Paylaş
1071 Malazgirt Meydan Muharebesi’yle beraber yerleştiğimiz Anadolu toprakları, 11. yüzyıldan beri biz Türkler tarafından yönetiliyor. Neredeyse bin yıldır hüküm sürdüğümüz bu güzel coğrafyanın isminin nereden geldiği ise halen merak konusu..
Etimolojik olarak Anadolu sözcüğünün Yunancadan türediği bilinse de, bu konuyla ilgili çok ilgi çekici bir efsane Ankara’ya 80 kilometre uzaklıkta yer alan Kızılcahamam’ın Taşlıca Mahallesi’nde yüzyıllardır anlatılmaya devam ediyor.
BİR BAKRAÇ AYRANLA ORDUYU DOYURDU
Rivayete göre Anadolu isminin, Taşlıca’daki Ayran Taşı ve Kırmızı Ebe’den geldiği söyleniyor. Anadolu Selçuklu Devleti Hükümdarı Alâeddin Keykubad, ordusuyla beraber fetihlerine devam ederken Taşlıca’dan geçer. Burada yaşayanlar ‘orduyu nasıl ağırlayacağız’ telaşına kapılmışken Kırmızı Ebe, sırtında yavrusu ve elinde bir bakraç ayranla çıkagelir. Yanaklarının ve başına bağladığı örtünün kırmızısından dolayı bu ismi alan Kırmızı Ebe, askerlere ikram etmek için getirdiği bakracındaki ayranı ağaçların arasındaki taş oluğa döker. Askerler de hem ayran içmek hem de kaplarını doldurmak için sıraya geçer. Kırmızı Ebe ile askerler ayran içip kaplarını dolduran askerlerle şöyle bir diyalog yaşanır:
-Doldurun gazilerim,
-Doldur ana,
-Doldurun yavrularım,
-Ana, dolu..
Bütün ordu, ayran içip kabını doldurduğu halde taş oluktaki ayran hiç tükenmemiştir. O günden bu yana da bu topraklara ‘Anadolu’ denmiştir.
KORUMA ALTINA ALINDI
Anadolu’ya ismini veren bu efsanenin yer aldığı Taşlıca’da, Kırmızı Ebe’nin türbesini ve Ayran Taşı’nı her yıl binlerce turist ziyaret ediyor. Kızılcamam’a giden eski İstanbul Yolu’nda Kargasekmez’e varmadan hemen sağa sapılarak tabelalar yardımıyla Taşlıca’ya kolayca ulaşılabiliyor. Ayran Taşı, mahallenin üst tarafındaki mezarlık içinde yer alıyor. Korunması amacıyla 2001’de kafesin içine alınan Ayran Taşı’nın yanına da efsaneyi anlatan bir kaide dikildi. Efsanenin kahramanı Kırmızı Ebe’nin türbesi ise yolun devamında yer alıyor. 2001’de bir hayırsever tarafından restore edilen türbe sürekli olarak ziyarete açık. Öte yandan bu efsanenin yer aldığı Taşlıca, Bahattin Özdemir’in 1991’deki müracaatıyla beraber, Ankara Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 12 Kasım 1991 tarih ve 2059 sayılı kararı ile koruma altına alınmış.
AT ÜSTÜNDE GELİN KAYASI
Efsaneler diyarı Taşlıca’nın bir başka hikâyesi ise at üzerinde oturan bir geline benzeyen Gelin Kaya’sı. Rivayete göre yüzyıllar önce köyde bir gelin alayı sırasında Oruç Gazi, “Durun çalmayın” diye seslenir ancak alaydakiler “Davulsuz düğün mü olur” diyerek aldırış etmemişler. Davul çalınmaya devam edilince bir anda at üstündeki gelin ve beraberindekiler taş olmuş. O günden bu yana da Taşlıca’da düğünlerde davul çalınmıyor, hatta Taşlıca’dan geçen düğün alayları bile buradan geçerken çalgıya ara veriyor. Efsaneye göre buna inanmayıp davul çaldıranların başlarına da kötü şeyler gelmiş.
Paylaş