Mevlüt Tezel

maNga’nın after party’si kebapçıda son buldu

7 Kasım 2009
MTV Avrupa Müzik Ödülleri’ne dair izlenimlerimi sabaha karşı 04.00 gibi çakırkeyif modunda yazmaya başladım, hatalarım varsa affola.

Çakırkeyif olmamın nedeni, maNga ekibiyle tören sonrası partilememizdi.
Yok, birkaç ünlü göreceğiz, onlarla fotoğraf çektireceğiz diye MTV’nin

Berlin’in üç-dört yerinde düzenlediği partilere akmadık, biz bize

eğlendik.
Berlin’in underground müzik piyasasının kalbinin attığı salaş mekanlara

takıldık.
En salaş yer de gecenin sonunda karnımızı doyurmak için girdiğimiz

kebapçı oldu.

Yazının Devamını Oku

Berlin notları...

6 Kasım 2009
Berlin havaalanındaki taksiciden, barmenine, bakkalından çakalına herkes Türk’tü.

Evet, Berlin’de çok Türk olduğunu biliyordum da, bu kadar çoğaldığımızı bilmiyordum. Taksici sayımızın 500 bine ulaştığını söyledi. 

Almanya bira cenneti ve üstelik çok da ucuz, meyve suyuyla aynı fiyat neredeyse. Bira manyağı İngilizlerin sırf hafta sonunda ucuza bira içmek için Berlin’e geldiklerini de taksici söyledi. Bir diğer geliş sebepleri de seks turizmiymiş. Türk girişimci ruhu bu sektörde de kendini göstermiş. Şimşek Kardeşler, Berlin’in en büyük genelevi Artemis’i işletiyormuş. 

Berlin’e gidip döner yemeden olmaz... Buradaki dönerler Türkiye’den çok daha leziz. Bir de içini yağmur ormanına çeviriyorlar, envai çeşit yeşillik dolduruyorlar. Sosları da çok ilginç. Çili sosu biliyordum da naneli, sarımsaklı sos döktüklerini ilk defa gördüm. Türkiye’de her yerden dönerci fışkırıyor ama buradaki yaratıcı ruh yok diyorum. 

KENAN VE NİL NEDEN BERLİN’E GİDEMEDİ

Yazının Devamını Oku

İyi ki varsın Okan Bayülgen

31 Ekim 2009
Kızın Zehra’ya basın yasağı koydurarak çok akıllıca bir şey yapıyorsun. (Hülya Avşar’a söylüyor)

Ben aslında biraz küfredilmesinden yanayım. Birazcık küfredilebilir televizyonda, yani bütün dünyada olduğu gibi.

Evliliğim en az 10 sene sürer.

İstanbul çocuk ismi değil ama Şirin istedi.

Ben Türk’üm, çocuğum neden Amerika’da doğsun?

Yazının Devamını Oku

İngiliz belgeselciler beni de kandırdı

30 Ekim 2009
Bu haftaki yazı konum müdürümden geldi...

Önce bu nefis konu için ona teşekkür ediyor ve hemen mevzuya giriyorum:

The Sun ve Daily Mirror gibi ünlü İngiliz gazetelerinde çıkan Madonna’nın eski kocası Guy Ritchie’nin gözünün morarma haberini biz de arka sayfada kullanmıştık.

Meğer bu haber, geçtiğimiz hafta Londra Film Festivali’nde gösterilen “Starsuckers” adlı belgeselin yönetmeni Chris Atkins’in bir oyunuymuş.

Atkins, Amy Winehouse’un saçlarının yanması, Avril Lavigne’in bir gece kulübünde uyumasıyla ilgili başka sahte haberleri de İngiliz tabloid gazetelerine servis etmiş. Her şey Atkins’ın düşündüğü gibi olmuş. Bu haberlerin birçoğu kontrol edilmeden yayınlamış.

Yazının Devamını Oku

Halk, ilanı veren sanatçılarla dalga geçti

24 Ekim 2009
Sanatçıların Timuçin Esen vakasından yola çıkarak magazin basınını kınadıkları ilanı görünce üzülmedim desem yalan olur.

Sonra internette bu ilanla ilgili okuyucu yorumlarına göz attım.
Ne gördüm biliyor musunuz?
Haberle ilgili 170 okuyucu yorumundan yaklaşık yüzde 80’i bu ilanı verenleri haksız bulmuş.
Evet, tek tek okudum. İlanı haklı bulanları da aşağıdaki yorumlara eklemek istiyordum ama o zaman da birkaç yorumla halkın genel düşüncesini çarpıtmış olacaktım.
O ilanın altında imzası olan sanatçıların yüzde 80’i tek bir ajansa bağlı! Bu yorumları sanatçılarına topluca mail atarlar artık.
O kadar sert yorumlar vardı ki, bunlar en masumları:
? Sanatçı başka şeydir, bunlar değil. 12 Eylül döneminde bile halkının sorunlarıyla ilgilenen sanatçılar vardı. Bunlar geyik muhabbetçisi ve para düşkünü. Güncel herhangi bir konuyu işleyeni var mı şimdi? Kınanacak tek şey olarak magazin basınını görenleri sanatçı olarak göremem. (Serkan)

Yazının Devamını Oku

Hıncal, Ahmet Hakan ve Beren’in göğüsleri

23 Ekim 2009
Sayın Ahmet Hakan ve Hıncal Uluç... İzin verirseniz “Gecenin Kanatları” filmindeki sevişme sahnesinin basına sızması konusunda girdiğiniz polemiğe ortak olmak, bir iki düzeltme yapmak istiyorum. Ne de olsa bizim kara sularımıza girmişsiniz. Ahmet Hakan önce “Gemide”, “Laleli’de Bir Azize”, “Dar alanda Kısa Paslaşmalar” filmlerinin altında imzası olduğu için Serdar Akar’ı göklere çıkarıp, sonra da Beren Saat’in sevişme sahnelerini basına sızdırmakla eleştirmiş.
Evet, Akar, Hakan’ın bahsettiği harbi filmlere imza attı ama unutuluyor galiba... Akar “Maruf” hezimetinden sonra epeyce dizi de çekti... “Koçum Benim”, “Aşk Meydan Savaşı”, “Sağır Oda” diye sıralanır bu diziler. “Elveda Rumeli” yıldızlı peki alacak bir projeydi ama Akar aynı zamanda “Kurtlar Vadisi: Irak” filmi ve “Kurtlar Vadisi” dizisinin en kanlı, şiddeti en öven bölümlerini de çekti.
Yani Akar’ın magazin, TV ve sinema üçgeninin tam ortasında biri. Yani Nuri Bilge Ceylan, Zeki Demirkubuz yapsa “Evet, olmadı” denebilir. Ama Akar yapınca aynı etkiyi bırakmıyor.
Ayrıca Hakan’a bir tüyo: O fotoğrafların basına yansımasından genelde yönetmenlerin pek haberi olmaz. İşi bilen yapımcı ve PR şirketi servis eder o fotoları.
Gelelim Hıncal Uluç cephesine... Uluç, Hakan’a “Mars’ta mı yaşıyorsun artık filmler en etkili böyle tanıtılıyor” demiş.
Doğru söylüyor ama bir de maalesef magazin anlayışımız bu demeye getirmiş. Beren Saat’in ya da diğerlerinin sevişme fotoğraflarının ya da görüntülerinin yayınlanması Mars’ta bile magazin haberidir.
Unutulan daha önemli bir konu: Bugün Türkiye’de sinema dergilerinin kapanmasında magazin basının da etkisi vardır.
Evet, magazin Saat’in fotoğrafını yayınlar ama aynı zamanda her hafta vizyona giren filmlere sayfalar dolusu röportaj ayırır, gişe sonuçlarını anında sayfalarına taşır, yeni çekilecek filmleri manşete çıkarır.
Yani demem o ki, sinema sektörüne en büyük kıyağı magazin basını çeker.
Uluç’un yazısının bence asıl tartışılması gereken bölümü ise film ve dizilerdeki sevişme sahnelerinin internette tıklanma rekoru kırması.
Kamuoyuna fazla yansımıyor ama Türkiye’de artık internette en masum erotik siteye girmek bile yasak.
Açık site kalmadı gibi bir şey. Hükümet nasıl bir ekip kurdu, bravo. Galiba bu ekip işine gerçekten severek, zevkle yapan genç bir kadrodan oluşuyor.
Dizilerdeki en masum öpüşme sahnelerinin bu kadar ilgi görmesinin nedenlerinden biri de belki budur.

Özel hayat mı dediniz

Biz dizilerdeki öpüşmeyi, ünlülerin bar kapısında fotoğraflarının çekilmesini memleket meselesi yapalım, bakın elin oğlu neyle uğraşıyor, özel hayat kavramı hangi boyutlarda...
Flying Dutchman adlı blogta gördüm haberi... The Sun, Daily Telegraph gibi ünlü İngiliz gazeteleri ondan bahsediyor.
O dediğim “I Just Made Love” adlı bir internet sitesi... Twitter’da da sayfaları var.
Efendim, bu siteye tıkladığınızda karşınıza kocaman bir dünya haritası çıkıyor. Google Earth benzeri bir şey. Haritaya zoom yaptıkça kentlere mahallere kadar iniyorsunuz ve karşınıza üst üste binmiş tavşan logoları çıkıyor.
O logoların her biri, o an, o yerde sevişen insanları simgeliyor. Bu paylaşımcı arkadaşlar nasıl seviştiklerini, hangi atraksiyonlara imza attıklarını sitede detaylı bir şekilde anlatıyor. Hatta pozisyonlar komik figürlerle betimleniyor. Bir de sayaç var, o an tüm dünyada bu siteye üye kaç kişinin seviştiğini gösteren.
İsterseniz bu arkadaşlarla Twitter’dan da mesajlaşıyorsunuz. Canlı canlı yorum alıyorsunuz. Bakalım daha neler göreceğiz...

MTV törenine yok

İstanbul’un 2010’da Avrupa Kültür Başkenti olma mevzusunda 2010 Ajansı’nın icraatlarını ilk eleştirenlerden biriydim. 151 milyon TL’lik devasa bütçesinin nerelere harcanacağı konusunda kafamdaki soru işaretlerini hep paylaştım ve korkulan oldu. 2010 Ajans’ın Görsel Sanat Yönetmeni Beral Madra’nın kendi üç projesi için 583 bin TL ödenek aldığı, Yeni Şafak yazarı Ayşe Böhürler’in ajansa danışma kurulu üyesi olmadan önce başvurduğu “İstanbul’un Sırları” belgeseli için 210 bin TL ödeneceği iddia edildi.
Hemen size bir son dakika gelişmesi aktarayım... Hani İstanbul, 2010 MTV Avrupa Müzik Ödülleri’ne aday gösterilmişti, eğer 2010 Ajansı destek verirse kazanma ihtimali yüksekti. Madonna, U2, Eminem, Beyonce, Justin Timberlake, Britney Spears gibi 50’ye aşkın dünya starı İstanbul’da buluşacaktı, Türkiye’nin acayip tanıtımı olacaktı... Olmadı!
Çünkü 2010 Ajansı bu projeye destek vermek yerine ağlak belgesellerin hüzünlü sesi, dünya starı Tayfun Talipoğlu’nun “İstanbul’da Kadın Olmak” belgeseli için tam 1 milyon 295 bin TL ödenek ayırdı... Yazık!
Artık 2010 MTV Avrupa Müzik Ödülleri törenini Atina’dan izleriz.
Yazının Devamını Oku

Kızıyla fotoğraflarının çıkmasından utanıyormuş

17 Ekim 2009
Timuçin Esen’den de, sözde ‘magazin terörü’nden de gına geldi...

“Farklı bir şeyler yazayım” diyordum ki, TV’de Hülya Avşar’ın “Kızımla yan yana fotoğraflarımı gazetede görmekten utanıyorum” dediğini duydum.

Okan Bayülgen de Avşar’ı kızı Zehra için koyduğu basın yasağı için övüyordu. Bir de “Yurtdışından alışveriş yapalım, buradaki alışveriş merkezlerinde her yerden magazinci fışkırıyor” diyorlardı.

Keşke yurt dışına gitseler ve hiç geri dönmeseler, hatta yabancı yıldızlarla değişik tokuş yapsak onları.

Bu fotoğraflarda gördüğünüz milyon dolarlık yıldızlar, Oscar’lı oyuncular çocuklarıyla her dakika objektiflere yansımaya utanmıyor da Hülya ve Okan utanıyor!

Yazının Devamını Oku

Yıldırım Türker’e ev ödevi

16 Ekim 2009
Önceki gün Hürriyet’in ikinci sayfasında yayımlanan kavgaya karışan muhabirin polisteki ifadesi ve internetteki muhabirlerin kafalarına inen yumruk görüntüleri, Timuçin Esen’in pek de masum olmadığını gösterdi.

İlk günlerde Esen’e anketlerde ezici bir çoğunlukla destek veren halkımız arasında paparazziye hak verme eğilimi artıyor...

Kavgayı tetikleyen eğer Esen’in eski sevgilisi şebnem Ferah’ı Tuna Kiremitçi ile el ele görmesiyse bu işten en zararlı çıkacak kişi bence Radikal köşe yazarı Yıldırım Türker’dir.

O nasıl duygusal bir savunmaydı öyle. Esen’in saldırma nedenini öyle acıklı anlatmış ki, o yazıyı kim okusa gece magazinci avına çıkar. Bir de 40 kişilik kameralı bir grup Esen’in peşine düştü diyordu! (Bütün basındaki gececi muhabirleri toplasak 20’yi geçmez) Bu noktada Türker’e ‘objektif yazar nasıl olunur’u izah etmeme gerek yok herhalde. Bence bu vakada gazetecilik anlamında hakkıyla işini yapan yine magazinciler oldu. Her iki tarafa da söz verdiler, hatta Esen’in haklı olduğu noktaları öne çıkardılar ve hepsinden önemlisi özeleştiri yaptılar.

Bu işten en karlı çıkan ise köşe yazarları oldu. Yine bildik bir dilde magazincileri aşağılayıp tribüne oynadılar, çok okundular.

Yazının Devamını Oku