Paylaş
Futbolumuzda dostluk ile vefa çok bilinen ve yaşanan bir şey değildi ama umutlar da yitirilmemişti henüz...
Fuat Çapa’ya maç öncesi içtenlikle sarılan Gençlerli oyuncuların sıcaklığında saklıyorduk bu umudu...
Merakım ise “Mehmet Özdilek’in 4 maçlık büyüsünün” Kayseri’de sürüp sürmeyeceğiydi.
Orta saha elemanlarını birer ikişer sakatlığa kurban veren kırmızı karaların, “Herşeye rağmen kazanmak” deyip demeyeceği...
Sedat’ın yokluğuna Kulusiç pansumanı yapılırken; Oktay, Nizamettin, Özgür, Gosso, birer ikişer tribüne çıkmıştı.
Sezon başında satılanlarla farklılaşan Gençlerbirliği, sakatlarla resmen başkalaşmıştı.
Öylesine bir gariplik vardı ki, maçın 37. dakikasında kaleci Ramazan da sakatlanıp devre dışı kalıyordu.
Ve Kayseri Erciyes’in saldırıyormuş; Gençlerbirliği’nin de savunup, kontratak kolluyormuş gibi yaptığı ilk yarının bitimine bir dakika kala ev sahibi takımın golü geldi. Bunda hem Uğur hem de Ahmet’in acemiliğinin etkisi büyüktü...
Beklenmeyen bu durum, Özdilek’in planlarını alt üst etmeye yetti.
İlk yarının aksine, risk etmek, saldırmaktan başka çare yoktu kazanmak için.
Başkent ekibi, bunu bir ölçüde yaptı. Ancak yeterli olmadı. Çünkü takımın en iyisi, Doğa Kaya idi.
Ligde kazandığı son üç maçına oranla Gençlerbirliği takımının konsantrasyon sorunu yaşadığı açıktı.
Milli maç arasına ilişkin Mehmet Özdilek’in kaygısı haklı çıktı ve büyü bozuldu.
Kayseri Erciyes, rakibinden daha iyi oynadığı, daha çok istediği maçı kazandı.
Hakemin yönetimi de tartışılması, sorgulanması gereken bir başka gerçekti.
Erciyes daha sert oynarken, Gençlerbirliği daha çok sarı ve de kırmızı kart göremezdi.
Ceza alanında ‘Açık kol’a çarpan top, dünyanın her yanında penaltı düdüğüyle karşılık bulurdu.
Atışı engellemek için ısrarla topun karşısında duran oyuncu da cezalandırılırdı.
Kuralları ezberlemek değil, doğru uygulamaktı önemli olan.
Bunu yapabilene “Hakem” deniliyordu.
Yapamayana da “Vaziyeti idare eden...”
Paylaş