Paylaş
Ancak Wikipedia’da dünyanın her yerinden gönüllü olarak katılan yazarların verdikleri bilgilerde bazı hatalar ortaya çıkabiliyor. Doğru bilgilerin baştan savma yazılması ise absürd sonuçlar doğuruyor.
Özellikle de bizim sanatçıların İngilizce yazılmış biyografilerinde... Ben sizin için biraz araştırdım. Bu bilgiler doğru da olabilir, ancak biyografilerde çok komik durdukları kesin.
Kayahan: Türk pop müziğinin temel taşlarından Kayahan, 1949’da Ankara’da doğdu. Gençlik yıllarını Ankara’da geçirdi. Sonra İstanbul’a yerleşti. Daha sonraları uzun süre Gömeç’teki İnta Sevgi Köyü’nde Geceler Caddesi ve Mavilim Caddesi’nin kesiştiği Hülyam Çıkmazı’nda yaşadı. Bu köydeki bütün cadde ve sokaklar, Kayahan’ın şarkılarının isimlerinden oluşmaktadır. Şu anda ise kızının eğitiminden dolayı İstanbul’da yaşamaktadır. (Şaka değil vallahi Kayahan’ın özgeçmişi böyle başlıyor!)
Orhan Gencebay: 16 yaşından itibaren jazz ve rock müzikle ilgilenmeye başladı, çeşitli orkestralarda tenor saksofon çaldı. Daha sonra İstanbul’da konservatuvara girdi. Askerde de saksofon çalmaya devam etti... (Orhan Baba’yı Batsın Bu Dünya’da saksofon çalarken düşünsenize...)
Nejat İşler: Üniversiteyi kazanamayan Nejat İşler, para kazanmak için çay partileri düzenlemeye başlasa da başarılı olamaz ve borçları artar. Borçlarını kapatabilmek için 10 yıl kadar Mahmutpaşa’dan tişört alıp Teşvkiye’de satar. Ancak kış aylarında tişört satamayacağından plak, kitap, dergi satışı yapar... (Kış aylarında tişört satamayınca! Bu nasıl bir ayrıntı manyaklığıdır?)
Ümit Besen: Biyografi ‘Represents the darker side of Tarabya school of electronic music’ (Türkçe meali: Tarabya elektronik müzik ekolünün karanlık temsilcisi) diye başlıyor ve aynen şöyle devam ediyor: “Ümit, ilkokul sıralarında amcasının kırık bir melodikasını bulup çalmaya başladı. Babası tarafından bu yeteneği fark edildi ve ona yeni bir melodika alındı. İlerleyen yıllarda akordiona döndü. Daha sonra lise yıllarında org çalmaya başladı.”
Bülent Ersoy: Herkesin takdirini kazanan geniş entervalli ve yüksek volümlü sesi, Japonya’da ses laboratuvarlarında yapılan testler sonucu yüzde 100 kusursuz bulundu (kaynak belirtilmeli) ve 1997 yılında Uluslararası Montu Merid Müzik Doktoru unvanıyla ödüllendirildi. (Bilgiyi veren de kaynak belirtilmeli demiş. Ersoy hangi laboratuvara başvurdu acaba?)
Müslüm Gürses: Arabesk müziğin kült sanatçılarından biri... Müslüm Baba olarak anılıyor (means ‘Papa Müslüm’ in Turkish). Son yıllarda Afganistan, Lübnan, Trinidad Tobago, Brezilya ve Küba’da popüler olmaya başladı.
Yılmaz Erdoğan: Hakkari’de doğmuştur. Çocukluğu Ankara’da geçmiş, İstanbul’a göçmüş, kıvrak zekası sayesinde zamanı, mekânı ve ortamı iyi kullanmasını bilerek sanat alanında belirleyici bir tekel oluşturmayı başarmıştır. (Tekel oluşturmak! İlginç bir tespit...)
Nuri Alço: Bir bankada kredi istihbarat şefliği yapmıştır. Daha sonra Pfizer ilaç firması bölge temsilciliğine geçmiştir. Bankacılık ve eczacılığın ardından mankenlik yapan Alço, 1974’te Yeşilçam’a geçmiştir. (Demek ‘gazoza ilaç atma’ taktiğinin evveliyatı varmış...)
Sanatçılarımızın niye yurtdışına açılamadıkları şimdi belli oldu. Acilen Wikipedia’daki bilgilerini gözden geçirsinler.
Hadise Eurovision değil ekstra derdinde
Hangi kanalı açsam, Hadise çıkıyor karşıma. Sanki Eurovison’da birinci oldu, yarın Taksim Meydanı’nda kutlama var! Tamam, halk Hadise’ye doyamıyor ama bu kadar da abartılmaz ki! Katılmadığı bir kadın programları kaldı...
Hadise’nin aslında İbo Show’da değil, yurtdışında şarkısını tanıtması gerekiyor. Puanı biz değil, onlar verecek. Eurovision’da artık şarkıların yüzde 50 jüri, yüzde 50 halk oylamasıyla değerlendirileceğini de unutmayalım. Eskiden gurbetçilerin oylarıyla ilk 10’a girmek garantiydi. Yani Hadise’nin işi eski katılımcılara göre daha da zor.
Bu arada Hadise’nin Ankara’da sahne aldığı Mesa Salata Bar’ı gördünüz mü? Ne salaş yerdi öyle! Sahnenin ortasında üçlü priz vardı, kenarda çocuklar oynasa, düğün salonu dersiniz. Hadise’de “Hazır popülerim, ekstralara tam gaz devam edeyim” der gibi bir hava var. Bence acilen yurtdışı PR’larına başlasa iyi olur.
KİM NE DEDİ
S. Arabistan Başmüftüsü Şeyh Abdülaziz El Şeyh: “10-12 yaşlarındaki bir kız evlenme çağındadır, küçük olduğunu düşünenler hatalıdır.”
Maruja Torres (Ödüllü İspanyol gazeteci): “Gazeteci ne yazamayacağını sormamalı. Gazeteci tavanın nerede olduğunu bilmek zorunda değil. Kafasını çarptığında öğrenecektir.”
Tarafıma göndermiş olduğunuz nazik düğün davetiyenize teşekkür ederim, ancak yoğun programım nedeniyle üzülerek aranızda olamayacağım.”
(AKP’li Belediye Başkanı Tacettin Sarıoğlu, Uğur Mumcu anısına düzenlenen törene katılamayacağını bu mesajla duyurdu...)
Paylaş