Paylaş
YOK, son AB'ci ve IMF'ci programlara ‘‘ulusal’’ sıfatını ekleyerek dış zorlamaları bu ülkeye benimsetmek isteyenlerce oluşturulan ‘‘beyin bombardımanı’’ filosu değil. Bu filo, düpedüz, epeydir sözü edilmeyen deniz ticaret filosudur.
Ama, böyle bir konu o programlarla büsbütün ilgisiz de sayılmaz. Tam tersine, onlara sıkı sıkıyla bağlı, onlardan büyük ölçüde etkilenmeye mahkûm.
Nitekim, hafta başında açıklanan ‘‘Bir Numaralı Ulusal (yani Avrupalı) Program’’ iyimser bir anlatımla şöyle diyor: ‘‘AB'ye üye olduğumuz takdirde, içteki deniz taşımacılığında ancak Türk bayraklı gemilerle yapılan taşımacılık tekeli sona erecektir; mevzuatımızın bu doğrultuda değişmesi gerekmektedir.’’
İyimserlik şurada: Unutuluyor ki, başka konularda olduğu gibi bu konudaki mevzuat değişikliği tam üyeliğin değil, tam üyelik konusundaki müzakerelerin başlaması için bir ön koşul. Yani, Lozan'da güç bela elde edilen hak ve her 1 Temmuz'da yürürlüğe girişi kutlanan 1926 tarihli Kabotaj Yasası ortadan kaldırılsa bile, Avrupa bakacak ve istenen tam yapılmışsa tam üyeliği görüşmek üzere masaya oturacak. Olsa olsa, Yunanistan ve Portekiz gibi, içteki tekelin geçici olarak daha kaç yıl uzatılabileceğini müzakere edeceksiniz.
Belki de, Yunanistan'ı, bambaşka bir denizin ülkesi olduğu halde kendi eliyle Karadeniz Ekonomik İşbirliği'ne üye yapan Türkiye'nin kendi iç taşımacılığını da cömertçe bütün Avrupa'ya açacağını düşünüyorlardır onlar.
Bir Numaralı Ulusal (Avrupalı) Program, şimdi, yumurta kapıya dayandıktan sonra, ‘‘Türkiye içindeki yük ve yolcu taşımacılığının kara taşımacılığından deniz yoluna kaydırılmasını sağlamak amacıyla kabotaj taşımacılığı yapan yük ve yolcu gemilerine liman hizmetleri ve yakıt konusunda kolaylık sağlanarak destek verilmesi için gerekli önlemler alınmalı ve olası AB rekabetine hazırlık olmak üzere koster filosu güçlendirilmelidir’’ diyor.
Günaydın.
Kaç yıldır, bu söylene söylene dillerde tüy bitti. Artık, aynı konudaki korumacı önlemlere AB'nin itiraz etmeyeceğinden emin misiniz?
Bir başka nokta var ki, asıl o önemli.
Gemi adamlarının eğitim düzeyleri konusunda Lloyd's List Gazetesi'nin ve Man Adası Denizcilik Yönetimi'nin olumsuz değerlendirmeleri önlenmiş ve gemi adamlarının yetişme düzeyleri bakımından Türkiye IMO Uluslararası Denizcilik Örgütü'ndeki Beyaz Liste'ye girebilmiş olsa da, unutulmaması gereken şudur: Yapım, yükleme ve seyir güvenliği ile çevre zararları için Liman Devletleri Kontrol Komitesi'nce yapılan değerlendirmelerde, Türkiye, ‘‘bayrak devleti’’ olarak Kara Listesi'nden bir türlü kurtulamadı. Listedaşlarımız şunlar: Arnavutluk, Azerbaycan, Bangladeş, Belize, Honduras, Gürcistan, Küba, Lübnan, Letonya, Lübnan, Mauritius, Pakistan, Romanya ve Suriye. Yıllardır, limanlarda yasaklanmakta onlarla birlikteyiz.
Bayrak devleti kendi gemilerini iyi denetlemeyince liman devletlerinden böylesine düşük not aldığına göre, ‘‘Kendi kendine adam olmayanı başkaları hiç adam edemez’’ sözünün bundan daha iyi ispatı olabilir mi?
AB'ye ve IMF'ye bel bağlamak kendimizden umut kesmenin belirtisiyse, yakışıyor mu bize?
Paylaş