Londra, “olimpiyata katılmanın önemli ancak kazanmanın çok daha önemli olduğunun” farkına vardığımız oyunlar bütünüydü.
Öğreneceğimizi öğrendik, bitti gitti. Ve geldi seçim zamanı.
Yani başarılı ve başarısız federasyonların kongrede hesaplaşması...
Ancak küçük bir ayrıntı, büyük sorunlar çıkardı.
Bazı federasyonların ana statülerinde olan, “Başkan adaylarının belirli sayıda üye tarafından önerilmesi” maddesinin çerçeve statüye ön şart olarak konulması sıkıntının ana kaynağı. Oran ise yüzde 15 olarak belrlenmiş. Buraya kadar herşey normal, belli kriterler olmalı da..
Ancak sıkıntı, belgelerin kime teslim edileceği...
Islak imzalı adaylık önerileri, mevcut federasyona veriliyor.
Bunlar, Ankaragücü Kulübü’nün son iki yıldır yaşadığı olumsuzlukların ana başlıkları.
Bu süreçte yapılan 4 kongre ve gelen 4 başkanın yaşadığı ve yaşattığı çoğu kendilerine ait olmayan sorunlar. Her gelenin verdiği sözler, ortaya attığı iddialar, geçmişe yönelik suçlamalar, tehditler, gözdağları ve bunca gürültüden ortaya çıkan sonuç ise umut verici değil:
“Sıfıra sıfır, elde var sıfır.”
Bu yazıdan 20 gün önce Ankaragücü’nün mevcut Başkanı Bent Ahlat, Hürriyet Ankara’yı ziyarete gelmiş; 102 yıllık çınara zarar verenlere ilişkin “Hesap Sorma Vaadinde” bulunmuştu.
Bir çok iddiayı dile getirip, sorumluluarından hesap soracağını, adalet platformunda Ankaragücü’nü bu hale getirenlerle acımasızca hesaplaşacağını iddia etmişti.
Ve eklemişti, “İki hafta içinde neler yapacağımızı, herkes görecek.”
Verdiği sozün geçerlilik süresi, 14 Eylül 2012 saat 17.30’da doldu.
Ve Ankaragücü, İstanbul’da doğdu o gün...
İstanbul’da doğup, Kurtuluş Savaşı’nda Ankaralı oldu.
İlk rengi, sarı yeşil idi. Tıpkı kavun ile üzüm gibi.
Tatlı, keyif veren ve gösterişli...
Aslında kuruluşu, bir sıkı çekişmenin ürünüydü.. Aynı tarihte yani 31 Ağustos 1910’da kurulan Altınörs İdmanyurdu ile Turan Sanatkarangücü’nün yine aynı gün içinde birleşmesiyle futbol sahnesine çıktı, Ankaragücü... Anlayacağınız sancılı doğdu... Sancısı, o günden bugüne hiç bitmedi.
İlk günden yaşanan çekişmelerle yaşadığımız günlere geldi.
Hep popülerdi, popüler kaldı.
Olan biten, tıpkı bir çadır tiyatrosu gibiydi.
Son 15 yıldır sergilenen tiyatronun, son oyunuydu bu...
Milliyet Ankara’da sevgili İhsan Kavak da çok güzel kaleme almış olan biteni.
Yapılan bir kongre ile ardından yapılmayan bir çok şey var.
Usülsüzlüğü bizzat divan başkanı tarafından ilan edilen bu kongrenin, sanıldığı kadar usülsüz olmadığını açıklamış mevcut başkan... Gereğinin yapıldığını iddia ederek.
Ancak göreve geldiğinden bu yana konuşmaktan başka hiç birşey yapmayanların, oturdukları koltuğun hakkını verme zamanının geldiğini hatırlatmakta yarar var.
Bıktık artık bu garip, anlamsız tiyatroyu izlemekten.
Tesadüfen kapısından girdiğim köy marketinin sahibi, kendi deyimiyle “Hasta Ankaragüçlü” idi. Seksenli yılların başından bu yana hiç bir maçını kaçırmadığı gibi, Ankaragücü hakkında çıkan her yazıyı okumuştu.
“Son 32 yıldır yazdığınız her şeyi okudum. TRT ve SES TV’deki programlarınızı izledim. Özellikle son 5 yıldır yazdıkların satır satır aklımda. Bugüne gelineceğini o zamandan söylemiş; ‘Bu yolun sonu karanlık’ diye defalarca uyarmıştın. O dönem senin için ‘Bu adam da amma karamsar. Bir de Cemal Aydın’a taktı, her fırsatta silkeleyip duruyor’ diyorduk. Doğrusu bu ya, eleştiriyorduk da. Şimdi seni görmüşken, bir özür borcum olduğunu söyleyeyim. Kusura bakma, sana o zaman çok haksızlık etmiş, günahını almışız. Az bile yazmış, söylemişsin” diyordu.
Bana bunu farklı zamanlarda, farklı ortamlarda, farklı insanlar da söyledi.
Bir çok pişmanlık hikayesi dinledim son zamanlarda...
Eski yöneticisi, eski çalışanları da buna dahil...
Övünmek için, “Ben demiştim” demek için değil, doğru bilinsin diye yazdım.
Bir de kendini her zaman haklı gören haksızlar, anlasın diye...
CEVAP BEKLEYEN SORULAR VAR
Başkent Ankara’nın uzun zamandır tadı, tuzu ve de keyfi yok zaten.
Bir zamanlar Ersun Yanal ve onun iki farklı kulüpten yarattığı takımlarla avunduk.
2000-2002 arası Ankaragücü, sonrasında Gençlerbirliği, gerçekten “Bir dönemlik futbol lezzeti” idi Ankaralı futbolseverler için.
Onu da iktidar kavgası, ego gürültüsüyle yok edip unutturdular.
Ve Başkent futbolu, bugünlere geldi.
Ankaragücü küme düştü, Ankaraspor’un nerede olduğu ne olacağı belli değil, Gençlerbirliği ise büyürken küçülüyor. Diğerlerini ne siz sorun ne ben söyleyeyim.
19 Mayıs Stadı’nın yenilenmesi, “21. Yüzyılın ilk yılan hikayesi” haline geldi.
Görev yaptığı 7 ay karşılığında 100 bin lira almak için anlaşan Kutlu, bu konuda Başkan Vekili Mehmet Ural ile de el sıkıştı ama iş, icraata dönüşünce noterde büyük sürpriz yaşadı.
Kimilerine göre bir ‘Fesih Savaşı’ olarak değerlendirilebilir ama benim için bu, bir “Vefa Hikayesi” idi. Yıllarını bir kuruma veren, karşılığını alan ancak son sezonu itibarıyla takımı küme düşmüş olsa da saygıyı hakeden bir insanın trajik öyküsüydü. Daha anlaşılır söylemiyle, Hakan Kutlu’nun yaklaşık 30 yılını verdiği, Ankaragücü’nden fiili kopuşunun hikayesiydi. “Çıkar ilişkilerinin” her zaman ön planda tutulduğu futbol dünyasında duygusal jestlere yer olmadığını gösteren, gerçek bir olaydı.
İşte kendi iradesi dışında küme düşürülen Ankaragücü’nün Teknik Direktörü, bir başka bakış açısıyla Tandoğan Evladı Hakan Kutlu’nun son üç günde yaşadıklarının özeti.
En iyisi okuyun ve siz karar verin, olayın Fesih Savaşı mı yoksa Vefa Hikakayesi mi olduğuna...
MORALİ BOZUK, CANI SIKKIN VE DE ÖFKELİ
“İyi niyetle notere gidiyorsun ama birileri alelacele seni yıllarını verdiğin Ankaragücü’nden bir fesihname ile kovma telaşına giriyor. Üstelik bu kişilerin ne zaman, ne için Ankaragüçlü oldukları bile muamma. Ben buna isyan ediyorum. 30 yıllık kulübümde son yılı yokluk içinde geçen bir süreçte, 600 bin liralık alacağımı sileceğim ibraname için noterde imzayı atmak üzereyken, vazgeçtim ve herşeyi bırakıp çıktım. Avukatımın yanına gittim. Artık benimle değil onunla görüşecekler. Bunu, kendileri istedi.”
Hakan Kutlu idi bu cümlelerin sahibi. Geçtiğimiz yıl üstünde yıkıcı fırtınalar kopan, büyük sıkıntılar yaşayan ve trajik biçimde küme düşen Ankaragücü’nün Teknik Direktörü ve de eski kaptanı Hakan Kutlu.
Eski genel müdür Yunus Akgül döneminde bir 19 Mayıs projesi hazırlanmış ancak bir proje olarak kalmıştı. O hayal olmuştu, dilerim bu gerçek olur.
Benim için projenin, yeri itibarıyla önemi büyük.
Hatırlarsınız, birkaç ay önce “Stada yer arayışı” gazetelere konu olmuştu.
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, Bakan Suat Kılıç’ı da yanına alıp, uzaklara gitmişti. Koca kentte arazi yokmuş, 19 Mayıs Kompleksinin de suyu çıkmış gibi Etimesgut’taki askeri arazinin etrafında dönmüştü, bu ikili. Bu gereksiz ve anlamsız çaba yanlıştı.
Kimse, “Artık statlar, şehir dışına alınıyor” masalını anlatmasın.
Ankara’nın stadı, her vatandaşın kolayca ulaşabildiği bir yerde olur.
Burası da Ulus’tur. Yani daha net anlatımıyla 19 Mayıs’ın 70 küsur yıllık yeridir.