Aylık ödemek için karısından borç para alan padişah
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
Osmanlı hükümdarlarından Üçüncü Mustafa, 1768'de Rusya'ya savaş ilán etti ama savaşın uzaması üzerine hazine tamtakır oldu ve askerin aylıkları ödenemedi. Padişah, bunun üzerine son derece zengin olan karısı Mihrimah Valide Sultan'dan senetle borç para aldı ama aniden öldü ve borcunu ödeyemedi. Bu işten geriye, hükümdarın karısına verdiği işte bu borç senedi kaldı.
Osmanlı hükümdarı Üçüncü Mustafa, 1757'de tahta çıktı. Sarayda dünyaya kapalı bir ortamda yetişmesine rağmen iktisadi ve siyasi gelişmeleri çok iyi takip edebiliyordu. İmparatorluğun geleceği için 'batılılaşmanın' gerekli olduğuna inanmış ve ordunun yeniden yapılanmasından bütçenin dengelenmesine kadar birçok alanda reformlara girişmişti.
Tahta çıktığında, imparatorluk eski senelere göre daha iyi durumdaydı. Üçüncü Mustafa bundan faydalanmasını bildi, hazineyi iyileştirdi, bütçe açıklarını kapadı, derebeylerinden 'imdadiye' adında bir vergi topladı ve paranın ayarını düzeltti. Onun devrinde hazine son 30 yılın en iyi halini almıştı.
Batılılaşma, orduda yenilik ve hazinenin güçlü olmasının gerekliliği kadar, kuzeydeki Rus tehdidinin de bir an önce sona ermesinin şart olduğuna da inanıyordu. Bunun için Avrupa'da kuvvetli bir müttefik aramaya başladı ama daha bulamadan Rusya'ya savaş ilán etmek zorunda kaldı. Savaşın gerekçesi, Rusya'nın Lehistan'ın içişlerine karışmaya başlamasıydı.
Savaş altı sene devam etti Osmanlı tarafının yenilgisiyle sonuçlandı. Hazine boşaldı, ordu dağıldı ve Üçüncü Mustafa'nın ölümünden altı ay sonra, 17 Temmuz 1774'te Osmanlı İmparatorluğu yenilgiyi resmen kabul etmiş, Kaynarca Antlaşması'nı imzalayıp toprak ve tazminat vermek zorunda kalmıştı.
Osmanlı-Rus savaşının beşinci yılında son derece ilginç bir olay yaşandı. Savaşın sebep olduğu büyük harcamalar yüzünden boşalan hazine, askerin aylıklarını bile ödeyemeyecek hale gelince, Üçüncü Mustafa, oğlu Üçüncü Selim'in annesi Mihrişah Valide Sultan'dan borç istedi.
Mihrişah Valide'nin mal varlığı, oğlunu dünyaya getirdiği sırada aldığı hediyelere dayanıyordu. Padişah karısı olan kadınlar evlát dünyaya getirdiklerinde devletin önde gelenleri hediyeler ve büyük miktarda para gönderirler, böylece anneyi kutlamış olurlardı. Bu paranın ve hediyelerin tamamı valide sultana ait olur ve buna ondan başka kimse el süremezdi.
Üçüncü Mustafa, yeniçerilerin biriken aylıklarını ödeyebilmek için, 'barıştan sonra geri verilmek üzere' karısından borç aldı. Üstelik Mihrişah Valide'ye bir de borç senedi imzalayıp verdi. Bu senede göre borç miktarı 237 kese 55 kuruş altındı ve barıştan sonra padişaha ait vakıf gelirlerinden ödenecekti.
Ancak padişah 1774'ün 21 Ocak'ında aniden ölüverince savaşın sonunu göremedi ve tabii karısına olan borcunu da ödeyemedi. Dolayısıyla Mihrişah Valide padişaha verdiği borcu geri alamadı ve bu hadiseden bugüne, Üçüncü Mustafa'nın şimdi Topkapı Sarayı Arşivi'nde saklanan işte bu borç senedi kaldı.
Abdülbaki Hoca'nın Ku'ran yorumu
Yaratılmış varlıklarda tekámülün aşamaları
Tasavvuf, ilk insanın yaratılışı konusunda tekámül inancını güder. Onlara göre tekámül şu şekilde olmuştur: Cansızlar mercana, mercan bitkilere, bitkilerden hurmaya, hurmadan hayvanlara, hayvanlardan da insanlara geçer. Bu inanç ilk sufilerde değil, sonrakilerde ortaya çıkmıştır.
İlk sufilerde böyle birşey yoksa da, sonrakiler, ilk insanın, tekámülle meydana geldiği inancını gütmüşlerdir.
Onlara göre cansızlar, tekámül ede ede mercana gelmiştir. Mercan katılıkta taş gibidir, fakat zerre zerredir, denizde biter, ürer, çoğalır, denizden boy atınca kurur ve taş kesilir. Mercan, cansızlardan bitkilere bir doğuş yeridir adeta. Bitki tekámül ede ede hurmaya gelmiştir. Bitkilerle canlılar arasındaki geçit de hurmadır. Hurmanın başı kesilirse ölür, çiftleşmekle ürer. Hayvanlar da tekámül edince insan meydana gelmiştir. Hayvanların en mütekámili bazılarına göre attır, bazılarına göre maymunla insan arasında bir yaratık olan 'nesná'dır; hatta insan sözünün bu nesná sözünden geldiğini bile söyleyenler olmuştur.
Bu tekámülün ilk insan meydana gelirken mi olduğu, yoksa hálá mı devam etmekte bulunduğu hakkında açık bir ifade olmamakla beraber, ilk insanın meydana gelişine ait olduğu kanaatindeyiz.
Reşad Ekrem'le hoş sohbetler
İstanbul’un iki delisi
İkinci Abdülhamid devrinde İstanbul tarafında Çıplak Mustafa, Beyoğlu'nda da Madam Opala adında iki meşhur deli vardı. Mustafa yaz kış çırılçıplak gezer, Opala da nesi varsa üzerinde taşırdı. Birbirlerini hiç sevmezler ve karşılaşınca müthiş kavga ederlerdi.
Ramazan MÖNÜSÜ
Sebzeli domates
Yeteri kadar domatesi ortalarından kesip ikiye ayırın. Sonra bir tepsiye veya fırına girebilecek bir kaba bir kepçe zeytinyağı koyup domatesleri kızartın. Maydonoz, soğan ve iki diş sarmısağı ince ince doğrayıp bir parça ufalanmış ekmek içiyle tepsiye yayın. Domatesleri bunun üzerine dizip tuzunu ve biberini koyduktan sonra üstüne yine alta koyulan sebzelerden serpin. Üzerine biraz zeytinyağı dökerek fırına koyun ve hafif ateşte en fazla bir saat pişirin.