Nitelik ve sorumluluk

Mümtaz SOYSAL
Haberin Devamı

Devlet sanatçılığı konusu hâlâ gündemde.

Eğlenceli ve acıklı yönleriyle.

Bugünkü toplumun değerlerindeki bütün perişanlığını sergileyerek, ülkeyi yönlendirme durumundaki kimselerin bütün zayıflıklarını açığa vurarak.

Sorumlulukları birbirine karıştıra karıştıra.

Bu bakımdan, üzerinde biraz daha durmakta yarar var.

Her şeyden önce, ne demek ‘‘devlet sanatçılığı’’?

Daha doğrusu, böyle bir paye ile kim kimden ne almış oluyor?

Dil, tuhaf bir araç. Aynı anlama geldiği sanılan sözcükler, ya eski kullanılışları dolayısıyla farklı bir anlam taşımış oluyorlar bugüne, yahut da biz onlara başlangıçta verdiğimizden farklı bir anlam yüklüyoruz.

‘‘Kalite’’ ve ‘‘nitelik’’ sözcükleri böyle. Ne kadar ‘‘Aynı şey değil mi? Biri Fransızca kökenli, öbürü onun Türkçe karşılığı’’ dersek diyelim, iyi ve üstün nitelikten söz ederken birincisi, renksiz ve tarafsız bir kavrama gereksinme duyarken ikincisi çıkıyor ağzımızdan.

Her neyse, devlet sanatçılığında mutlaka aranması gereken bir nitelik, belli bir ‘‘kalite’’ olmalı, değil mi? Bunun ölçütleri iyi uygulandığı zaman, yani yalnız belirli bir çevrece, hatta kendi toplumunun bütününce alkışlanan değil, evrensel boyutlara ulaşmış, nereye giderse gitsin kabul görecek bir kişiye devlet sanatçılığı verildiğinde, devlet mi ona şeref kazandırıyor, yoksa o mu devletinin şerefini yüceltmiş oluyor? Kimin kime ne verdiğini saptamak zordur. Birbiriyle kaynaşan bir şereflendirme söz konusu.

Sanatın ve sanatçının üstün değerine içten inanıyorsanız, tabii.

Dolayısıyla, verişte de, alışta da belli bir sorumluluğun, hatta cimriliğin yahut tereddüdün bulunması gerekir. Veren, verirken sorumlu; alan, alırken dikkatli davranmazsa, şimdi olduğu gibi, işin suyu çıkıyor.

Böylesine nazik konuda aksama olmuş ve herkesi rahatsız eden bir enflasyon yaratılmışsa, sorumlu kimdir?

Sorumluluk, sanatla tanışıklığı pek yeni olan yaşlı bir siyaset adamına yüklenemez. O kimbilir ne gibi isteklerin, ricaların, yalvarışların baskısı altına sokulmuştur? Kimbilir kimler aracı olarak kullanılmış, mektuplar yazdırılıp telefonlar ettirilmiştir? Ya da, kendi ölçüleriyle başka kimbilir kimleri ödüllendirmek geçmiştir onun aklından?

Daha önemlisi de şu: Devlet başkanı sorumsuzdur; göreviyle ilgili olarak yapmak istediği işler, aldığı kararlar sorumlularca yürütülür. Bakanlar Kurulu karanamesiyle yahut, en azından, başbakan ve sorumlu bakanın imzasıyla.

Böyle bir konuda da sorumluluk Kültür Bakanlığı'nındır.

İster Cumhurbaşkanı'na liste sunarak, ister onun listesini uygun bularak.

Demek ki, eğer evlere şenlik bir liste ortaya çıkmışsa, birçok şeyden biri ya da birçok şeyin hepsi birden olmuştur: Bakanlık, devlet sanatçılığı bakımından uygulanacak ölçütlerin ne anlama geldiğini bilememiştir; yahut, Cumhurbaşkanı'ndan gelen listeye itiraz etmek, ‘‘Şu olur, şu olmaz’’ demek cesaretini gösterememiştir; ya da, en kötüsü, olur olmaz adlarla listeye katkıda bulunmuştur.

Neresinden bakılırsa bakılsın, bürokrasi ve onun siyasal sorumluluğunu taşıyanlar açısından yüz kızartıcı bir sonuç söz konusudur.



Yazarın Tüm Yazıları