Paylaş
Hal böyleyken, gıda güvenliğine veya suların temizliğine pek çoğumuz kafayı takıyor ama hava kirliliğini nedense pek umursamıyoruz.
Belki elle tutamadığımız, gözle göremediğimiz için.
Oysa havadaki kirleticiler bizi akciğer kanseri veya kalp hastası yapıyor.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) hava kirliliğine ‘görünmez katil’ diyor. Boşuna değil; her yıl 7 milyona yakın ölüm hava kirliliği nedenli. Akciğer kanseri nedenli ölümlerin yüzde 36’sı, felç nedenli ölümlerin yüzde 34’ü, kalp hastalıkları nedenli ölümlerin yüzde 27’si ve 5 yaş altı çocuklarda her 10 ölümden biri hava kirliliği yüzünden.
Eğer maskelerle dolaşıyor olsaydık, maskenin aldığı renkten sürekli kirli hava soluduğumuzu fark edebilirdik. Ama hava kirliliğini gözle göremediğimiz için sürekli ölçülmesi gerekiyor.
*
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın 81 ilde 197 ölçüm istasyonu var. Ama mevzuatımız sorunlu. DSÖ’nün sağlığa zararlı kabul ettiği düzeyler bizim için sorun değil. Örneğin, havadaki kirlilik düzeyinde DSÖ değer olarak 20’yi sınır kabul ederken, bizde sınır 50. Yani dünya standartlarında 20’nin üzerinde hava kirli iken, biz 50’nin üzerini kirli kabul ediyoruz. 2019’a kadar sınır değeri 20’ye çekmeyi taahhüt ettiysek de henüz bir hareket yok. Hatta, akciğer hastalıklarına neden olan kirletici PM 2.5’a dair mevzuatımızda bir kısıtlama olmadığı gibi, PM 2.5 Türkiye’de 16 yer dışında ölçülmüyor bile!
Yani, hava kirliliğine ülkemizde izin veriliyor. Yasal olarak hem de.
2016’da DSÖ sınır değerlerine göre, havası temiz sadece 3 yer var ülkemizde: Artvin, Tunceli ve Adana-Doğankent.
Bunlar dışındaki her yerde kirli hava soluyor ve hastalanıyoruz.
*
Dünyada hava kirliliği sorununu Avrupa ve Kuzey Amerika kısmen çözdü.
Sanayinin küresel göçüyle Batı’da havayı kirleten sanayi gelişmekte olan ülkelere gidiyor. Örneğin, dünyanın en az gelişmiş ülkeleri Afrika’da. Ama havası en kirli yerlerden biri de Afrika.
Biz “Ne güzel ülkemize yabancı yatırım geldi” diye seviniyoruz ama unutmayalım ki, gelen aynı zamanda kirli sanayi.
*
Hava kirliliğinin en temel kaynağı enerji santralları ve özellikle de kömürlü termik santrallar.
Çanakkale’de şu anda faal olan 3 termik santral var, iki termik santral inşa halinde ve bunlar dışında yapılması planlanan 11 termik santral daha var.
Yani toplamda Çanakkale’de 16 termik santral olacak.
Zaten havamız kirli; üstüne, havası kirli yerlere yeni yatırımlar yapıyoruz. Bir tane de değil, tam 13 tane! Bunlar bir arada çalıştığında oluşacak kirliliği tahmin edebiliyor muyuz?
*
Çanakkale’de faal termik santrallardan biri Çan’da. Çan’ın etrafında 3 köy var ve bu köylerde yaşayanlar halihazırda hava kirliliğinden mustarip. Hepsi, sabah erken kalktıklarında nefes alamamaktan, geniz yanmasından şikâyetçiler. Biga’da iki santral ve bölgede demir çelik sanayi var. Bu yeter de artar bile.
Temiz Hava Hakkı Platformu, 16 santral çalışırsa Çanakkale’nin sınırlarını aşan hava kirliliğinin sağlık etkilerine dair, Çanakkale İçin Hava Kirliliği ve Sağlık Etki Modellemesi adlı bir rapor yayımladı.
Bu rapora göre, Çanakkale’de olan Çanakkale’de kalmayacak ve hava kirliliği İstanbul’a da yayılacak. Her yıl sadece Çanakkale’deki bu santrallar yüzünden, İstanbul’da yüzde 25 oranında daha fazla hava kirliliğine maruz kalacağız.
16 termik santral 1130 erken ölüme neden olacak. Düşük ağırlıkta doğumlarda 160 yeni vaka, kronik bronşitte 200 yeni vaka bekleniyor.
*
Acilen Türkiye’nin enerji politikalarından başlayarak birtakım sorgulamalara gitmemiz gerekiyor.
Türkiye’nin oksijen deposu diye anılan Kazdağları’nı göz göre göre kaybedecek miyiz?
Kömürlü termik santrallar yüzünden en temel insan hakkımız olan soluduğumuz havayı neden riske atıyoruz?
Neden Çanakkale bölgesini artık durulmaz bir yer haline getiriyoruz?
Sigara karşıtlığı politik bir kararlılıkla savunulurken, kanser yaptığı için sigarayla sert bir mücadele sürdürülürken, neden bizi aynı raddede zehirleyen termik santrallar savunuluyor?
Paylaş