmak isterler. Bazı fobilerin altında bu gibi bastırılmışlıklar yatar. Düğümleri çözmek gerekir..

2) Yadsıma (Yok sayma, inkar - Denial); Bastırma içsel tepkilere karşı, yadsıma ise daha çok dış tehlikelere karşı kullanılır. Eleştiri, ceza korkusu, yahut kaldıramayacağımız gerçekliklerin varlığı karşısında başvurulan savunma mekanizmalarımızdandır 'inkar'. En sık inkar edilen olgu 'ölüm'dür. Hakikatin inkarı bizi karanlıkta bırakır. Kör olmamak için, parlak ışığa gözleri alıştırarak bakmak lazımdır..

3) Mantıksallaştırma (Rationalisation); Toplumun ve/veya kişinin 'üst benliğinin' kabul etmekte zorlandığı olgular karşısında sıkça başvurduğu bir savunma mekanizmasıdır. Akla uygun, kısmen doğru ancak gerçeği tamamen aydınlatmayan nedenler öne sürülerek konu bertaraf edilir, böylelikle kendimize saygımızın azalmasından, kötü duruma düşmekten kaçınmış oluruz. Misal, kedinin ulaşamadığı ciğere 'zaten pisti' demesi. Bu kılıf uydurmadır. Mantık hep ikilik üzerine çalıştığından kılıf uydurmada ustadır..

4) Eksikliği telafi etme (Compensation); Bir alandaki eksiklik ve/veya başarısızlığımızı başka alandaki etkinliklerle örtme, telafi etme çabasıdır. Daha çok, üstün olma, beğenilme ihtiyacımızın engellenmesi durumlarında baş'vurulur. Dikkati başka yöne çekerek kusurumuzun etrafından dolanılır. Ceket yoksa pantalon vardır..

5) Özdeşleşme (İdentification); İçsel veya dışsal engellemeler, kendimizden hoşnut olmama durumlarında, başka kişi, grup veya 'imaj'ların başarılarını, özelliklerini kendimizinmişçesine sahiplenmemizdir. Marka düşkünlüğü, popüler sanatçı/kişilerle kendini özdeşleştirme, fanatik taraftarlık vs şeklinde kendini gösterebilir. Bu mekanizmamız reklamcılar, pazarlamacılar için harika bir madendir..

6) Yansıtma (Projection); Bazı zorlayıcı olaylar karşısında toplumun onaylamayacağı, vicdanımızın kaldırmakta zorlanacağı tepkilerimizin nedenlerini kendi dışımızdaki olay ve insanlara bağlamamızdır. Kendi yüzleşemediğimiz kişilik yapımızı başkalarında görme ve ötekini suçlama olarak da ortaya çıkar. Kendi başarısızlığımızla uğraşacağımıza, mesela yöneticilerimiz çok beceriksiz der, tüm sıkıntıyı buna bağlar, dışarı yansıtırız. Hep haklı kalır, fafureye toz kondurmayız..

7) Karşıt tepki geliştirme (Reaction formation); Bizlerde suçluluk hissi yaratan, bastıramadığımız güçte, olumsuz istek, duygu ve düşüncelerimizi tam tersi davranışlarla örtmemizdir. Öfke ve nefretin ifadesini örtmek üzere aşırı nazik davranma, kirli duygu ve düşüncelerimize karşın aşırı temizlik düşkünü olmak gibi. Korkularımızdan ötürü otomatikman devreye giren bir tür riyakarlık..

8) Gerileme (Regression); Sorunlarla baş'edemediğimiz, yetersizlik durumlarında, bulunduğumuz olgunluk düzeyinin altında bir düzeye gerilememizdir. Kişi geçmişinde güven duygusunu yaşadığı bir hale sığınır, o dönemin davranış, konuşma biçimini sergiler. Anne kucağındaki emzirme dönemimize dönüşü temsilen parmak emmemiz, yahut yaşça büyümüş çocuğun stres altında tekrar yatağını ıslatmaya başlaması, isteklerini oldurtmak için çoğunlukla kadınların başvurduğu zaman zaman çocukça konuşmaya geri dönüş(pardon)..

9) Yer değiştirme (Displacement); Gücümüzü aşan, hoşumuza gitmeyen olay ya da kişilerin yaptırımlarına duyduğumuz tepki, öfke, isyanı gücümüzün yetebileceği kişi ya da objelere yansıtmamızdır. Telefonda aldığımız nahoş bir habere tepki olarak telefonumuzu fırlatıp kırmamızı, işyerinde patronu tarafından örselenen bireyin hırsını evde eşinden çıkarmasını örnek gösterebiliriz..

10) Yüceltme (Sublimation); Toplum ve kişi tarafından kabul görmeyecek eğilimlerin baskılanmalarına karşın ille de ifade kanalları bulmak istemeleri sonucu, kökünde yatan hisleri tatmin eden, kabul görebilecek eğilimlere kanalize edilmesidir. Şiddet eğilimli bir gencin sert sporlara yönelmesi, sanat yoluyla dışavurum, kan görmekten hoşlanan birinin cerrah, kasap olması gibi..

11) Düş kurma (Fantasy formation); İç veya dış nedenlerle ihtiyaç veya güdüleri doyumsuz kalan bireyin kurduğu suni, hayali bir dünyada, bunları doyuma ulaştırarak rahatlaması ve böylece giderek dış dünyadan, gerçeklikten soyutlanmasıdır..

12) Döndürme (Convertion); Yaşadığımız baş'etmekte zorlanılan çatışmalar karşısında, sembolik anlamı olan bedensel belirtiler göstererek durumdan kaçma yahut/hem de ilgi ve sevgiyi üzerimize çekme mekanizmasıdır. Aşırı stres veya tehdit altında bayılma nöbeti geçirme, bunaldığımız ortamlarda, istenmeyen şartlar altında birden ve belirgin şekilde hastalanmamız. Acırlar bize belki..

* Tüm bunlara ek olarak engellemelerle başa çıkmak için bilinçsizce devreye giren mekanizmalarımızdan önemli bir tanesi de 'saldırganlık'tır. Yukarıdakiler daha ziyade 'savunma' mekanizmaları olduğu için, saldırganlık mekanizmasının ayrı irdelenmesi daha uygun olacak, bir başka sefere…

Haberin Devamı

Belki siz de benim gibi tüm bu sayılan mekanizmaları zaman zaman kullandığınızı fark'ettiniz. Doğaldır. Ara sıra olur. O kadar çatlak su kaçırmaz. Ama fark'etmek önemli bir adım. Bazen kaçmakla anı kurtarırız ve kazandığımız zamanı faydalı değerlendiririz. Ancak bu mekanizmaların sürekli kullanılması tehlikeli sonuçlar getirebilmektedir. Kendi iyiliğimiz ve dolayısıyla toplumun iyiliği için mümkün mertebe uyanık olmalı ve kendimizi gerçekleştirmek üzere 'nefsimiz'in bilincinde, onu ful potansiyeline eriştirecek farkındalıklı çalışmalara önem vermeliyiz. Farkındalıkla birlikte ve dozunda, hem yerli yerli yerinde kullanıldığında, yukarıda zikredilen mekanizmaların birçoğu yaşam yolculuğumuza katkı sunabilirler..
Eğer varsa, rahatsızlıklarımızı aşmada teşhisin ardından, ivedilikle hastalıklarımızın panzehirlerini keşf'edip bir an önce onlara odaklanmamızın en faydalı yaklaşım olacağını düşünüyorum. Hiçbir rahatsızlığınız yoksa, ne mutlu size, şükredin, ve eğer gerçekten eminseniz o zaman biz rahatsızlara yardım etmek en önce size görevdir..
Endişeleriniz sizi yönetmesin. Yalnız değilsiniz! Niyet ve samimiyet, gayrete dönüştükçe destek gelecektir. Kaygı ve korkularımızın, güven, anlayış ve huzura dönüşmesi dileğiyle, bu fakir de değişen mevsimlerle birlikte zamana, şartlara mümkün mertebe ayak uydurarak iç ve dış engellemelerin müsade ettiği oranda, sizden aldığım destekle, el ele güzele, doğruya, aydınlığa ilerleyişimize katkı sunmaya gayret edeceğim inş'Allah! Hoşça'kalınız…

Musa Dede / GÖLGENİN HAKİKATİ

Haberin Devamı

not. Bu yazıda Sayın Üniversite Hocam Psikolog Doç.Dr.Yıldız Dilek Ertürk Hanımefendi'nin 'Davranış Bilimleri' kitabından faydalanılmıştır (kutup yıldızı yayınları), teşekkürlerimle..

Yazarın Tüm Yazıları