Paylaş
Aristokrasinin kalesi Viyana’da karlı birkaç gün geçirip, görkemli haylaz Budapeşte’nin ruh hali değişken soğuğunda eşsiz kaldırımları arşınlayıp, Milano ‘da farklı tatlara tanıklık ettim. Milano seferinin bir başka özelliği daha vardı. Bizim memlekette de bolca konuştuğumuz elektrikli otomobil hadisesinin, farklı bir firma tarafından yapılan lansmanına katıldım ve elektrikli otomobil mevzusuna epey bir hakim oldum. Detayları anlatırım birazdan ama öncelikle Viyana ve Budapeşte notlarımı anlatmak isterim. İstanbul’dan Türk Hava Yolları ve Pegasus Airlines’in sürekli olarak karşılıklı uçuş gerçekleştirdiği bu iki yakın başkente ulaşmak 2 saati bile bulmuyor. Son derece yakın. Gidişimin sömestre tatiline denk gelmesi sebebiyle uçakta hayli çocuklu ailelere rastlamama sebep oldu ki, ağırlıklı olarak kayak hevesiyle Avusturya yollarına düşen ailelerdi bunlar. İki başkentte bu mevsim de hayli soğuk. Havanın erken kararmasını da hesaba kattığınızda cadde, sokakta fazlaca vakit geçirmek isteyen bünyeler için erken kalkmak gerekiyor.
Viyana’da Euro, Budapeşte’de Forinti
Evet para birimi olarak Viyana’da Euro, Budapeşte’de Forinti geçmekte. Yani hayat bizler için Budapeşte’de daha kolay diyebilirim. Çok daha ucuz zira. Karlı bir Viyana gününü ise size anlatmam hayli zor. Karın çilesinden ziyade sefası sürülüyor diyebilirim. Tarihi yapılarıyla, park, bahçeleriyle apayrı bir güzel oldu Viyana, kar düşerken. Kentte özellikle hafta sonları fazlaca Türkçe duyabiliyorsunuz. Orada yaşayanların haricinde, ziyarete de gelen hayli soydaşımız ama. Benim dikkatimi çekense Viyana’ya eğitim için gelen üniversiteli Türk öğrenciler. O kadar parlak ve o kadar çoklar ki, Avusturya eğitim dünyasında hayli sağlam bir klanı oluşturuyorlar diyebilirim. Budapeşte ise daha çok gezmek ve eğlenmek için uygun sanırım. Mimarisi inanılmaz güzellikte. Sokakları gezerken, fazlasıyla iyi korunan bir bina gördüm ve sanırım cumhurbaşkanlığı konutudur burası diye düşünürken ABD Başkonsolosluğu olduğuna tanık oldum ki, bu fotoğraf karesi bile süper gücün burada sözünü nasıl da geçtiğinin bir kanıtı olsa gerek. Buda tarafındaki dağlardan inen sisin Peşte tarafında yaratığı etki Karadeniz’in şahane ortamını andırıyordu. Viyana sonrası Budapeşte maddi anlamda ilaç gibi geldi desem yanlış olmaz çünkü Lira’nın dişine göre Forinti. Özellikle bahar ve yaz aylarında gezmenizi tavsiye ederim bu iki başkenti. Budapeşte’nin daha genç, daha haylaz, daha hayta tarafına hasta olacaksınız. Ha bu arada Osmanlı kültüründen izleri taşıyan hamamlarını da mutlaka keşfedin.
Elektrikli aracın Avrupa lansmanı için Milano’dayım
Elektrikli araçlar birkaç yıla kalmaz dört bir yanımızı saracak ne güzel ki. Biz Türkiye’de yerli ve milli Togg aracının fabrikadan çıkacağı günü sabırsızlıkla beklerken, bu alanda Avrupa yollarından rekabeti kızıştıracak, güzel haberler de geliyor. Viyana ve Budapeşte’nin ardından uğradım diğer Avrupa kenti İtalyanlar’ın itici gücü olarak tanımlayabileceğim Milano idi. Zira Volvo kilometre taşı olarak tanımlayabileceğim tamamen elektrikli XC40 Recharge'in Avrupa lansmanını bu kentte gerçekleştirdi. Firmanın hedefleri arasında 2025 yılına kadar küresel satışlarının yüzde 50’sinin tamamen elektrikli modellerden oluşturmayı hedefliyor. Geri kalan araçlarsa hybrid ve plug-in hybrid modellerden oluşacak. Aslında akıllara gelen en önemli soru, kullanıcıların araçlarını kablolu mu yoksa kablosuz mu almak istedikleri. Sanırım bu sorunun yanıtı da müşterilerin isteği doğrultusunda şekillenecek. Ama olayın özünde güç-aktarma teknolojilerinin yer aldığı kesin. Hızlı şarj özelliği sayesinde bataryanın yüzde 80’i sadece 40 dakika içinde şarj edilebilecek. Bu elektrikli otomobil alanında dünya çapında ciddi bir rekabet oluşuyor. Avrupa’da bunun ayak izlerini görmekteyiz. Rekabet müşteri ve doğamızın lehine çok daha kızışacak. Türkiyemiz’in de bu rekabetin içinde Togg ile yer alacak olması son derece gurur verici bir hamle.
Paylaş