Koridorlarda ve bakan odalarındaki ziyaretçi sayısı, belki de TBMM'nin tatil döneminden kaynaklansa gerek çok az.
Odalardan tek ses yankılanıyor.
Koridorda yürürken sanki sterio ses düzeni kurulmuş gibi.
Herkes, televizyonda Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz'ü izliyor.
Özel Kalem'inden izin alıp bir bakanın odasına giriyoruz.
Yüzü asık, gözleri ekrana zımbalanmış gibi.
İçeri girdiğimizde başını ekrandan çevirmiyor, sert bir ses tonuyla ‘‘izleyin’’ diyor.
Öksüz konuşurken, televizyon ekranının yan tarafından ve altından döviz ve borsa rakamları akmaya başlıyor.
Döviz fırlıyor, borsa düşüyor.
Bakan önündeki kalemi kaptığı gibi ekrana fırlatıyor:
‘‘Yazıklar olsun. Ne bu yahu. Susma hakkını kullanıyormuş... Yarım saattir konuşuyor. Bir de konuşma hakkını kullansa ne olur acaba?..’’
Diğer bakanların yanına uğradığımızda anlıyoruz ki, tepki gösteren sadece bir önceki olmuyor.
Hepsi aynı tavrı gösteriyor.
Tepki sadece Başbakanlık'ta yoğunlaşmıyor.
MHP yöneticilerinden biri telefonla aynı sözleri tekrarlıyor:
‘‘Sayın Bahçeli defalarca uyardı. 'Sayın Hocam konuşmayın' dedi. Böyle bir günde ne anlamı vardı çıkıp bu sözleri etmeye. Partiye zarar veriyor.’’
OYUN PLANI
Dövizin 1 milyon 600 bin seviyesini aştığı haberi ekranlara yansıdığı dakikalarda, hükümetin yönetim merkezine teslimiyet havası hákim oluyor.
Bir yandan ANAP lideri Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz, diğer yandan Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan yoğun bir telefon trafiğine giriyor.
Özkan, Devlet Bakanı Kemal Derviş ile odasında durum değerlendirmesi yapıyor.
Bir anda Bakanlar Kurulu iptal ediliyor, ekonomi zirvesine karar veriliyor.
Herhangi bir oyun planı devreye konulamıyor.
BÜTÜNLEMEYİ GEÇEN
Ekonomik aktörler, siyasete hákim oluyor.
Nitekim, bir saat sonra Devlet Bahçeli,Enis Öksüz'ün istifasını alıp işleme koyuyor.
Haber, Başbakanlık'ta ve MHP'de, bütünlemeye kalmış öğrencinin sınıf geçmesine benzer bir sevince yol açıyor.
Bu görüntü Başbakanlığı yeni hákimiyetine almış değil.
IMF ile stand-by anlaşması yapıldığından bu tarafa yaşanan her artçı krizde aynı manzarayla karşılaşılıyor.
Program, projesi IMF tarafından hazırlanmış, gövde yapısı yüksek güçteki depremlere bile dayanıklı bir binaya benziyor.
Ancak zemin etüdü iyi yapılmamış bir araziye inşa edilmeye çalışıldığı da ortaya çıkıyor.
‘‘Bu işler siyasi, güven ortamına ihtiyaç var’’ yaklaşımına bu zeminde temel aranırken, alt tarafa bakılmıyor.
Öncelikle ‘‘ulusal sermaye’’; kendi egemenlik alanını koruyup kollamaya yanaşmıyor. Palyatif tedbir arayışlarıyla, kendini dövize teslim ediyor.
İlginçtir aleyhine olacağını bildiği halde, vatandaş da hayatını dövize endeksliyor.
Sado mazoşist ilişki toplumu hákimiyetine alıyor. Yarattığı hilkat garibesine teslim oluyor.
Sonunda, içinde bulunulan durumdan çıkmak ve bundan sonra gelecek bir artçı krizde uygulamaya konulacak alternatif oyun planlarını belirlemek üzere dün ekonomi yönetimi ile liderler buluşuyor.
İlk kez ‘‘beş hamle sonrasının’’ hesabı yapılıyor.