Siyaset dünyamızda bir aristokrasi rüzgárıdır esiyor... Kemal Derviş'in Sadrazam Halil Hamid Paşa'nın soyundan geldiği málumumdu ama, Tansu Çiller'in ‘‘şeyhülislám gelini’’ olduğunu bilmezdim.
Daha önceleri ‘‘Rus Çarı'nın ruhunu taşıdığını’’ söyleyen Özer Çiller, meğerse İkinci Bayezid, Yavuz Selim ve Kanuni Süleyman devirlerinin meşhur şeyhülislámı Zenbilli Ali Efendi'nin 12. göbekten torunu oluyormuş. Bendeniz, bunu, önceki gün bizzat Özer Çiller'den öğrendim. Soyağacını o da daha geçen yıl öğrendiğini söyledi ve ‘‘dedeleriyle iftihar ettiğini’’ anlattı.
BENDENİZ bunca senedir ‘‘şecere’’ yani ‘‘soyağacı’’ konusuyla alákadar olur; tarihte önemli roller oynamış ailelerin kayıtlarını çıkartmaktan, bu kayıtları götürebildiğim kadar gerilere götürmekten ve nesilleri birbirine bağlamaktan büyük zevk alırdım.
Ama, adı son senelerde çok sık geçen bir zátın, geçmişin çok önemli bir ailesine mensup olduğundan haberdar değildim: Özer Çiller'in, 16. asrın meşhur şeyhülislámı Zenbilli Ali Efendi'nin soyundan geldiğinin ve dolayısıyla da Tansu Hanım'ın ‘‘bir şeyhülislámın küçük gelini’’ olduğunun...
Önce kısaca, Zenbilli Ali Efendi'nin kim olduğunu söyleyeyim: 16. asrın çok meşhur bir şeyhülislámı ve Sadrazam Pîrî Mehmed Paşa'nın amcazadesidir; İkinci Bayezid, Yavuz Selim ve Kanuni Süleyman zamanında 22 sene boyunca devletin en güçlü isimlerinden biri olmuş, Osmanlı hukukunun kurucularından kabul edilmiş ve onun soyundan gelenler ‘‘Cemáli Ailesî’’ diye bilinmiştir.
Zenbilli Ali Efendi'nin neslinin Özer Çiller'e kadar uzandığını, ben bizzat Özer Bey'den ve şeyhülislámın bir başka torunu olan şair Turgut Yarkent'ten öğrendim.
Turgut Yarkent'i bilmeyenimiz belki vardır ama yazdığı şarkı sözlerinin en az birini olsun, mutlaka işitmişizdir: ‘‘Duydum ki unutmuşsun gözlerimin rengini’’, ‘‘Gökten yağmur gibi sevgiler yağsın’’, ‘‘Dilşád olacak diye kaç yıl avuttu beni’’, ‘‘Mihrabım diyerek sana yüz vurdum’’, ‘‘Sevil de sevme, ağlama ağlat’’ gibisinden daha pek çok şarkının ‘‘güftekárı’’ yani söz yazarıdır.
EBUBEKİR’E KADAR
Geçen cuma günü, Özer Çiller ve Turgut Yarkent ile biraraya geldim. Özer Bey, buluşmamızdan bir gün önce bana soyağacıyla ilgili bazı notlar göndermişti. Notları okuyunca aradım ve randevulaştık. Buluştuğumuzda, Zenbilli Ali Efendi'nin torunu olduğunu bundan bir sene önce öğrendiği söyledi, sonra bana Turgut Yarkent'in hazırladığı soyağacının son şeklini gösterdi, dedeleriyle ne kadar övündüğünü anlattı ve hattá büyük dedeleri arasında ilk Halife Hazreti Ebubekir ile Mevláná Celáleddîn-i Rûmî'nin de bulunduğunu da söyledi!
İşte o noktada, soyağacı konusundaki tecrübelerime dayanarak küçük bir müdahalede bulunma ihtiyacını hissettim: ‘‘Aman yapmayın, o kadar gerilere gitmeyin’’ dedim. Bütün İslam devletlerinde olduğu gibi Osmanlı İmparatorluğu'nda da devletin önde gelen mensuplarının ve önemli bazı dini şahsiyetlerin soylarını İslam Tarihi'nin çok meşhur bir ismine, meselá Hazreti Ali'ye yahut Ebubekir'e kadar uzatmaya meraklı olduklarını ve bunun o kişi için manevi bir güç sahası yarattığını anlattım. Hatta, Osmanlı Hanedanı'nın bile soyağacını bir ara Nuh Peygamber'e kadar götürmek istediğini, Hazreti Ali'nin soyundan geldiğini söyleyen şeyhlerin ve din bilginlerinin de bu sayede ‘‘Şerif’’ yani ‘‘peygamber torunu’’ olduklarını iddia ettiklerini anlattım. Sonra, ‘‘Zenbilli Ali Efendi'nin babasında durun, Mevláná'ya ve daha geriye, Halife Ebubekir'e kadar giderseniz iş eski soyağaçlarına döner ve ispat etmekte zorlanırsınız’’ dedim.
Hazırlanan soyağacına göre, Özer Bey, Şeyhülislám Zenbilli Ali Efendi'nin 12. göbekten torunu oluyor. Şeyhülislámın torununun torununun torununun torunu Cemaleddin Efendi'nin beş çocuğu var: Sabiha Sebbek, İbrahim, Hadice, Ahmed ve Ayşe.Turgut Yarkent, Sabiha Sebbek Hanım'ın kızı Şazimend Hanım'ın; Özer Çiller ise Ayşe Hanım'ın torunu Ramiz Uçuran'ın oğlu.
Özer Çiller, o gün, ‘‘Ben, bir bakkal çocuğuyum, varlıklı bir aileden gelmiyorum ve gençliğim sıkıntı içerisinde geçti. Ama Kanuni Süleyman gibi büyük bir hükümdar tahta çıktığı sırada yanında bulunanlardan birisi büyük dedem, öteki de büyük amcam imiş. Benim için bundan daha büyük ne şeref olabilir ki?’’ dedi.
ASALET SIRASI TAYYİP BEY’DE
Bir kopyası şimdi bende de bulunan bu soyağacını arşivlere ve diğer kaynaklara müracaat ederek çok daha derinlemesine inceleyeceğim ve şimdilik bu kadarını yazıyorum. Ama anlayacağınız, siyaset dünyamızda bir aristokrasi rüzgárıdır esiyor... Eski devirlerde Türkiye'nin idaresinde önemli roller oynamış olan bazı ailelerden gelenler, siyaset sahnesinde şimdi birer birer arz-ı endám ediyorlar. Bunlardan biri, 18. asrın meşhur sadrazamı Halil Hámid Paşa'nın altıncı göbekten torunu olan Kemal Derviş idi, Özer Bey'in gösterdiği soyağacına bakarsanız, kervana ‘‘Şeyhülislám gelini’’ olan Tansu Çiller de katıldı.
Şimdi sıra, zannedersem Tayyip Erdoğan'da... Şeyhülislám yahut sadrazam kadar olmasa bile, onun da belki bir ‘‘kazasker’’ yahut en azından bir ‘‘kadı’’ bağlantısı vardır, kim bilir?
Özer Bey’e göre soyağacı
Şeyhülislám Zenbilli Ali Cemáli Efendi
Cemálettin Çelebi
Mehmed Çelebi
Abdülbaki Efendi
Ahmed Çelebi
Derviş Bey
Ahmed Bey
Bey Çelebi
Cemáleddin Efendi
Ayşe Hanım
Süleyman Bey
Ramiz Uçuran
Özer Uçuran Çiller
Fetvayı, pencereden zenbille sarkıtırdı
İKİNCİ Bayezid,Yavuz Selim ve Kanuni Süleyman dönemlerinde 22 sene boyunca Şeyhülislámlık yapan ve Osmanlı hukukunun mimarları arasında sayılan Zenbilli Ali Efendi, 1445'te Karaman'da doğdu.
Fatih'in şeyhülislámı Molla Hüsrev'in yanında yetişti, sonra medreselerde müderrislik yani hocalık, çeşitli yerlerde de kadılık ve müftülük yaptı. İkinci Bayezid tarafından 1503 Şubat'ında Şeyhülislám yapıldı ve 1525'teki ölümüne kadar bu vazifede kaldı. Her üç padişahın üzerinde son derece büyük nüfuz kuran Ali Efendi, sert bir mizaca sahip olan Yavuz Sultan Selim'in vermiş olduğu birçok idam kararını geri aldırmayı başarırken, hükümdarı diğer bazı haksız kararlarından da vazgeçirdi. Ali Efendi, iç ve dış politikada da son derece etkili olurken, özellikle Kanuni Süleyman'ın şeyhülislámlığını yaparken verdiği fetvalarla Osmanlı döneminin önde gelen din bilginlerinden biri kabul edildi. Şeyhülislámlar, devlet protokolünde o zamanın başbakanı olan vezir-i ázamdan sonra gelme sırasını da onun sayesinde elde ettiler.
Tam ismi Aláaddin Ali bin Ahmed bin Mehmed el-Cemalî olan Ali Efendi'ye ‘‘Zenbilli’’ denmesinin sebebi, fetvalarını ve kendisine sorulan öteki dini soruların cevaplarını yazdığı káğıtları, Zeyrek'teki evinin penceresinden aşağıya bir zenbil içinde sarkıtarak vermesi yüzündendi.
Bu eşek arılı şiir de ne ola?
‘‘ZENBUR’’, Farsça'da hem ‘‘arı’’, hem de ‘‘eşek arısı’’ demektir; ‘‘arı kovanı’’na ‘‘zenburháne’’ derler.
Eski edebiyatımızda sıkça kullanılmış olan bu ‘‘zenbur’’ sözü, Özer Çiller'in güfte şairi ‘‘Turgut Amca’’sının bir şiirinde de geçiyor. Turgut Bey ilk mısrada ‘‘memleketin üstüne bir zenburun tünediğini’’ söylüyor ve şiiri ‘‘gelinleri’’ Tansu Çiller'e ithaf ediyor.
İşte, ‘‘Sevil de sevme, ağlama ağlat / Yoksa zehrolur bu tatlı hayat’’ güftesinin şahibi Turgut Yarkent'in Tansu Hanım'a ithaf ettiği ‘‘Amblem ve Doğru Yol’’ başlıklı bu ‘‘zenburlu’’ şiirinin bazı dörtlükleri:
‘‘Bir zenbur tünemiş yurdun üstüne / Peteğin balını löp içmek için / Kuzunun postu var kurdun üstünde / Seçmenin oyunu cep etmek için.
Eğer o zenbur konarsa başa / Başını vurursun taşlardan taşa / Bugünü arayıp muhtac olursun / Bir lokma ekmekle bir öğün aşa.
Sakın ha, aldanıp uyma o ize / O seni üç günde getirir dize / Doğru yol her zaman hedefin olsun / Unutma, o yolda dirlik var bize.’’