Paylaş
40 tane lacivert ve gri takım elbiseli adam yan yana dizilip kurdele kesiyor. Ne açarsak açalım, bu böyle. Ama lütfen moda haftası gibi etkinlikler söz konusu olduğunda bir grup erkek menemen testisi gibi dizilip kurdele kesmesin. Moda haftasının açılışında kurdele mi kesilir Allah aşkına? Milano, Paris, Londra, New York... Bunlardan birinde gerçekleşen moda haftalarında kurdele kesildiğini gördünüz mü hiç? Görmezsiniz, göremezsiniz. Anlıyorum, işadamlarımızın bir bölümü ön planda olmayı seviyor ama bu gösterişli dünyada vitrinde olması gereken tasarımcılar, modeller, yıldızlar. şu alaturkalığımızı bir yana bırakalım; resim çok kötü görünüyor, samimiyim.
Bir de, Meg Ryan onur konuğu olarak çağrıldı ama açılışta ona mikrofonun uzatılmaması bana tuhaf geldi. Onur konuğu olarak çağırdığınız insana hakkını vermeniz lazım.
“RESMİ” DEMEYELİM
ıstanbul Moda Haftası’yla ilgili olarak yetkililerin ağzından sürekli “Türkiye’nin tek resmi moda haftası” sözünü duyduk, duyuyoruz. Bu “resmi” lafı beni rahatsız ediyor. Devlet desteği bu sektörün gelişimi için hayati önem taşıyor, bunun tartışılacak yanı yok. Ama her cümlenin içine “resmi” sözcüğünü yedirerek ille de burada devlet vurgusu yapmaya gerek olmadığını düşünüyorum.
Burada “resmi” demelerinin nedeni biraz da ıstanbul Fashion Week’i modayla ilgili diğer etkinliklerden ayrıştırmak. “Biz diğerlerini tanımayız. Fashionable da neymiş? Bizimkisi esas kız” iması var. Halbuki bence buna da gerek yok. Ben şahsen Fashionable’ın henüz bu aşamada Türk modasını kalkındırdığını değil, daha çok Türkiye’nin tanıtımına katkıda bulunduğunu düşünüyorum. Ve sanırım herkes bu ayrımı yapabilir. Yani, yetkililerin ıstanbul Moda Haftası’nı Fashionable’la kıyaslamaları yersiz.
TARİHİ MEKANLAR NEDEN KULLANILMIYOR?
Santralistanbul’a bayılıyorum. Kent içinde bir vaha. Defileler arasında gidip Tamirane’de, Otto Santral’de demlenme imkanı var; hava güzel olsa daha da şahane olurdu, o ayrı. Ama ben ıstanbul Moda Haftası’nın Paris’teki moda haftası gibi olmasını dilerdim. Paris’te defileler şehrin dört bir yanındaki özel salonlarda, müzelerde, saraylarda, güzel sanatlar akademisinde falan gerçekleşir. Siz bir defileden diğerine yetişmeye çalışırken taksinin penceresinden Paris’i izler, şehri de yaşarsınız.
Düşünsenize, ıstanbul’da defile yapılabilecek ne kadar harika mekanlar var... Topkapı Sarayı’nda, Ihlamur Kasrı’nda, Dolmabahçe Sarayı’nın bir salonunda defileler yapılsa harika olmaz mı? Yerebatan Sarnıcı’nda bir defile hayal edin mesela. Özellikle yurtdışından gelen basın ve satın almacılar ne kadar etkilenirlerdi... Biliyorum, izin almak pek mümkün değil ama olabilmeli işte.
ESAS MARKALAR NEREDE?
Kimse kızmasın, doğruya doğru, Kuzu Deri’nin, Suwen’in, Giovane Gentile adlı adı ıtalyan kendi Türk markasının ıstanbul Moda Haftası’nda işi ne? Tamam, sadece tasarımcılar olmasın, hazır giyim markaları da olsun. Ama bence mesela bir Network’ün, Machka’nın, Tween’in defile programında yer alması daha doğru olurdu.
ARZU KAPROL YİNE ŞAHANEYDİ
İlk günün yıldızı Arzu Kaprol’dü. Oldum olası Kaprol’ün koleksiyonlarını beğenmişimdir. Kaprol, Türkiye’de adam gibi koleksiyon hazırlamayı bilen az sayıdaki tasarımcılardan biri. Bu kez de beni hayal kırıklığına uğratmadı.
Bir kere, günün en kalabalık defilesi onunkiydi. Öylesine izdiham oldu ki salonun kapıları kapandığında bir sürü kişi dışarıdan kapıları zorluyordu ve biz oturduğumuz yerden güvenlik görevlilerinin “ıçeri giremezsiniz” diye bağırışlarını duyuyorduk.
Kaprol’ün “The Spirit” (Ruh) adlı koleksiyonunda piliseler ağırlıktaydı. Kumaşlarını yün, ipek, kaşmir, deri, şifon, tafta, koton ve satenlerden seçmiş. Bu kış koleksiyonunda rastladığımız ayna detaylarını yeni koleksiyonuna da yer yer taşımış. Yine mat ve parlak birliktelikleri var.
Defilede modeller de çok iyiydi, styling de...
Ellerine sağlık.
NOTLAR... NOTLAR... NOTLAR...
İstanbul Moda Haftası’nın ilk günü etkinlik alanı epey kalabalıktı. Kar-kıyamete rağmen bu kadar fazla sayıda insanın gelmesi sevindirici ve modaya olan ilgiyi gösteriyor. Sanırım bu biraz da geçen yılki Moda Günleri’nin rüzgarı.
İstanbul Moda Haftası’nı 160 yabancı basın mensubu izliyor. Bugüne kadar yapılmış moda veya diğer ticari etkinliklere hiç bu kadar fazla sayıda yabancı basın mensubu getirmeyi başaramamıştık. Bu anlamda yetkilileri tebrik etmek gerek. Fransız ve Rus gazeteciler ağırlıkta ama Ortadoğu’dan da çok sayıda gazeteci var.
Yabancı basın mensupları konakladıkları Conrad Hotel’i ne kadar çok beğendiklerini anlatıp durdular. Hava kötü, yerler buzlu olduğu için ıstanbul turunu cumartesiye bırakıp iki gün otelde keyif yapma kararı almışlar. Otelde havuza gireceklermiş. Bize nereden bikini alabileceklerini sordular. Onlara Ayyıldız mağazasını tarif ettik.
Santral İstanbul’a giderken en çok merak ettiğim, havaya, buzda kayıp kafayı patlatma riskine rağmen kaç kadının topuklularıyla teşrif edeceğiydi. Ve tabii ki etraf iğne topuktan, dolgu dev topuklardan geçilmiyordu. Etkinlik alanında bir ambulans hazır bekliyor muydu bilmem ama oraya kimsenin yolu düşmediği için memnunum.
Ivana Sert memleketinde olduğu için kıyafetlerdeki abukluk düzeyi düşüktü ama diğer ikoncanlarımız sağ olsun... Eda Taşpınar, bizim ergenlikte benimsediğimiz ve şimdi o günlerden fotoğraflarımıza baktığımızda yüzümüzün kızarmasına neden olan “dolma” saç modeliyle karşımıza çıktı. Deniz Berdan yine dolabında bulduğu her şeyi üst üste geçirmiş şekilde kapıdan girdi, sağa sola bakındı, belli ki gözü kameraları arıyordu. Burcu Güneş uzun bir süre barda tek başına oturdu. Beren Saat ön sıranın en çok ilgi çeken ünlüsüydü. Kameralar hep onu çekti.
Etkinliğin en streslileri güvenlik görevlileriydi. Alana giriş-çıkışı sağlayan güvenlik görevlilerinden biri Meg Ryan’ın gittiğini duyunca diğerlerine dönüp “Haydi hepimize geçmiş olsun” diye seslendi.
Bu kez güvenlikçiler rap’çi Timati’nin üzerine titremeye başladı. Hayranlarının ilgisinden dolayı bodyguard’ını yanından ayırmayan ve Snoop Dog’la yaptığı ortak çalışmadan sonra dikkatleri üzerine çeken, lüks tutkusundan dolayı Rusya’nın en çok para harcayan ismi olarak sözü edilen bir rap’çi bu. Arzu Kaprol’ün defilesinin gerçekleştiği salonunun kapısında duran güvenlikçi Rus rap’çiyi kast ederek diğerine “şarkıcı nerede?” diye sordu; diğeri ise “Emin ellerde şarkıcı, merak etmeyin” diyerek çalışma arkadaşının yüreğine su serpti.
Arzu Kaprol defilesinde ön iki sıra o kadar şişmişti ki insanlar neredeyse kucak kucağa oturuyordu. Koca koca insanları öyle görünce kıkırdamamak elde değildi.
Günün son defilesinden sonra Enerji Müzesi’nde Arzu Kaprol’ün partisi gerçekleşti. Bu müze harika bir parti mekanı. Daha çok etkinlikte kullanılmalı.
Paylaş