Paylaş
GELİŞMİŞ ülkeler liginde olup olmadığınızı kanıtlamak için, milli gelirinizin yüksekliğini tek başına ölçüt olarak göstermek yetmiyor.
Başbakan Bülent Ecevit'in ocak ayında katıldığı, ‘‘zenginler kulübü’’ olarak nitelenen Davos Zirvesi'nde de vurgulandığı gibi, çağdaş ve gelişmiş bir ülke olmanın kıstası, bu yüzyılda tek bir değerle ölçülüyor:
‘‘Kişi başına elektrik tüketimi...’’
Türkiye bunun neresinde?
OECD ülkelerinin, ‘‘kurulu elektrik gücü ve kişi başına üretim ve arzı’’na ilişkin rakamlara bakıldığında, Türkiye'nin gerçeği ortaya çıkıyor;
‘‘29 OECD ülkesinin arasında sonuncu sırada yer alıyor...’’
OECD ülkelerindeki brüt elektrik arzının kişi başına düşen miktarına bakıldığında, birinci sırada Norveç yer alıyor.
Norveç'in, 120.6 tetevatsaat brüt elektrik enerjisi arzının kişi başına düşen miktarı 27 bin 162 kilovatsaat.
Türkiye'nin, 114 tetevatsaat enerji arzına karşılık, kişi başına düşen miktarı ise 1797 kilovatsaat...
Yani, Norveç'in 15 kat gerisinde...
OECD ülkeleri ortalaması ise 5 bin 500 kilovatsaat.
Türkiye, bu verilere göre de ortalamanın 5.5 kat gerisinde...
Önündeki beş ülkenin durumuna bakıldığında, Türkiye'nin gerçeği daha net görünüyor:
‘‘Meksika 1959, Polonya 3601, Macaristan 3752, Portekiz 3952, Yunanistan 4566 kilovatsaat...’’
Kişi başına dünya ortalaması ise 2 bin 500 kilovatsaat.
Türkiye, dünya ortalamasının da 2.5 kat gerisinde...
* * *
Bu rakamlar ortaya konulduğunda, ‘‘kurulu gücümüze bakalım’’ denilebilir.
Hatta, yakın geçmişte dile getirildiği gibi, ‘‘Bu kadar elektriği toprağa mı vereceğiz?’’ savı da öne sürülebilir.
1988 verilerine göre, kurulu elektrik enerjisi gücü açısından ABD 783 bin 500 megavat ile OECD ülkeleri arasında birinci sırada.
Türkiye ise kurulu güç açısından, son dönemde eklenenlerle 26 bin megavata çıkmış durumda. Bu rakam kendisini OECD sıralamasında 15'inci sıraya yerleştirmiş bulunuyor.
Ancak, TEDAŞ Genel Müdür Vekili Osman Nuri Doğan'ın vurguladığı gibi, bu kurulu gücün yüzde 26'sı ekonomik ömrünü doldurdu ve her an arıza çıkarabilir.
Daha da önemlisi, kurulu gücün çoğunluğu hidroelektrik santrallardan oluşuyor. Bu da gücün, yağış olmadığında tükenmesi anlamına geliyor.
‘‘OECD sıralamasında 15'inciyiz’’ diye böbürlenmenin bir anlamı kalmıyor.
Türkiye'nin son dönemde karşılaştığı sıkıntının temelinde işte bu gerçek yatıyor.
Enerji Bakanı Mustafa Cumhur Ersümer de, dünkü konuşmamızda, bu gerçeğe işaret ediyor.
Ersümer, her yıl yüzde 8 oranında büyüyen bir Türkiye'nin, 10 yıl içinde 32 bin megavat kurulu güce ihtiyacı bulunduğunu söylüyor ve ekliyor:
‘‘1988 yılından bu tarafa enerji sıkıntısına doğru gittiğimizi söyleyip proje üretiyoruz. Bu projeler bir türlü vize alamıyor. Gelinen noktada 'Enerji Bakanlığı başaramadı' denilmesi de zoruma gidiyor...’’
Ersümer'in de vurguladığı gibi gelinen noktada, ‘‘Bu kadar da pahalıya elektrik olur mu? 5-6 cent'e elektrik alınır mı?’’ yakınmasının bir anlamı kalmıyor. Bulunamayan elektriğin maliyeti ‘‘bir doları’’ aşıyor.
Üç yıl içinde Avrupa Birliği'ne tam üyeliği hedefleyen Türkiye, lamba söndürerek enerji tasarufu yapan ülke haline geliyor.
Paylaş