Paylaş
ABD’de bir kahvaltıcıda şef garsonun masaları teker teker dolaşıp memnuniyet ölçtüğünü hatırlıyorum. Arka masadaki bir müşteri yediği krepi beğenmediğini söylediğinde adam 10 dakika açıklama yapmıştı: “İçinde şöyle farklı malzemeler kullanıyoruz, şu yöntemle pişiriyoruz. O nedenle lezzeti farklı gelmiş olabilir. Ama isterseniz hemen değiştirelim.” Müşteri bu açıklamadan tatmin olmuş, yemeğine bu kez iştahla dalmıştı.
Londra’da nereye giderseniz gidin, servisten memnun kalmadıysanız hesaptaki servis ücretini çıkarabilirsiniz. Garson yüzünü bile ekşitmez.
*
Peki ya bizde?
Birkaç gün önce Burgazada’daki Kalpazankaya Restoran’da yaşanan hadiseyi hatırlayın. Gazeteci Caner Eler ve arkadaşları hesabı ödedikten sonra adisyonda yemedikleri şeyler olduğunu fark edince itiraz eder olmuşlar.
Sen misin soran...
Garsondan, önce “Hesabı ödeyin gidin lan!” çıkışı, ardından kafalarına doğru uçan sandalyeler. Aşçısından komisine hunharca saldırmış, canlarını zor kurtarmışlar.
Bu sahnenin bir benzerini, Beşiktaş’taki Turgut Vidinli olayından anımsıyor olmalısınız. Tıpkı Kalpazankaya gibi o da gazetelere yansımış, büyük hadise olmuştu. Bir grup kadın müşteri, 715 TL şişirilen hesaba itiraz etmelerinin ardından, kapıları kilitlenen restoranda rehin tutulup darp edilmişti.
Son örnek yine çok taze, İstanbul’dan. Kurban bu kez Arap turist. Hanutçuluk yöntemiyle içine çekildiği mekânın bir girdap olduğunu erken fark etmiş. Masaya iki kadın ve sipariş etmediği içkiler gelince olay mahallinden hızla uzaklaşmak istemiş.
Ama ne fayda.
“Yazılmış adisyonun dönüşü olmaz” demişler, önce dövüp ardından 2 bin 500 lirasını gasp etmişler.
*
Son olaydan bu Arap turist için çıkarılacak çok ders var. En azından ne tür yerlerden uzak durması gerektiğini öğrenmiştir zannımca. Biz ise bu dersleri çok uzun yıllar önce aldık. Böyle mekânlara gitsin gitmesin, Türkiye’de herkes bu suç yöntemini tanır, bilir. En kısa şekilde de pavyon ve hesap sözcükleriyle tarif edebiliriz.
Kazık yemek isteyen gönüllü gider, yemek istemeyen ise o mekânlara hiç bulaşmazdı. Ve yıllar yılı işleyen bu kriminal düzenin sonuna geldiğini, bu tarz soyguncu mekânların neslinin yavaş yavaş tükendiğini duyardık.
Meğer kandırılmışız!
*
Görüyoruz ki, ‘pavyon hesabı’ bulaşıcıymış. Biz onu yok oluyor sanıyorken, o sektörün iliklerine işlemekle meşgulmüş.
Genellemeleri sevmem. Ancak sayılı işletme dışında, hesabınızı görene kadar el üstünde tutulur, sizinle işleri bittiğinde paçavra muamelesi görürsünüz.
Hanutçuluk yaparken “Abicim, ablacım”, masaya oturtana kadar yalakalığın bin türlüsü, işi bitince sanki düşman.
Elbette müşteri profilimizin de pek matah olmadığının farkındayım. Garsonu azarlayan, emir kipiyle konuşan, hatta ‘höt zöt’leyen tipler de pek fazla ortalıkta. ‘Müşteri daima haklıdır’ denilerek geçiştirilebilecek kabalıklar değil bunlar.
Bu rahatsız edici düzenin nedenleri sektörde çalışanların yaşadıkları sıkıntılar da olabilir. Üç kuruşa çalışıyordur zaten, parasını da düzenli alamıyordur. Uzun fazla mesailer yapıyordur. İşini hiç sevmiyordur belki de. Yapacak başka bir şey bulamayınca garson olmuştur. Hep olur bunlar Türkiye’de.
Sebepler sayamayacağım kadar çok olabilir, bilemeyebiliriz. Kimse kimsenin derdini bilmek zorunda da değildir.
Bu can sıkıcı ortamdan tek bir şeyle, biraz saygıyla kurtulabiliriz. Tek eksiğimiz, tek ihtiyacımız bu aslında.
*
Bir yere yemeğe giderken zorbalık veya şiddete maruz kalma ihtimali aklımıza gelmemeli.
“Acaba bugün kazık mı yiyeceğiz, dayak mı? Yoksa ikisini birden mi?” diye düşünmemeliyiz.
Bir tutam saygı, her yemeğe lezzet katacaktır.
Paylaş