Paylaş
Katolik ülkelerin filmlerinden bildiğimiz klasik sahnedir: Günahkárlar, loş katedrallerin kuytu köşelerinde perde ya da kafes gerisinden papazlara günahlarını anlatarak ‘‘Kilise’’nin affediciliğine sığınırlar.
Peki, adı büyük harfle yazılan Kilise, yani bir kurum olarak tepesinde Vatikan'ın bulunduğu Katoliklik, kendisi günah çıkartıp af dilerse ne olur?
Papa Giovanni Paolo II, geçen pazar Vatikan'da bunu yapmış ve Hıristiyanlık dünyası kaç gündür bunu tartışıyor. Yazılanlara göre, Parkinson hastası Papa, titrek elleriyle seyyar platformun parmaklığına tutunarak geldiği kürsüden bütün insanlığa seslenmiş ve tarih boyunca, özellikle de İkinci Binyıl'da Kilise'nin işlediği günahlar için insanlıktan af dilemiş.
Kimileri, dikkatle seçilen sözcüklerden yola çıkarak şunu söylüyor: Af dileyiş, Kilise değil, ‘‘bazı mensupları’’ adınadır; çünkü, İsa'nın, yani ‘‘Tanrı Oğlu’’nun devamı olan Kilise hep kutsaldır ve mensuplarının hataları yüzünden biraz kirlenir, fakat kutsallıktan çıkmaz. Kimi yorumcular da, yine ince eleyip sık dokudukları sözleri eksik bulmaktan geri kalmıyorlar. Örneğin, Papa Musevilere çektirilen acı için özür dilerken, XII. Pius'un Hitler'e göz yummuş olmasından olacak, İkinci Dünya Harbi'nin soykırımından hiç söz etmemiş.
Papa'nın ve aynı gün konuşan kardinallerin örtülü sözlerini çözümleyip Katolikliğin geçmişteki günahlarını sırayanlar da var: Haçlılar'ın Ortadoğu'da ettikleri, Engizisyon, Roma'nın Campi di Fiori Meydanı'nda yakılanlar ve Jeanne d'Arc başta olmak üzere yobazlığa kurban giden canlar, din savaşları, kızılderililerin ve Afrika zencilerinin zorla Hıristiyan edilişi...
Kaç yıldır lafı edilen ‘‘inanç turizmi’’, asıl yararlı olabileceği dönemde kendisinden beklenen en önemli meyveyi vermedi: Yakında İsrail'i, Müslüman Filistin'i, hatta Ürdün'ü ziyaret edecek olan Papa, Türkiye'ye gelmiyor. | Ankara'dan kaynaklanan bir beceriksizlik mi, bilinçli bir dışlama mı, Avrupa'daki insan hakları çevrelerinin tepkisinden çekiniş mi? | |
Yine de, ‘‘Gelseydi, acaba Katoliklik adına af isteyebileceği günahlar nelerdir?’’ diye sorulabilir; Latinler'in 1204 Konstantinopolis yağması mı? Çanakkale'nin zorlanışı mı? Antep, Maraş işgalleri mi? | ||
Avrupa Birliği'nce Türkiye'den istenenleri Roma'nın ‘‘Diplomatia’’ kulübünde tartışırken, şu sırada Batı'nın Türk toplumuna karşı işlemekte olduğu en büyük günahı düşünmeden edemiyor insan. | ||
Bu büyük günah, ne din kültüründe, ne de cumhuriyet felsefesinde ‘‘gayrımüslimlik’’ dışında azınlık kavramı bulunmayan bir Müslüman toplumu ‘‘Kopenhag ölçütüdür’’ diyerek etnik farklılaşmaya ve çekişmeye itmektir. | ||
Türkiye'nin bu konudaki hataları ne kadar aşikár olursa olsun, bir Kurban Bayramı arifesinde belirtmek gerekir ki, on binlerce insanın kanını akıtmış ve akıtabilecek olan böyle bir günahın vebali dualarla ve af dileyişlerle silinemeyecek kadar büyüktür. |
Paylaş