Paylaş
Diyarbakır'dan kalkıp, İstanbul'un yolunu tuttuğunda henüz ilkokul dördüncü sınıftaydı. Ailesine ekonomik destek sağlamak amacıyla eğitimini yarıda kesip, çırak olarak işe başlamak için gelmişti İstanbul'a...
10 yıl sonra da patronluğa ilk adımını attı. Dört dikiş makinesi aldı, gömlek üretmeye başladı.
Askerlik dönüşü makinelerinin sayısını yediye çıkardı.
11 Eylül 1980 günü küçük işletmesini atölyeye dönüştürdü, bir de dükkán açtı. İki yıl sonra da İstanbul Bayrampaşa'da ilk fabrikasını kurdu.
1983 yılında yurtdışına ilk gömlek ihracatını gerçekleştirdiğinde kendi deyimiyle, ‘‘hayal aleminde’’ olduğunu zannetti.
Altı yıl içinde ihracatı patladı. 1989'da Münih'teki Patent Enstitüsü'nün kapısını çaldı ve patent alan ilk Türk firması oldu.
İlginç bir isim bulmuştu markasına; ikinci B harfi ters dönmüş, ‘‘zirvedeki insan’’ anlamına gelen ABBATE...
1990'da ikinci, birkaç yıl sonra üçüncü fabrikasını Ümraniye'de kurdu.
Banana Republic'ten Boss'a, Daniel Hester'dan YSL'e, Burberrys'e, E. Ferre'ye kadar uzanan dünyanın 42 büyük firmasına fason gömlek üretti.
Yakın arkadaşı, eski Devlet Bakanı Bahattin Şeker'in ricasını kırmadı.
Kazandıklarını yatırıma dönüştürüp Bilecik'te dünyanın en modern gömlek fabrikasını kurup, 1500 kişiye iş olanağı yarattı.
Yıllık üretimi 5.5 milyon adet gömleğe çıktı.
Dünyanın sayılı üç büyük gömlek fabrikası arasında birinciliğe oturdu.
12'si yurtdışında, 40'ı yurtiçinde olmak üzere 52 mağaza açtı.
New York'un ünlü 5'inci Caddesi'ndeki Banana Republic mağazasının bulunduğu gökdelene giydirilen dev gömleği üretti. Altındaki mağazada 4 fabrikasında üretilen gömlekler satılmaya başlandı.
Toplam yıllık ihracatı, eylül sonu itibariyle 80 milyon dolara ulaştı.
Bu mucizeyi gerçekleştiren Diyarbakırlı Ahmet Tayan, bundan sonrasını şöyle anlatıyor:
‘‘Asya ve Rusya krizi bizi de etkiledi. Yüzde 4-5 aldığım kredilerin faiz oranı yüzde 25'lere çıktı. Bankalar üzerime gelmeye başladı.’’
Tayan, borcunu kapatmak için Eximbank'ın yolunu tuttuğunu belirtiyor.
Yıllardır ihracat yaptığını belirtip, hakkı olan ve bugüne kadar sadece 600 bin doları ödenen 10 milyon dolarlık ‘‘performans kredisi’’ni istiyor.
Parasını alabilmek için bir yıl uğraş verdiğini belirtip ekliyor:
‘‘Sayın Cumhurbaşkanı sağolsun, fabrikalarımın açılışlarını bizzat yaptı. 6 ayda bir de Çankaya'ya çağırır, durumumu sorar. İki ay önce yine çağırdı. Eximbank'taki sıkıntımdan bahsettim. Hemen telefona sarıldı, yardımcı olunması için talimat verdi.’’
Tayan, buruk bir yüz ifadesiyle ekliyor:
‘‘Eximbank'a gittim. Genel Müdür yardımcı oldu. Ben alacağım olan 10 milyondan üç milyonu verilirse rahatlayacağımı söyledim. O da bu talebini diğer birimlerine iletti. Yardımcı olunmasını istedi...’’
Tayan, İstanbul'un yolunu tutuyor. Aradan birkaç gün geçiyor, sekreteri Eximbank ile ilgili bir kişinin kendisini aradığını söylüyor.
Tayan, o anı ise şöyle anlatıyor:
‘‘Telefondaki kişi bütün detayıyla Eximbank'la ilgili durumumu özetledi. Ardından, ‘Üç istemişsin ama biz sana iki milyon çıkartırız, bunun karşılığında senden yüzde 10 alırız' dedi. Yüzüne telefonu kapattım.’’
Tayan o an yöneticilerini çağırıp, şu talimatı veriyor:
‘‘Abbate'yi satın...’’
Bir hafta içinde talipliler belirleniyor. Tayan da en yüksek verene Abbate’yi satıyor, ceketini alıp çıkıyor. Bu kez en yakınları patlıyor:
‘‘Sen yeşil sermayeye Abbate'yi nasıl satarsın?’’
Tayan, bu eleştirilere tek yanıt verdiğini söylüyor:
‘‘O an dünyanın en fanatik dincisine bile satardım. Hanginiz otomobilinizi satarken karşısındakinin kim olduğuna bakarsınız?..
Paylaş