Paylaş
Aynı konuşmasında terörle müzakere edilmeyeceğini özellikle vurgulayan Bahçeli, PKK’nın önündeki üç seçeneği şöyle sıraladı; “Bir, terör eylemlerine koşulsuz olarak derhal son vermek. İki, silahlarıyla dağdan inip Türkiye Cumhuriyeti devletine teslim olmak. Üç, Türk adaletinin vereceği hükme razı olarak cezalarını çekmek olacaktır.”
Sonra da asıl tartışmayı yaratan önerisini ortaya attı: “Türkiye’ye getirilirken, ‘her türlü hizmete hazırım’ diyen teröristbaşı, buyursun terörün bittiğini, örgütünün tasfiye edileceğini tek taraflı ilan etsin. Ama devletin terörle masaya oturmasını hiç kimse, hiçbir şart altında beklemesin, aklından dahi geçirmesin. Hodri meydan, kana değil kardeşliğe susadıklarını göstersinler.”
Bahçeli’nin sözlerinde anlaşılmayacak bir şey yoktu, çağrısı netti; bebek katili PKK elebaşının terörün bittiğini ve örgütü tasfiye ettiğini açıklamasını istiyordu.
Sonraki her açıklaması bunun benzeriydi.
“SİLAHI BIRAKMA” YERİNE TBMM’YE ÇAĞRI
PKK/DEM’lilerin elini sıkmasının üzerinden iki ay, yaptığı çağrının üzerinden bir buçuk ay geçtikten sonra 28 Aralık günü PKK/DEM’li Pervin Buldan ile Sırrı Süreyya Önder, İmralı’daki bebek katili Öcalan ile görüştü. Görüşmeden, Bahçeli’nin beklediği gibi “PKK’ya silah bırakma, örgütü tasfiye çağrısı” çıkmadı.
Eminim bu sayın Bahçeli için şaşırtıcı olmamıştır.
Bırakın terör örgütü PKK’ya yönelik bir çağrı yapmayı, bebek katili Öcalan şu sözlerle TBMM’deki iktidar muhalefet tüm partilere akıl vermeye kalktı; “Sürecin başarısı için Türkiye’deki tüm siyasi çevrelerin dar ve dönemsel hesaplara takılmadan inisiyatif alması, yapıcı davranması ve pozitif katkı sunması elzemdir. Bu katkıların en önemli zeminlerinden biri de şüphesiz TBMM olacaktır.”
Bu sözlerin ardından dağdaki PKK terör örgüt yöneticileri, TBMM’deki PKK sözcüleri PKK/DEM’liler, yurtiçinden ve dışından medyadaki uzantıları, ikinci cumhuriyetçiler, ABD ve AB malı liberaller hep bir ağızdan, bebek katilinin “süreç” ifadesini kullanmasından yola çıkarak yeniden sonu felaketle bitecek açılımdan söz etmeye başladılar.
PARADİGMAYI BEBEK KATİLİ OLUŞTURMUŞ
Kendi başına bir “süreç” başlatmaya kalkışan bebek katili Öcalan, şu sözlerle, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile MHP Lideri Bahçeli’nin, kendi oluşturduğunu iddia ettiği “paradigmaya” güç verdiğini ima edecek kadar saçmaladı: “Sayın Bahçeli’nin ve Sayın Erdoğan’ın güç verdiği yeni paradigmaya ben de pozitif anlamda gerekli katkıyı sunacak ehil ve kararlılığa sahibim. Heyet bu yaklaşımımı gerek devletle gerekse siyasi çevrelerle paylaşacaktır. Bunlar ışığında gereken pozitif adımı atmaya ve çağrıyı yapmaya hazırım.”
Kendisinden, “PKK’nın silah bırakması” çağrısı yapması ve örgütü tasfiye etmesi beklenen bebek katili Öcalan, aklı sıra 2013-2015 dönemindeki açılım sürecine geri dönmeyi ve Anayasa ve yasalarda bölücü değişiklikleri içeren “müzakere masasına” dönülmesini planlıyor. İşte bu yüzden “süreç” kelimesini kullanıyor ve TBMM’deki iktidar ve muhalefet partilerini adeta göreve çağırıyor.
AKLI 2015’TE KALMIŞ
Hatırlanacağı gibi PKK/HDP heyetiyle hükümetten yetkililer “müzakere” ya da “görüşme” adı verilen sürecin sonunda, 28 Şubat 2015 günü Dolmabahçe Başbakanlık ofisinde bir araya gelmiş, 10 maddelik bir deklarasyon kamuoyu ile paylaşılmıştı. O maddeler arasında, dağdaki PKK’lılara af, özerklik, resmi dil ve Anayasada değişiklik gibi Türkiye’yi bölünmeye götürecek konular yer alıyordu. Bu maddelerin hayata geçmesiyle PKK elebaşı bebek katili Öcalan’ın terör örgütü PKK’yı bahar aylarında silah bırakma için kongreye davet edeceği açıklanmıştı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 21 Mart 2015 Nevruz’undan sonra mutabakata olumlu bakmadığını belirtirken, bir süre sonra da “Bölücü örgüte sırtını dayamış olanlarla bir mutabakat asla yapılamaz, böyle bir şey düşünülemez” açıklaması yapmıştı.
İşte Öcalan şimdi de 10 yıl önceki oyununa geri dönmek, kendisi ve terör örgütüne kazandıracak bir açıklamayla siyasete ve Türkiye’ye yeniden tuzak kurmaya çalışıyor.
Bebek katili Öcalan, artık ABD ile soykırımcı İsrail’in paralı uşağı haline gelmiş, yeri geldiğinde Rusya ve İran tarafından da kullanılan ve üzerinde “ehliyeti ve iradesi” kalmamış terör örgütü PKK’nın dağ kadrosuna karşı kendisini çok önemli bir siyasi aktör olarak konumlandırıyor.
Ancak şunu iyi biliyor; adı ister “müzakere” ister “görüşme” olsun ister “açılım” ister “süreç” olsun her seferinde hem kendisi hem de terör örgütü kazançlı çıkıyor. En başta “zaman” sonrasında, “eleman”, “yabancı ülke desteği”, “siyasi etki alanı” kazanıyorlar.
UNUTANLAR İÇİN AÇILIM SÜRECİ
Unutanlar için 2013-2015 dönemini hatırlamakta yarar var; açılım sürecinde PKK/KCK çok büyük siyasi etki alanı kazandı. Öyle ki PKK/KCK yönetiminin talimatıyla 8 Ağustos 2015 ve 10 Ekim 2015 arasında 5 il merkezinde ve 11 ile bağlı 21 ilçede özerlik ilan ettiler. 2013, 2014, 2015 yıllarında 10 bin kişi PKK’ya katıldı. Bu dönemde PKK’nın Suriye kolu PKK/PYD, ABD ile ilişkilerini geliştirdi ve Suriye’de alan hakimiyeti elde etti. Türkiye sınırları içinde Diyarbakır, Mardin, Muş hatta Elazığ’da kent merkezlerinde ve mahallelerde açtıkları hendek ve çukurlarla iç savaş ve bölünme senaryosunu devreye soktular.
Bu hendek ve çukur eylemlerine yönelik 14 Aralık 2015 ile 2 Mart 2016 arasında yürütülen operasyonlar 800’e yakın şehidimizin canına mal oldu.
Siyaseten maliyeti ise AK Parti’ye çıktı. 7 Haziran 2015 PKK/HDP oylarını yüzde 13’ün üzerine çıkartırken AK Parti yüzde 41 ile ilk kez seçim kaybetti.
O süreçte, yıllardır Doğu ve Güneydoğu illerinde cinayet, katliam, korku ve şiddet yayan PKK terör örgütü, buna bağlı olarak “baskı ve şiddete dayalı psikolojik üstünlük” sağladı.
TÜRKİYE’YE TUZAK
Türkiye’yi bölünme noktasından kurtaran şey ise müzakere değil terörle mücadele oldu. PKK terör örgütünün bölgedeki etkisi kırıldı. Örgüte katılım düştü, teslim olanlar arttı.
2016’da FETÖ’nün darbe girişimi sonrası devlet içinde vatan hainlerinin temizlenmesi sonrası ağustos ayında Fırat Kalkanı operasyonuyla Türkiye, 100 yıllık emperyalist oyunu bozdu. Bugün Türkiye içinde PKK varlığı ve etkisinden söz etmiyorsak, Irak’ta PKK terör örgütünü etkisizleştirebilmişsek, Suriye’de de tasfiye noktasına doğru gidiyorsa bu Türkiye’nin son 10 yıldaki terörle mücadele kararlığı sayesindedir. Kurduğu örgüt gibi kullanım süresi dolan bebek katili Öcalan ile müzakere ya da görüşme adı ne olursa olsun bunların hepsi sadece siyasi iktidara değil Türkiye’ye tuzaktır.
Paylaş