Paylaş
Gelin görün ki 2013’te en az 1235 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti.
İçinde bulunduğumuz günlerde de Soma’daki işçilerden başka bir şey düşünmemiz veya konuşmamız mümkün değil.
Ancak, bu ve benzeri iş cinayetlerinin oluş süreçlerine dair, olmasın diye tedbirleri konuşmak, düşünmek ne kadar gerekli ise, bütün sorumluların yargılanması yönünde bir yargısal sürecin işlemesi ve takibi de en az onun kadar gerekli.
*
Bu ülkede her ay yüzlerce işçi iş cinayetlerine kurban gidiyor. Kamuoyunun bu kanayan yaraya başı ancak yüzlercesi aynı anda öldüğünde çevriliyor.
Oysa yakınlarını iş cinayetlerinde kaybeden Adalet Arayan İşçi Aileleri uzun süredir zorlu bir savaşım veriyor.
Olaylar sonrasında hayatını kaybeden işçilerin ailelerine yasal hakları olan tazminatları nakden ödemek karşılığında şikayetçi olmamalarını sağlamaya çalışan işveren tutumu ve benzer nitelikte toplum baskısına rağmen ‘bütün sorumluların yargılanması’ talepli adalet mücadelelerini sürdürüyorlar.
Yaşarken de, hayatını kaybettikten sonra da ‘kimsesiz’ bırakmakta kararlı görünen yaygın çoğunluktaki medya-akademi-meslek odası-baro-sendika ve siyasi kurumların tutumsuzluğuna rağmen, ‘geride kalanlar için ve bir daha olmaması’ amaçlı toplumsal bilinç ve vicdanla mücadelelerini sürdürüyorlar.
Hepimiz onların mücadelesine değer verip saygı duymalıyız.
Çalışmanın insanın yaşam hakkını ihlal eden bir faaliyet olmaktan çıkmasına dair umudumuzu korumalı, bilinsin-paylaşılsın-anlaşılsın, insanlık ülküsü güçlensin diye gidip kitapçımızdan bir tane “İş Cinayetleri Almanağı 2013”ü almalıyız.
*
Almanağın girişinde Adalet Arayan İşçi Aileleri’nin bir önsözü var.
Yazımı bu önsözden bir bölümle sonlandırmak isterim. Zaten başka bir söze de gerek bırakmıyor:
“Bizler, iş cinayetlerinde hayatını kaybedenlerin adalet arayan yakınlarıyız. Başına gelmedikçe, ateş kendi ocağına düşmedikçe, ülkemizde her gün 5 ila 8 işçinin hayatını kaybettiği gerçeğinin maalesef farkında olmuyor insan. Sevdiğinin, canının ciğerinin ekmek parası peşindeyken hayatını kaybetmesinin kederini, acısını, öfkesini tahmin de tahayyül de edemiyor.
İş cinayetlerinin ‘kaza’ olarak nitelenmesinin, ölümlerin ‘kader’ denilerek kaçınılmaz ve önlenemez addedilmesinin insanı nasıl yaralayacağını düşünemiyor.
Bizler iş cinayetlerinde sevdiklerimizi, canlarımızı kaybettik. Acımız taze, tarifsiz. İşverenlerin daha çok kazanma hırsı ve işçi hayatını kıymetsiz görmeleri, kamusal denetim sorumluluğu olanların ihmalleri yüzünden ekmeğini kazanırken hayatını kaybeden yakınlarımızı geri getiremeyeceğimizin elbette bilincindeyiz. Mücadelemiz adalet için. Sorumlular yargılanıp ceza alsa, adalet tecelli etmiş olur mu? Olmaz. Gidenler geri gelir mi? Gelmez.
Lakin, kaybettiklerimize saygımızın, ekmeği için çalışmaya devam eden işçi kardeşlerimize karşı duyduğumuz sorumluluk hissimizin gereğidir adalet mücadelemiz.”
Paylaş