Sanat ve yemek kültürü her zaman yan yana

Endişe, heyecan ve belirsizliğin her yanımızı sardığı zor bir dönemden geçiyoruz. Hangi alanda yazarsak yazalım içimizde bir boşluk var. Ama bir yandan da biliyoruz ki bu girdaba kendimizi kaptırmamalı, hayatı normal akışına döndürmeliyiz. Bugünkü ajandamızda, kapandığına çok üzüldüğüm bir restoran ve çok etkilendiğim bir sergi var...

Haberin Devamı

Sanat ve yemek kültürü her zaman yan yana

Maya’nın mayası tutmuştu ama...
İstanbul’un en iyi şef restoranlarından biri olan Karaköy Lokanta Maya kapanıyor. Altı yıl kadar önce ilk açıldığı günleri dün gibi hatırlıyorum. Genç şef Didem Şenol’un yaratıcı yemekler sunan bir restoranı İstanbul gastronomi sahnesine kazandırmasına çok sevinmiştim.
“Az masalı, şefi her daim işinin başında, mevsiminde malzeme kullanan, lezzetli, özgün yemekler sunan, fiyat kalite dengesini tutturmuş bir lokanta” hayalime en uygun yerlerin başında gelirdi Maya. Arkadaşlarım bir öneri istediklerinde de mutlaka listenin içindeydi.
Didem Şenol açıldığı ilk günden bugüne felsefesinden, anlayışından hiç ödün vermedi. Her geçen gün kendini geliştirdi. Ekibini yetiştirdi. Mutfağını her zaman pırıl pırıl genç kadın şef adaylarına açtı.
Lokanta Maya’nın ne zaman kapısından içeri girsem içim açılırdı. İlk kez mücverine vurulmuştum. Gerçekten de hâlâ İstanbul’un en iyi mücverini yaptıklarını düşünüyorum.
Sadece mücver değildi tabii Maya’nın özel yemekleri. Pastırması da zaman içinde bir başyapıta dönüştü. Kaburgalı içli köftesi ve sakızlı muhallebisi de öyle. Deniz ürünlerini de gönül rahatlığıyla yediğim ender restoranlar arasındaydı. Karamelize levrek, kırmızı soğanlı ızgara ahtapot, füme çipura patesinin tadı hâlâ damağımdadır.
Ama ne yazık ki, turizmin yok olma düzeyine inmesi, yolcu gemilerinin İstanbul’a uğramaması ve kentin sürekli yeni popüler semt ve yeni açılan yer peşinde koşan kitlesi gibi nedenler Maya’yı da etkiledi.
Didem Şenol her zamanki zarafetiyle “Hayatta bazı durumlar bazı adımların atılmasına sebep oluyor. Her ne kadar bitişler hüzünlü olsa da bazı şeyleri tadında sonlandırabilmek de bence değerli. Ben de bu dönemi araştırarak, yenilenerek, kendimizi biraz nadasa bırakıp yeni fikirler geliştirerek geçirmeye karar verdim. 6,5 senedir müthiş keyifli insanlarla yan yana çalıştım. Birçok dost biriktirdim. İyi ki açmışım, iyi ki böyle bir dönemi yaşamışım. Kapatacağımızı duyurduktan sonra gelen tepkiler, yemeğe gelen, arayan, yanımızda olan tüm dostlar çabamızın ne kadar karşılık bulduğunu gösterdi” diyor.
Büyük bir olasılıkla bu hafta sonu kapanacak olan Maya, umarım birkaç yıl içinde başka yerde, başka koşullarda da olsa tekrar kapılarını açar.
Zaten Didem Şenol’un diğer konsepti Gram, Tepebaşı’ndaki yerinde Orjin Plaza’nın yemek katında ve Kanyon’un içindeki küçük satış noktasında yoluna devam ediyor. Didem Şenol’un mutfağıyla tanışmamış olanlar Gram’ları denesin derim...

 

Haberin Devamı

Bozcaada Akvaryum Koyu’nda Festival

Haberin Devamı

Sanat ve yemek kültürü her zaman yan yana

Tamirane, 3-8 Ağustos tarihleri arasında Bozcaada Akvaryum Koyu’na konuk oluyor. Giderken yanında ünlü sokak yemeklerini, kokteyllerini ve Indie müziğin İstanbul’daki en iyi isimlerini de beraberinde götürüyor.
Bir haftalığına Akvaryum Otel’e yerleşen Tamirane, adada ilk kez bir festival deneyimi yaşatmak istemiş. Etkinlikler her gün akşamüstü Happy Hour’la başlıyor, DJ performansları, sokak yemekleri konseptli akşam yemeğinin ardından 21:30’da konserlere geçiliyor.
Konser programında Dilara Sakpınar, Cenk Erdoğan & Ceylan Ertem, Nil İpek, Biz, Can Güngör, Gaye Su Akyol, Jazz Manouche gibi isimler yer alıyor.

 

Sıra dışı bir sergi: İçinde Kim Var?

Haberin Devamı

Sanat ve yemek kültürü her zaman yan yana

İstanbul Modern’de bir ay kadar önce açılan İnci Eviner Retrospektifi: İçinde Kim Var sergisini Eviner ve İstanbul Modern Direktörü Levent Çalıkoğlu ile birlikte dolaştık.
Kendine özgü, kimselere benzemez bir dil yaratan, güncel sanatın en yaratıcı isimlerinden İnci Eviner’in en basit gibi görünen deseni de içinde dünyayı barındıran video çalışmaları da ne zaman karşısına geçsem bana heyecan verir.
İstanbul Modern’de, ilk kez yaşayan bir kadın sanatçının retrospektifine yer veriliyor. Ancak hem Eviner’in hem de Çalıkoğlu’nun üstüne basa basa dillendirdiği gibi bu klasik anlamda bir retrospektif, yani bir arşiv sergisi değil. Yapıtlar kronolojik sıralamayla bir araya getirilmemiş. Sergi salonu geçmiş ve şimdinin iç içe örüldüğü bir hafıza bahçesi olarak yeniden kurgulanmış.
Bir enstalasyon, yerleştirme alanına dönüştürülmüş mekana girdiğinizde, sanatçının 40 yıla yakın bir zaman diliminde ürettiği desen, resim, video, heykel ve fotoğraf gibi farklı disiplinleri harmanladığı imgeler dünyasına da adım atıyorsunuz.
Bu dünyada, yapıtların üretildikleri dönemlerde yaşanan toplumsal, politik ve sosyo–kültürel koşullar içinde kadın, toplumsal cinsiyet, kimlik politikalarına dair farklı olayların yansımaları var. Zaten tüm kurgu da bu bağlar görülsün, hissedilsin diye düzenlenmiş.
2002 yılında ilk kez Kasa Galeri’de sergilenen, Ortadoğu’daki olaylardan etkilenerek yaptığı, yüzlerce canlı çocuk bombanın yer aldığı “Patlamaya Hazır Yürek” çalışması sanki bugünleri işaret ediyor.
Keza burs alarak gittiği Fransa’da ürettiği “New Citizen” yapıtı da bugün bile Batı’ya giden herkesin az ya da çok yaşadığı kültüre adapte olamama, kültürün dışında bırakılma halini son derece etkileyici bir anlatımla gözler önüne seriyor.
2009 tarihli “Harem” adlı video çalışmasındaki kızların istem dışı aynı hareketleri sergilemelerinin, tuhaf davranışlarının ardında, 1977 yılında henüz öğrenciyken Darülaceze’ye gidip yaptığı desenler yatıyor. Darülaceze’ye gidişinin nedeni de Akademi’nin stüdyoda “nü” desen çizme geleneğine baş kaldırması, bedenleri gerçek halleriyle resmetme arzusu.
Eviner, 1980’lerden itibaren ürettiği “Coğrafya”, “Deri”, “Tut”, “Parlamento”, “Evden kaçan Kızlar”, “I Don’t Belong Here”, “Ulusal Zindelik” ve daha birçok çalışmasında Avrupa’nın ikiyüzlü göçmen politikası, yabancı olma hali, göçler, baskı altındaki kadın cinselliği, ergenlik, kadın olma, intihar, kimlik bunalımları, varoluş sorunları gibi konulara ağırlıkla yer vermiş.
Ancak bu konuları işlerken mağduriyet değil, sorgulama, başkaldırı çerçevesinden bakıyor dünyaya ve tabii ki içinde yaşadığı ülkesine.
23 Ekim’e dek devam eden, hayata farklı bir pencere açan bu sergiye mutlaka gidin, sonrasında da İstanbul Modern’in restoranında denize ve tarihi yarımadaya karşı bir şeyler yiyip için derim.
İstanbul Modern henüz geçici yeni yeri Paket Postanesi’ne taşınma kararı almamış. Sanıyorum en azından yıl sonuna dek bu mekandalar.
Levent Çalıkoğlu’ndan aldığım diğer güzel haber de İstanbul Modern’in bahçesindeki kafe, yakında özellikle gençler ve öğrenciler düşünülerek daha da uygun fiyatlarla hizmet vermeye başlayacakmış...

 

 

 

 

 

Yazarın Tüm Yazıları