Paylaş
2019’da dünya genelinde 1.5 milyar insan seyahat etmiş, Türkiye’den de 7.4 milyon kişi geçtiğimiz yılın ilk dokuz ayında yurtdışına gitmiş.
Ancak artık bu tablo değişti. 2020’de dünya genelinde turist sayısının 850 milyona ineceği öngörülüyor.
Belli ki bizler de eskisi gibi yurtdışına gidemeyeceğiz. Yurtdışından da Türkiye’ye eskisi kadar çok turist gelmeyecek. Bazı yerlerde salgın yeterince hız kesmedi. Sınırlar henüz tam olarak açılmadı. Birçok ülke de iç turizmi özendiriyor.
İzmirli turizmci, İtaltur’un kurucusu Hande Arslanalp’e göre bizim için önde gelen pazar olan Avrupa ülkelerinde “önce ben, sonra AB ülkeleri, sonra diğer ülkeler” eğilimi hâkim.
“Pandemiye değil ekonomiye bakıyorlar, öyle olmasa İtalya’dan, İspanya’dan öncelikli olurduk” diyor.
Türkiye’nin salgınla mücadele ve sağlık sistemleri konusunda kendini kanıtladığını ve insanların gözünde güvenilir bir destinasyon olduğunu ispatladığını söylüyor.
Yaptıkları uluslararası toplantılardan edindiği izlenim de Almanların da aslında Türkiye’ye gelmek için istekli oldukları yönünde. Belki Almanlar gelebilir ama bu yıl diğerleri tatillerini muhtemelen kendi ülkelerinde geçirecek, yabancı turist sayısı düşük kalacak.
Bizler de bu yılı ülkemizin güzelliklerini yaşamaya ayıracağız. Batıdan doğuya, kuzeyden güneye her tarafını keşfedeceğiz, doğasının tadını çıkaracağız. Akdeniz ve Ege’de ve daha birçok yerde güvenli tatil yapabileceğimiz tesislerin sayısı hiç az değil.
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın hazırladığı Kontrollü Normalleşme Süreci Genelgesi’ni uygulayan yerler haziran ayı içinde açılıyor. Farklı bölgelerden üç tesis sahibine nasıl hazırlık yaptıklarını, ne gibi önlemler aldıklarını sordum.
Bana öyle geliyor ki biz de kendi önlemlerimizi alırsak, sosyal mesafe ve kişisel hijyen kurallarına uyarsak, keyifli ve sağlıklı tatiller yapabileceğiz...
Caresse Resort&Spa / Bodrum
Volkan Büyükhanlı:
Genelgeye ek olarak üyesi olduğumuz uluslararası iki marka Marriott ve Buddha Bar’ın ilave önlemleriyle sezona güvenli bir şekilde hazırlanıyoruz.
Oda sayımıza oranla ortak alanlarımızın gereğinden fazla büyük olması bize bu süreçte büyük avantaj sağladı. Rezidanslarımıza ve Caresse’ye ait özel teknelerimize kiralama taleplerinde yoğun bir artış gözlemliyoruz.
Ayrıca misafirlerimize Bodrum ve Gökova’nın harika koylarında günlük kişiye özel tekne turlarıyla izole plaj deneyimleri yaşatacağız.
Balık teknelerimizde keyif alarak vakit geçirmelerine olanak sağlayacak balık tutma deneyimleri sunacağız. Zaten otelimizde daha önce de plaj ve havuz bölgelerinde şezlong arası mesafe 2 metreden aşağı değildi. Buna devam edeceğiz.
Bu yıl da Buddha Bar imza yemeklerimiz, kokteyllerimiz ve müziklerimizle sezona 18 Haziran itibarıyla hazır olacağız.
Club Marvy / İzmir – Paloma Hotels / Antalya
Ece Tonbul: Covid-19 salgını günlük hayatlarımızı, tatil anlayışımızı tümden değiştirdi. Ancak biz 3 yıl önce insanların kendini özgür hissedeceği, denizle, yeşille bütünleşeceği bir anlayışla tesislerimizi tasarlamaya başlamıştık. Tüm tesislerimizde zaten her zaman konuklarımızın sağlığı ve güvenliği en büyük önceliğimizdi. ABTA ve Dünya Sağlık Örgütü’nün temizlik ve dezenfeksiyon konusundaki standartlarını uyguluyorduk.
Bu yıl yeniden açılışımız öncesi Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın genelgesinin yanı sıra, odalarda uygulanan UV sterilizasyon işlemlerini otelin genel alanlarında da uygulamaya başladık.
Tüm otellerimizde çalışanlara Covid-19 farkındalık eğitimi veriyoruz.
130 maddelik uluslararası geçerliliği olan Sağlıklı Turizm Belgelendirme Sertifikasyon Programı’na da zorunlu olmasa da dahil oluyoruz.
Dionysos Village Hotel / Marmaris
Ahmet Şenol: Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve Bakanlık tarafından yayınlanan Covid-19 ile ilgili en son gelişmeleri, standartları ve protokolleri yakından takip ediyoruz. Tüm odalar ve genel alanları düzenli olarak dezenfekte ediyor, misafirlerinin varışına hazır olmak için otelin bakımını kesintisiz sürdürüyoruz. Hijyen kurallarına ek olarak bu süreçte doğayı korumak ve yenilenebilir temiz enerji kaynağı için monokristal elektrik panelleri yaptırdık.
Otel alanında ve çiftlikte kiraz, bergamot, kumquat, kayısı, erik, şeftali ve vişne gibi birçok meyve ağacı dikildi.
Açık hava sinema geceleri etkinliği için yeni bir alan yaratıldı. Düğün, parti, kutlamalar gibi etkinlikler için yeni alanlar inşa edildi. Tenis kortu yenilendi.
Odalara yeni teknoloji klimalar monte edildi. Klasik teknemizle gezi, canlı müzik, zeytinyağı ve şarap tadımları, Çiftlik’te akşam yemeği etkinliklerimiz arasında.
Levrek Buğulama da İstemeyin Ama...
Reha Tanör’ün geçtiğimiz haftalarda raflara çıkan kitabı “Levrek Buğulama da İstemeyin Ama” bugüne dek yazılmış restoran eleştirilerinden çok farklı bir bakış açısına sahip.
Kitap, seyahatten yemeğe, otel konaklamalarından kent betimlemelerine, kadın-erkek ilişkilerinden yaşam kültürüne farklı konuları felsefi bir bakış açısı ve ironik bir dille harmanlıyor. Her bölüm kısa bir öykü tadında, zaten alt başlığı da “İçinde Lokantası Olan Sohbetler”.
Garanti Yatırım Ortaklığı Yönetim Kurulu Başkanı Reha Tanör, tam bir yeme-içme tutkunu, keşfetme peşinde bir gastro filozof. Onu ilgilendiren malzemelerin detayı değil; bir bütün olarak lezzeti, damak tadına uygun olup olmadığı ve bunların önemini ortaya çıkaracak dekorasyonu, tarihi, hikayesi, sunuluş biçimi ve o an karşı karşıya kalınan insan ilişkileri.
Aslında kitabının içeriğini en iyi kendisi anlatıyor: “Gördüklerimi, görmediklerimi, yaşadıklarımı yaşamadıklarımı, düşündüklerimi, düşünemediklerimi, Bodrum’dan Londra’ya, Capri’den Tokyo’ya dek dolaşarak anlattım.
Hani ‘Yediğin senin olsun, gördüklerini anlat!’ derler ya, ben hepsini birden anlatıverdim”.
Kitapta dünyanın en iyi restoranlarından kıyıda köşede kalmış lezzet duraklarına 90’ın üzerinde mekân yer alıyor. Her biri sanki birlikte yemeğe çıkmış, sohbet ediyor gibi keyifli bir gülümsemeyle okunuyor...
Reha Tanör yemeğe çıkarken nelere dikkat ediyor?
· Lokantalara genellikle hafta içinde giderim. Cuma ve cumartesi akşamları daha kalabalık olur, servis kalitesi düşer, fiyatlar yükselir.
· Balık yiyeceksem mutlaka kaşı gözü yerinde balık isterim. Parçalanmış ya da sosa bulanmış balık yemem.
· Sıradan lokantalarda ‘şefin spesiyalitesi’ gibi yemeklerden uzak dururum. En çok tüketilen yemeklerden isterim.
· Her yerde midye ve çiğ salata yemem.
· Pazar brunch’larından hiç hoşlanmam, iki nedenle. Birincisi ben pazar öğlenleri rakı içerim, sonra da gider yatarım. İkincisi çok az yemek yerim. Brunch büfeler çok zengindir. Yemediğim şeylerin parasını ödemek zorunda kalırım. Ancak Reha Bey’in bir istisnası var. O da kitapta...
Paylaş