Paylaş
Mitingin başlamasından bir kaç saat önce Cumhurbaşkanlığından bir açıklama yapıldı.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, AK Parti, CHP ve MHP genel başkanlarıyla bugün saat 14'te bir toplantı yapacaktı.
Erdoğan bu görüşmeyi 22 Temmuz'da MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve dün CHP mitingi esnasında Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar ile yaptığı görüşmelerin sonrasına planlamıştı.
Dün çok sayıda mesaj geldi 'Neden HDP çağırılmadı?' diye soran. Neticede onlar da darbeye karşı çıkmıştı ama herhalde PKK sorunu engel oluyordu hala.
Bu Kılıçdaroğlu'nun 'Kaçak saray' diye protesto ettiği Beştepe külliyesine ilk gidişi olacaktı ama, herhalde Cumhurbaşkanlığı'nın darbeciler tarafından bombalanması bütün manzarayı değiştirmişti.
Geçen gün İçişleri Bakanı Efkan Ala'nın CNN Türk'te bir dönem kendilerinin muhalefeti dinlemediği, sonra de muhalefetin kendilerini dinlemediği saptamasını aktarmıştık.
Belki de iktidarın da, muhalefetin de birbirini dinlemeye başlayacağı zaman gelmiştir bu darbe girişiminin kafalara dank etmesiyle.
Nitekim Kılıçdaroğlu'nun dün Taksim'de yüzbinlerce kişiye okuduğu ve sembolik olarak oylattığı on maddelik bildiri de Türkiye için 15 Temmuz sonrası bir yol haritası önerisi niteliğindeydi.
On madde içinde bana göre dört nokta diğerlerinden öne çıkıyordu:
1- Darbe girişimi başka hiç bir anlama çekilemeyecek netlikte ve 'iç ve varsa dış' destekçileriyle birlikte kınanıp lanetleniyordu. (Nitekim en çok alkışı bu vurgu aldı.)
2- Kuvvetler ayrılığı ve denge-denetleme kurumlarıyla parlamenter demokrasinin güçlendirilmesi. (Kılıçdaroğlu darbenin boşa çıkarılmasında parlamenter rejim ve bağımsız basının önemine dikkat çekti; burada Başkanlık rejimine dolaylı bir gönderme vardı.)
3- Devletin yeniden inşası bir zorunluluk halini almıştı. Devletin işleyişinde cemaat, ideoloji gibi aidiyetlerin liyakatın yerini alması darbe ortamlarına zemin veriyordu. (Üçüncü sınıf değil, tam demokrasi vurgusu da epey alkış aldı.)
4- Nihayet anayasadaki laik, sosyal hukuk devleti vurgusu. Belki de söylemeye gerek yok mitingte en çok atılan sloganın 'Türkiye laiktir laik kalacak' sloganı olduğunu.
Erdoğan'ın önünde iki yol var şimdi.
1- Hazır popülerlik tavan yapmışken fırsat bu fırsat deyip başkanlık sistemi için bastırmak.
2- Yaşananlardan sonuç çıkarıp ülkeyi güçlendirmenin yolunun çoğulcu parlamenter rejimi güçlendirmekten geçtiği düşüncesiyle muhalefetle uzlaşma yolları aramak.
İkincisi, 15 Temmuz'dan bu yana siyasi kutuplaşmanın azalmış olmasından faydalanmak, yapıcı enerjiye çevirmek anlamına gelecektir.
MHP zaten çoğu konuda yanında görünüyor Erdoğan'ın ama asıl yeniden inşa ortağı Kılıçdaroğlu'nun CHP'si olabilir; iki parti toplumun pek çok bakımdan rakip akımlarını temsil etmektedir.
Peki Erdoğan Kılıçdaroğlu'na Kılıçdaroğlu Erdoğan'a ne kadar güvenebilir?
Doğrusu diplomasideki gibi bir dizi güven artırıcı önlem gerekebilir bunun için.
Ana lütfen.. Erdoğan ve AK Parti, sırf aynı mahalleden geldikleri için yıllarca Fethullah Gülen ve cemaatine güvenmediler mi?
Onlara canlarını emanet etmediler mi?
Memleketin ordusunu, adaletini, eğitimini, polisini, istihbaratını onların insafına bırakmadılar mı?
Ne istiyorlarsa vermediler mi?
Sonuçta darbe tehlikesine karşı yanlarında buldukları (ister CHP, ister MHP ve evet ister HDP oldun, laikler oldu.
Laikler, İslamcı kökten gelen muhafazakar iktidarın, parlamenter demokrasi tehlikeye düştüğünde kara gün dostu olmadı mı?
Gülen'e bu kadar güvenmiş olan Erdoğan ve AK Parti, kara gün dostlarına güvenemez mi sizce?
Paylaş