Paylaş
Türkiye'deki kamu işletmeleri bakımından dile getirilen kusurların başında sahiplik duygusunun zayıflığı gelir. Başlangıçta özverileri ve coşkularıyla adları tarihe geçmiş olan eski yöneticilerin artık bulunmadığı, öyle olanların da bu niteliklerinden ötürü kısa zamanda işbaşından uzaklaştırıldığı söylenir.
Bereket, kamu malına sahip çıkmaya çalışan ve devletin elindeki ekonomik kuruluşların doğru dürüst yönetilmesini Meclis denetimiyle sağlamaya çalışan bir KİT Komisyonu vardır. O da olmasa sahipsizlik ayyuka çıkabilir.
Zaman zaman, bu denetimin de yetersizliğini ileri sürenler olmuştur. Ama, herhalde, KİT Komisyonu'un geçen 11 Kasım günü yaptığı tartışmaya ilişkin tutanakları okuyanlar, bu konudaki olumsuz değerlendirmelerini gözden geçirme gereğini duyacaklardır. Çünkü, Türk Telekom'a ilişkin 1997 raporlarının gözden geçirildiği o toplantı, hem kamu çıkarını koruma, hem de şu dönemin güncel sorunlarından birini aydınlatma bakımından ilginç bir toplantı olmuşa benzer.
Tartışmalarda dikkati çeken iki ismin iktidar koalisyonundaki iki partiye mensup olması da ilginçtir: MHP Artvin Milletvekili Nidai Seven ve DSP İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak. Onların görevlilere sordukları ve tatmin edici yanıt almadıkça öfkelenmelerine yol açan sorular, önümüzdeki günlerin GSM ihalelerine ve daha sonraki gelişmelere ışık tutacak nitelikte:
1998 Temmuzu'nda kurulan hükümetin ‘‘Lisans sözleşmesine geçin!’’ emrini vermesinden önceki ‘‘gelir paylaşımı’’ döneminde bile, hem yatırımcı şirketleri korumak, hem de rekabeti sağlamak bakımından yeni ihale açmak için konan 400 bin abonelik sınır kısa zamanda aşıldığı halde niçin o yola gidilmemiştir?
Başlangıçta on beş yıl olan sözleşme süresi niçin 25 yıla çıkarılmış ve 500 milyon dolar gibi düşük bir bedel karşılığında böylesine kárlı bir lisans devri yapılmıştır?
Birinin bugünkü borsa değeri 20 milyar dolara yükselmiş olan bu büyük şirketlerden daha 1997'de 20 trilyon 580 milyon liraya çıktığı anlaşılan alacaklar niçin vaktinde tahsil edlmemiştir?
Büyük kazançlara karşılık neden devede kulak sayılacak ölçüde az yatırım yapılmış ve ‘‘Florya'da bile çalışmayan’’ şebekeler kurulmuştur?
Bunlar ve benzerleri, elbet yeni işbaşına gelmiş yöneticilerin sorumluluk dönemleri öncesine uzanan ve birçok bakımdan geçmiş dönemlerin siyasal sorumlularını ilgilendiren sorunlardır. Asıl kusuru, bu çeşit uygulamalara göz yuman, hatta Meclis'in uyarılarını dikkate almayan politikacılarda aramak gerekiyor. Örneğin, KİT Komisyonu'nun geçen yılki denetiminde bu konulara ilişkin olarak Başbakanlık Teftiş Kurulu'nun harekete geçirilmesini isteyen ‘‘temenni’’ Başbakanlık'tan Teftiş Kurulu Başkanlığı'na niçin aktarılmamıştır?
Komisyon, aynı temenniyi bu yıl da yinelemeye karar verdi.
Saydamlıktan sık sık söz edilen bir yerde, bu çeşit temennilere uyulup geçmişin karanlığı aydınlatılmadıkça geleceği berrak görebilir misiniz?
Paylaş