Tek Başına Bir Adam

“Son sekiz aydır sabahları kalkmak acı veriyor. Hâlâ hayatta olmanın soğuk farkındalığı çöküyor. Hiçbir zaman sabahları kalkmaktan hoşlanmadım.

Jim gibi yüzümde gülümsemeyle yataktan dışarı zıplamadım. Bazen sabahları çok mutlu olduğunda onu yumruklamak isterdim. Ona sadece aptalların güne gülümseyerek başladığını, aptalların basit gerçeklerden kaçabildiğini söylerdim. Ama şimdi sadece şimdi değil. Dünden bir gün geç, geçen yıldan bir yıl geç ve önünde sonunda beklenen gün gelecek.”
Tom Ford’un “A Single Man / Tek Başına Bir Adam”ı bu cümlelerle başlıyor. Filmin baş karakteri George, 16 yıllık sevgilisi Jim’in ölümünün acısını üzerinden atamamış, atmak yerine ölümü düşünüyor.
Sabahları mutsuz kalkmak, mutlu kalkanı bir kaşık suda boğmayı istemek, an yerine geçen zamana odaklanmak ve “yolun sonunda ölüm olduktan sonra bir gün erken, bir gün geç ne fark eder” diye düşünmek... Fazlasıyla insana, size, bana dair şeyler.
Ve George aynen birçokları gibi her sabah yataktan kalktığında dış dünyaya gösterdiği George’u hazırlamakla uğraşıyor. “Sabahları George’a dönüşmem zaman alıyor. ınsanların George’tan beklentilerini karşılamak üzere ayarlanmam gerekiyor” derken ayakkabılarını cilalıyor, kravatını düzeltiyor: “Giyinip son cilamı atarken tam anlamıyla George oluyorum. Oynamam gereken rolü çok iyi biliyorum.”
George dış görünümünü kontrol altında tutarak kendine bir zırh inşa ederse iç dünyasında güvende olacağını ve ayakta durabileceğini düşünüyor.
Ben mesela, böyle biri değilim. Ruh halim izin vermiyorsa değil kendimi “cilalamaya”, daha da dağıtmaya meyilliyim. Hayatta bir rol takınmıyor, George gibi üzerimde bir zırhla dolaşmıyorum. Ama bir kere denedim. Ve oldu, aynen George gibi günü kotardım, yani işe yarıyor.
Buyrun size, bize dair filmden bir şey daha.

GÜZEL KADININ DRAMI

Diğer tarafta George’un en yakın arkadaşı, hayatını güzel kadın sıfatıyla yaşamış 48 yaşındaki Charley var. Malum güzellik kadına acayip bir güç sağlıyor, güzel kadınlar için dünya farklı işliyor. Sonra yaş ilerleyince birden bir gün o gücü kaybediveriyorlar. Ve sistemleri artık çalışmıyor. ışte bu noktada farklı bir sistemi benimsemek durumundalar. Geçmişe atıflar yapan Charley filmde bunu şöyle özetliyor: “Kadınlar için gelecek, geçmiş demek. Erkekler için böyle değil.”
“Tek Başına Bir Adam” bu yıl izlediğim en harika filmlerden. ınsana, hayata, ölüme, zamana, acıya dair bir film. Boğazınızda bir düğümle ama büyük bir zevkle izliyorsunuz ve kimi diyaloglar kelimenin tam anlamıyla “çarpıyor”.
Benim iyi filmden anladığım bu. Bugün vizyona girdi. şiddetle tavsiye ederim.

Yetişkinlerin Disneyland’i

Ev temizlemek hoşlandığım işlerden biri olmadı hiç. Sadece ütü yapmayı severim. Bu da herkese garip gelir, söylediğimde gözleri açılır “ütü mü?” diye şaşkınlıkla sorarlar.
Evet, ütü, severim. Terapi gibi gelir. Buruş buruş bir şeyi alıp kusursuz, çizgisiz bir hale getirmek. Onu esas şekline evirmek. Severim.
Diğer ev işlerinden de bir o kadar nefret ederim.
Bu nedenle Star TV’de bugün yayınlanmaya başlayacak olan Extra Extra Small adlı programın fragmanını görünce ilgimi çekti.
Çekirdek aileler kendilerinin 100 katı büyüklüğünde (10 bin metrekare) bir evi, 100 katı büyüklüğündeki eşyaları temizlemeye çalışacakmış.
Kıvılcım saçan bir prizi fişten çekmeleri, lavabodaki su baskınını önlemeleri, dev vantilatörü kapamaları gerekiyor.
Bu dev ev Arjantin’de kurulmuş. Birkaç ülkede birden aynı format yayınlanacakmış.
Acayip bir şey, “Güliver Devler Ülkesinde”yi düşünün, “Ratatouille”u düşünün...
Program çocuklar için deniyor ama bence yetişkinler için bir tür Disneyland fantezisi.
Fragmanı izlerken insanın o evin içinde olası, temizlik kovasında yüzesi falan geliyor.
Yazarın Tüm Yazıları