Bunlar da kadınlar için erkeği kullanma dersleri

Günlerdir, hanım okuyucularımın hiddetlerine hedef oluyorum. Geçen hafta Hacı Mustafa Rakım'ın 1872'de yayınladığı bir kitaptan naklederek yazdığım ‘‘Kadınlara on seansta erkeğe kölelik dersleri’’ başlıklı yazım, hanımları bir hayli hiddetlendirmiş. ‘‘Kadının köleliğini yazdın, erkeğin kölelik şartlarını da yazsana!’’ diyorlar.

Şimdi isteklerini yerine getiriyor ve sözkonusu kitaptan erkeğin vazifelerini anlatan faslı naklediyorum. Bu haklar arasında hanım okuyucuları gene de çileden çıkartacak gibi olanlar bulunabilir ama ne yapayım? Eser benim değil, ben sadece aktarıyorum...

GEÇEN hafta yazdığım 'Kadınlara on seansta erkeğe kölelik dersleri' başlıklı yazım, hanım okuyucularımı bir hayli hiddetlendirmiş. Aldığım e-maillerde ne maçoluğum kaldı, ne çağdışılığım, ne ilkelliğim...

'Kölelik dersleri'ni Hacı Mustafa Rakım isminde bir zatın 1872'de yayınladığı 'Mürşid-i Müteehhilin', yani 'Evli Çiftleri İrşad' isimli kitabından nakletmiştim. Hafta içinde aldığım bazı mesajlarda 'Kadının köleliğini yazdın, aynı kitaptan erkeğin kölelik şartlarını da yazsana' deniyor, Hacı Mustafa Rakım'ın bu konuda söylediklerini nakletmem isteniyordu.

Hanım okuyucularımın isteklerini kırmıyor ve 'Evli Çiftleri İrşad Kitabı'ndan erkeğin vazifelerini anlatan faslın bazı bölümlerini günümüz Türkçesi'ne naklederek veriyorum. Ama bu yazıya geçen hafta yazdığımın aksine 'Erkeklere on derste kadınlara kölelik dersleri' başlığını koyamayacağım, zira yazdıklarını naklettiğim Hacı Mustafa Rakım öyle demiyor; bir tarafı, yani erkeği gene de 'ailenin reisi' tanıyor ve erkeğe vazifenin yanından bazı haklar veriyor.

İşte, 'Evlileri İrşad' kitabının 'Avradın er üzerinde olan hakkını beyan eder' diye başlayan bölümünden bazı tavsiyeler... Bu haklar arasında hanım okuyucuları gene de çileden çıkartacak gibi olanları bulunabilir ama ne yapayım? Eser benim değil, ben sadece naklediyorum:

'Erkeğin, hatuna karşı dokuz konuda adaletli davranması lázımdır.

Evvelkisi: Erkek, avradına iyi muamele ede. Bir erkek hatununun kötü huyuna tahammül eylerse, Allah da o erkeğe Hazreti Eyyüp'e yazdığı sevapları yazar.

İkincisi: Erkek, hatunuyla látife eyleye. Hazreti Ayşe'ye 'Allah'ın Resulü şereflerle dolu olan evine nasıl gelirdi?' diye sordukları zaman, Hazreti Ayşe 'Gülerek ve tebessüm ederek girerdi' cevabını vermişti. Zaten eskiler 'Erkek evine geldiği zaman çocuk, kalabalık içine girdiği zaman da adam gibi ola' demişlerdir. Erkek avradına tebessüm etse on sevap yazılır, öpse yirmi sevap yazılır, kucaklasa otuz sevap yazılır ama münasebete girişse tam üç yüz sevap yazılır. Hele erkek ve avrat daha sonra abdest alsalar, suyun her bir damlasının başına bir melek gelir ve bu melekler avratla erin günahları için tááá kıyamete kadar tevbe ederler.

Üçüncüsü: Erkek, avradını avradın istediği her yere ve fena mekánlara göndermeye. Avradını münasip olmayan, fena yerlere gönderen erkek Kábe'den başka bir tarafa secde ederek namaz kılmış sayılır.

Erkek, avradının her istediğini de yapmaya. Hazreti Ali 'Avratlara danışmayın, onlara muhalefet edin' buyurmuştur. Zira atamız olan Adem Aleyhisselám, sennetten anamız Havva Aleyhisselám'ın arzularını yerine getirdiği için kovulmuştur. Zaten üç çeşit insan vardır ki, onlara ikramda bulunursan sana hıyanet ederler ama hıyanette bulunursan ikram görürsün: Avratlar, hizmetkárlar ve iyi huylular. Hazreti Peygamber de 'Kötü huylu kadından kaçınız. Zira kötü huylu kadın, erkeği daha kocamadan kocatır' buyurmuştur.

Dördüncüsü: Erkek, avradını her zaman kıskana. Bir kimse kıskanç değilse, kalbi eğri demektir. Peygamber efendimiz bir gün Cebrail'in yüzünün gayet bozuk olduğunu farkedip sebebini sormuş, Cebrail 'Cehenneme gitmiştim, orada kaynayan bir dere gördüm. İçinde üç grup insan vardı: Hırsızlar, şarap içiciler ve karılarını kıskanmayan kaltabanlar' cevabını vermişti.

Beşincisi: Erkek, hatunun nafakasını eksik etmeye ama fazla masraf da etmeye, orta karar ola. Peygamberimiz, bu hususta 'Kendisine harcayıp da karısının ve ailesinin nafakasını eksik tutan kişi benim şefaatimi kazanamaz' buyurmuştur. Avrat, kendisine ihtiyacı olan parayı vermeyen erkeğine ahıret günü düşman kesilecektir!

Altıncısı: Erkek avradına temizliği, hastalığı ve ibadeti iyice öğrete. Avradın bu işleri öğrenmek için dışarıya çıkıp hocalara gitmesi asla caiz değildir. Koca, hatununa bu mevzularda sık sık dersler vere, onu imtihan ede ve iyice belleyene kadar öğretmekten vazgeçmeye.

Yedincisi: Birden fazla hatun almış olan erkek, bu hatunlara adaletli davrana. Hatunlar yaşlı yahut taze olsunlar, hiç farketmez, aralarında fark gözetmeye. Erkek sefere giderken hatununun hangisini isterse yanında götürebilir ama kur'a ile seçmesi çok daha iyi ola.

Sekizincisi: Hatun hyysuzluk ederse, bir kişi hakem seçilip erkekle hatunun arasını bulmaya çalışa. Eğer muvaffak olamazsa, erkek hatununa nasihat eyleye, bu da tesir etmezse hatunun annesi yahut babası nasihatte buluna. Bütün bunlara rağmen yine de bir netice alınmaz ise erkek yatarken hatuna arkasını döne yahut yalnız başına yata ama üç günden fazla ayrı yatmaya.

Dokuzuncusu: Erkek, avradını boşarsa, önceden tayin edilmiş olan parayı yani 'mihr'i ve nafakayı tam olarak vere. Zira avradı boşamak erkeğe hak olmasına rağmen, Allah'ın huzurunda gene de pek makbul bir hareket değildir. Erkek vaziyeti uygun olmasa bile, avradı eğer kendisinden de fena vaziyette ise, elinde-avucunda ne varsa mihr ve nafaka olarak avradına vere'

Neslişah Sultan'dan İsmet Bozdağ'a, belgeli tekzip


BU sayfada, geçen hafta İsmet Bozdağ'ın mahkeme kararıyla gönderdiği bir tekzip yayınlandı. Tekzibin konusu, Bozdağ'ın çıkarttığı 'Hanzade. Sürgündeki Bir Şehzadenin Günlüğü' isimli kitapla ilgili olarak daha önce yazdıklarımdı.

İsmet Bozdağ, bundan üç sene önce vefat eden eşinin İkinci Abdülhamid'in 'Mehmed Ferid Ulusoy' adındaki bir torununun çocuğu, isminin de 'Hanzade Sultanefendi' olduğunu iddia ediyordu. Ben bu iddiaların doğru olmadığını yazmıştım, zira Osmanoğlu ailesinde tek bir 'Hanzade Sultanefendi' mevcuttu ve kendisini gayet yakından tanırdım. Üstelik, Sultan Abdülhamid'in 'Mehmed Ferid Ulusoy' diye bir torunu da yoktu. Dolayısıyla, İsmet Bozdağ'ın kitabı hayali unvanlar üzerine kuruluydu ama Bozdağ gene de mahkeme kanalıyla tekzip göndermişti. İsmet Bozdağ'ın tekzibinde sözünü ettiği 'Abdülhamid'in Hatıra Defteri' konusuna daha sonra derinlemesine gireceğim ama tekzibine cevabı şimdi en yetkili kişiden naklediyorum: Neslişah Osmanoğlu'ndan, yani Neslişah

Sultan'
dan. Osmanlılar'ın son padişahı Sultan Vahideddin ile son Halife Abdülmecid Efendi'nin torunu ve Mısır'ın son Kral Naibi Prens Muhammed Abdülmunim'in eşi olan Neslişah Sultan, 'Hanzade Sultanefendi' hakkında söz edecek en yetkili kişidir. Zira, 'gerçek' Hanzade Sultan, Neslişah Osmanoğlu'nun özbeöz kızkardeşidir. Neslişah

Sultan, İsmet Bozdağ'
ın ortaya attığı 'Hanzade' iddiasına şimdi bizzat cevap veriyor. Bu gerçeği aydınlattığı için kendilerine teşekkür borçluyum.

Sultan’ın kaleminden Hanzade olayının gerçeği


AİLEMİZDE tek bir 'Hanzade Sultan' vardır, o da Halife Abdülmecid Efendi'nin oğlu Şehzade Ömer Faruk Efendi ile Sultan Vahideddin'in kızı Sabiha Sultan'ın çocuğu ve benim 2,5 yaş küçük kardeşim olan, 19 Eylül 1923'te Dolmabahçe Sarayı'nda doğup 1998'de Paris'te vefat eden Hanzade Osmanoğlu'dur.

İsmet Bozdağ'ın 16 Haziran 2000'de ölen eşinin 'Hanzade Sultan' olduğu iddiası, tamamiyle hiláf-ı hakikattir. Hemşirem Hanzade Sultan hayatında tek bir izdivaç yapmış, Mısır Prensi Mehmed Ali İbrahim ile evlenmiştir. Gerek Mısır'da bulunduğu senelerde, gerekse de Avrupa'da yaşadığı yıllarda isminden sık sık bahsedilen ve gayet iyi bilinen hemşirem Hanzade Sultan'ın kim olduğu hakkında daha fazla söz etmem zaten abestir.

İsmet Bozdağ, 'Hanzade Sultan' olduğunu iddia ettiği zevcesinin sultanlığını meşrulaştırmak için '2000 yılında Fas'ta ölen Osmanlı Hanedanı Reisi Abdüláziz Osmanoğlu'nun bir mektubunu delil olarak öne sürmektedir, ancak ortaya attığı bu şahıs da hayalidir. Ailemizde 'Abdüláziz Efendi' isminde tek bir şehzade vardır ama 1977'de Fransa'nın Nice şehrinde vefat etmiştir ve Fas'ta hiçbir zaman yaşamamıştır. Fas, dedelerimin hiláfetini kabul etmemiş olduğu için, Türkiye'den ayrılmamızdan sonra ailemizden hiç kimse bu memleketten siyasi sığınma hakkı talebinde bulunmamıştır ve dolayısıyla Fas'ta 2000 yılında Abdüláziz Efendi isminde bir şehzadenin yaşadığını gösteren belgenin de sahte olduğu áşikárdır. Osmanoğlu ailesinin 1994'ten buyana reisi, halen New York'ta yaşamakta olan Osman Ertuğrul Efendi'dir.

İsmet Bozdağ, kızkardeşimin ismini taşıyan eşi Hanzade Hanım'ın, büyük amcam Sultan Abdülhamid'in oğullarından Şehzade Abdülkadir Efendi'nin oğlu Mehmed Ferid Ulusoy'un kızı olduğunu da iddia etmektedir ki, bu iddiası da tamamen hiláf-ı hakikattir. Zira, Şehzade Abdülkadir Efendi'nin bu isimde bir evládı olmaması bir yana, merhum şehzadenin kızı da hálen İstanbul'da yaşamaktadır.

Kaldı ki, Osmanoğlu ailesinin 'hakiki' şeceresi ile alákalı olarak resmi belgelerin yanısıra hálen çok sayıda yayın da mevcuttur. Bu yayınların en mühimi, Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu ile Sultan Beşinci Murad'ın ve Sultan Mehmed Reşad'ın torunu olan Osman Seláhaddin Efendi tarafından hazırlanıp önsözünü Osmanoğlu ailesinin reisi Osman Ertuğrul Efendi'nin yazdığı ve İslam Konferansı Teşkilátı tarafından 1999 senesinde neşredilen 'Osmanlı Hanedanı / Ottoman Dynasty' isimli şeceredir. Bu şecerede ne hemşirem Hanzade Osmanoğlu haricinde bir başka Hanzade Sultan yeralmakta, ne de 'Mehmed Ferid Ulusoy' isminde bir şehzade bulunmaktadır.

Hülásaten: Osmanoğlu ailesinde 1998 senesinde vefat eden ve şimdi yaşasa idi 80 yaşında bulunacak olan hemşirem Hanzade Sultan haricinde 'Hanzade' ismini taşıyan bir başka 'sultanefendi' yoktur ama bugün kendilerine 'prens' ve 'prenses' dedirten, hatta hiç çekinmeden benim ismimi bile kullanan bazı sahte sultanlar ve sahte şehzadeler mevcuttur.
Yazarın Tüm Yazıları