Çakırkeyif olmamın nedeni, maNga ekibiyle tören sonrası partilememizdi.
Yok, birkaç ünlü göreceğiz, onlarla fotoğraf çektireceğiz diye MTV’nin
Berlin’in üç-dört yerinde düzenlediği partilere akmadık, biz bize
eğlendik.
Berlin’in underground müzik piyasasının kalbinin attığı salaş mekanlara
takıldık.
En salaş yer de gecenin sonunda karnımızı doyurmak için girdiğimiz
kebapçı oldu.
Evet, Berlin’de çok Türk olduğunu biliyordum da, bu kadar çoğaldığımızı bilmiyordum. Taksici sayımızın 500 bine ulaştığını söyledi.
Almanya bira cenneti ve üstelik çok da ucuz, meyve suyuyla aynı fiyat neredeyse. Bira manyağı İngilizlerin sırf hafta sonunda ucuza bira içmek için Berlin’e geldiklerini de taksici söyledi. Bir diğer geliş sebepleri de seks turizmiymiş. Türk girişimci ruhu bu sektörde de kendini göstermiş. Şimşek Kardeşler, Berlin’in en büyük genelevi Artemis’i işletiyormuş.
Berlin’e gidip döner yemeden olmaz... Buradaki dönerler Türkiye’den çok daha leziz. Bir de içini yağmur ormanına çeviriyorlar, envai çeşit yeşillik dolduruyorlar. Sosları da çok ilginç. Çili sosu biliyordum da naneli, sarımsaklı sos döktüklerini ilk defa gördüm. Türkiye’de her yerden dönerci fışkırıyor ama buradaki yaratıcı ruh yok diyorum.
KENAN VE NİL NEDEN BERLİN’E GİDEMEDİ
Ben aslında biraz küfredilmesinden yanayım. Birazcık küfredilebilir televizyonda, yani bütün dünyada olduğu gibi.
Evliliğim en az 10 sene sürer.
İstanbul çocuk ismi değil ama Şirin istedi.
Ben Türk’üm, çocuğum neden Amerika’da doğsun?
Önce bu nefis konu için ona teşekkür ediyor ve hemen mevzuya giriyorum:
The Sun ve Daily Mirror gibi ünlü İngiliz gazetelerinde çıkan Madonna’nın eski kocası Guy Ritchie’nin gözünün morarma haberini biz de arka sayfada kullanmıştık.
Meğer bu haber, geçtiğimiz hafta Londra Film Festivali’nde gösterilen “Starsuckers” adlı belgeselin yönetmeni Chris Atkins’in bir oyunuymuş.
Atkins, Amy Winehouse’un saçlarının yanması, Avril Lavigne’in bir gece kulübünde uyumasıyla ilgili başka sahte haberleri de İngiliz tabloid gazetelerine servis etmiş. Her şey Atkins’ın düşündüğü gibi olmuş. Bu haberlerin birçoğu kontrol edilmeden yayınlamış.
Sonra internette bu ilanla ilgili okuyucu yorumlarına göz attım.
Ne gördüm biliyor musunuz?
Haberle ilgili 170 okuyucu yorumundan yaklaşık yüzde 80’i bu ilanı verenleri haksız bulmuş.
Evet, tek tek okudum. İlanı haklı bulanları da aşağıdaki yorumlara eklemek istiyordum ama o zaman da birkaç yorumla halkın genel düşüncesini çarpıtmış olacaktım.
O ilanın altında imzası olan sanatçıların yüzde 80’i tek bir ajansa bağlı! Bu yorumları sanatçılarına topluca mail atarlar artık.
O kadar sert yorumlar vardı ki, bunlar en masumları:
? Sanatçı başka şeydir, bunlar değil. 12 Eylül döneminde bile halkının sorunlarıyla ilgilenen sanatçılar vardı. Bunlar geyik muhabbetçisi ve para düşkünü. Güncel herhangi bir konuyu işleyeni var mı şimdi? Kınanacak tek şey olarak magazin basınını görenleri sanatçı olarak göremem. (Serkan)
“Farklı bir şeyler yazayım” diyordum ki, TV’de Hülya Avşar’ın “Kızımla yan yana fotoğraflarımı gazetede görmekten utanıyorum” dediğini duydum.
Okan Bayülgen de Avşar’ı kızı Zehra için koyduğu basın yasağı için övüyordu. Bir de “Yurtdışından alışveriş yapalım, buradaki alışveriş merkezlerinde her yerden magazinci fışkırıyor” diyorlardı.
Keşke yurt dışına gitseler ve hiç geri dönmeseler, hatta yabancı yıldızlarla değişik tokuş yapsak onları.
Bu fotoğraflarda gördüğünüz milyon dolarlık yıldızlar, Oscar’lı oyuncular çocuklarıyla her dakika objektiflere yansımaya utanmıyor da Hülya ve Okan utanıyor!
İlk günlerde Esen’e anketlerde ezici bir çoğunlukla destek veren halkımız arasında paparazziye hak verme eğilimi artıyor...
Kavgayı tetikleyen eğer Esen’in eski sevgilisi şebnem Ferah’ı Tuna Kiremitçi ile el ele görmesiyse bu işten en zararlı çıkacak kişi bence Radikal köşe yazarı Yıldırım Türker’dir.
O nasıl duygusal bir savunmaydı öyle. Esen’in saldırma nedenini öyle acıklı anlatmış ki, o yazıyı kim okusa gece magazinci avına çıkar. Bir de 40 kişilik kameralı bir grup Esen’in peşine düştü diyordu! (Bütün basındaki gececi muhabirleri toplasak 20’yi geçmez) Bu noktada Türker’e ‘objektif yazar nasıl olunur’u izah etmeme gerek yok herhalde. Bence bu vakada gazetecilik anlamında hakkıyla işini yapan yine magazinciler oldu. Her iki tarafa da söz verdiler, hatta Esen’in haklı olduğu noktaları öne çıkardılar ve hepsinden önemlisi özeleştiri yaptılar.
Bu işten en karlı çıkan ise köşe yazarları oldu. Yine bildik bir dilde magazincileri aşağılayıp tribüne oynadılar, çok okundular.