Paylaş
Bizim boşanma sebebimiz; Arzu Hanım’ın fala ve Bülent Ersoy’a olan yakınlığıdır. Ersoy bize gelip, günlerce kalıyordu. Bu yakınlık, evlilik hayatımızı ve çocuklarımın gelişimini olumsuz etkilediği için boşandık.”
Prof. Dr. İbrahim Saraçoğlu yaptı bu açıklamayı Günaydın’a...
Saraçoğlu’nun haklı olabileceğini düşünüyorum.
Çünkü 36 yaşında bir yetişkin olarak ben bile Bülent Ersoy’dan korkuyorum! İnşallah Bülent Hanım alınmaz ve yazdıklarımı bir eleştiri olarak kabul eder. Ersoy yüzüne öyle abartılı makyaj yaptırıyor ki, “Nip/Tuck” dizisindeki Carver karakterini andırıyor. Sanki yüzüne bir maske takmış gibi...
O abartılı makyaja, devasa takılar, grotesk kıyafetler ve derinden gelen oktavlı ses de eklenince durum daha da vahim bir hal alıyor.
Vallahi anlatırken bile titriyorum.
Bence Ersoy mutlaka bir korku filminde oynatılmalı. Kesin gişe rekoru kırar...
Seyirci sayısı meselesi
Farkındasınızdır...
Son birkaç yıldır iddialı Türk yapımlarının vizyonda olduğu dönemde hafta sonu gişelerini sürekli haber yapıyoruz. Müdürümüzün her pazartesi “Gişeleri sordunuz mu? Listeler geldi mi?” soruları dağıtımcıları bile etkisi altına alıyor. Ne yapıp edip, hasılatları pazartesi gününe bize yetiştiriyorlar ve bu gişe haberleri büyük ilgi görüyor. Çünkü ilk üç gün hasılatı okuyucular için beğeni kriteri oluşturuyor.
Biliyorsunuz iki hafta önce sinema sektörümüzde bir ilk yaşandı ve “7 Kocalı Hürmüz” filminin gişesi açıklanmadı.
Bayramdan sonra açıklanması bekleniyordu ama yapımcı Sami Dündar’dan tartışma yaratacak şu açıklama geldi: “Beyanlara dayalı, doğruluğu denetlenmeyen gişe bilgilerinin içinde anılmak istemiyoruz. Kuralları olmayan bir yarışa dâhil olmak istemiyoruz.” Aynı açıklamada hiçbir filmin gişe rakamlarının denetlenmediği ve denetlenebilir bağımsız Box Office kurumlarına ihtiyaç duyulduğundan da bahsediliyor.
Dündar’ın açıklaması ilk bakışta kulağa mantıklı geliyor ama benim Dündar’a sadece üç sorum olacak.
1- Eğer gişe hasılatınız atıyorum 200 bin kişi olsaydı yine açıklama yapmayacak mıydınız?
2- Dağıtım şirketlerinin güvenirliğini tartışmaya açıyorsunuz. Onca büyük şirket dururken neden yılda sadece iki-üç film çıkan Cinegroup’a filminizi dağıttırdınız?
3- Dünyada gişe hasılatlarının bağımsız kurumlar tarafından denetlendiğine dair elinizde bir örnek var mı?
Hasılatı bağımsız denetlemek ütopya
Son soruya detaylı yanıt verelim ki, gişe hasılatlarına dair sinema sektöründe dönen dedikodulara da son noktayı koyalım.
Gişe hasılatlarının bağımsız kurumlar tarafından denetlenmesi sorunları ortadan kaldırır ama dünyanın hiçbir ülkesinde yapımcı ve dağıtımcı şirketlerden bağımsız gişe hasılatlarını denetleyen bir kurum yok.
ABD’de ve birçok Avrupa ülkesinde gişe hasılatlarını Rentrak ve ACNielsen şirketleri denetliyor ama onlar da elde ettikleri bilgiyi açıklama özgürlüğüne sahip değiller. Bu şirketler gişe hasılatlarını, sadece bu zahmetli işle uğraşmamak için kendilerine para veren dağıtım şirketleri ve yapımcılara açıklıyorlar. Onlar da medyaya...
Yani isterlerse sinema şirketleri ve yapımcılar da açıklama yapmama özgürlüğüne sahipler ama ortada yıllardır süre gelen bir gizli anlaşma var...
Her şirket gişe hasılatını açıklıyor. Yanlış ve eksik beyanda bulunulursa tıpkı bizde olduğu gibi maliye tepelerine biniyor.
Ayrıca Türkiye’nin dünya sinema pazarındaki gelir yüzdesinin kaç olduğunu biliyor musunuz? 0.5... Bir bile değil! Kimse bu küçük yüzde için Dündar’ın ütopyasını hayata geçirme zahmetine girmez.
Ortada tek bir sorun var o da Türkiye’de hafta sonu gişe hasılatının bazıları tarafından yüzde 10 oranında fazla açıklanması. Daha fazla açıklayamazlar. Çünkü o fazla açıklanan gişe rakamları daha sonraki haftalarda bilet sayısı düşük gösterilip orantı sağlanıyor. Eğer orantı sağlanmazsa maliye devreye giriyor. İşte asıl çözülmesi gereken sorun bu...
İlk üç günde gişe hasılatlarının geç açıklanması ve oranın az da olsa yüksek tutulması.
Ne yazık ki, bu sorunu ortadan kaldırmanın formülü de dünyada yok.
Paylaş