Paylaş
BİZ 30 yıl evvel çocukken bale de yaptık, halkoyunları da oynadık; şarkı da söyledik, türkü de; şiir de okuduk, Divan edebiyatına da aşina olduk.
O zamanlarda kimsenin “Bu özümüzde vardır, şu yoktur” diye bizi bunlardan herhangi birine zorladığını veya yapmamızı engellediğini hatırlamıyorum.
Aradan 30 yıl geçti; öyle bir yere döndü ki memleket, erk sahipleri çocukların haftalarca çalışarak hazırlandığı gösteriyi engelliyor, el kadar çocukları ağlatıyorlar.
Bu zalimlik değilse nedir?
*
Geçtiğimiz haftanın yoğun gündeminde kaçıranlar için özetleyeyim.
Bakırköy İncirlik Ahmet Hamdi Tanpınar Ortaokulu 3-A sınıfı öğrencileri 23 Nisan öncesinde bale dersi alıyorlar. 23 Nisan’da kıyafetlerini giyip son provalarını yapsalar da son anda bale gösterisi iptal ediliyor.
Çocuklar üzüntüden ağlıyorlar.
CHP ilçe yöneticileri okula giderek İlçe Milli Eğitim Müdürü Emrullah Aydın’a “Gösteriyi çocukların bale kıyafetleri yüzünden mi iptal ettiniz?” diye soruyor. Aydın “Programda yok” diye karşılık veriyor.
Velilerin dediğine göre ise Aydın kendilerine gerekçe olarak şunları söylüyor: “Sizler tepki gösteremezsiniz. Ben müdürüm, benim dediğim olur. Cumhuriyet özüne dönmektir. Özüne dönmekte bale yoktur. Bale kültürümüzde yok.”
*
Bakın, bunlar münferit olaylar değil.
Bu ülkenin dört bir yanında hemen her gün bir il veya ilçe milli eğitim müdürü, okul müdürü, öğretmen vs. kendi muhafazakâr dünya görüşünü çocuklara dayatıyor.
Dindar ve kindar nesil yetiştirme hayaliyle eteği kısa kız öğrencilere yönelik taciz timi kuran mı istersiniz...
Okul içinde kız ve erkek öğrencilerin yan yana durmasını engelleyen mi...
“Makyaj yapar kırıtırsanız, erkeklere sarılırsanız sonunuz Özgecan gibi olur” diyen mi...
Merdivenden inip çıkarken ‘sorun olmasın’ diye etek giymeyi yasaklayan mı...
Kızlarla erkekler birbirlerini görmesinler diye birini sabahçı, diğerini öğlenci yapan mı...
Kız ve erkek öğrencileri birlikte ders çalıştıkları için disipline sevk etmekle tehdit eden mi...
Erkek arkadaşlarıyla aynı sırada oturan kız öğrencilere “Siz kâfir misiniz? Kendinizi New York sokaklarında mı sandınız? Hayat kadını mı olacaksınız?” diye fırça atan mı...
Aynı binada kızlarla erkekler altlı üstlü kaldıkları ve aynı merdivenleri kullanarak uyumaya gittikleri için diken üstünde oturduğunu söyleyen mi...
Bunlar her yerdeler. İstanbul’dan Balıkesir’e, Trabzon’dan Antalya’ya, Samsun’dan Bolu’ya her yerdeler.
*
Baleye gelirsek...
Soyundukları toplum mühendisliğinin Batılı sanatları nasıl dışladığının farkındayız. Yeni bir şey değil.
İşlerine gelince “Batı’da da böyle” dediklerinin, işlerine gelmeyince Batı’ya verip veriştirdiklerinin de farkındayız.
Bunların özellikle bale cahili olanlarına birkaç hatırlatma yapalım.
Bale, çocuklara yönergeleri izlemeyi; koordinasyonu, dengeyi ve hareket halindeyken bedenlerini kontrol etmeyi öğretir. Disiplin algılarını geliştirir. Egzersiz yapmalarını sağlar. Grup aktivitelerine alıştırır. Kaslarını güçlendirir. Kendilerine güvenlerini artırır. Performanslarını geliştirmek için çalışmak gerektiğini kavramalarına yol açar.
Yani bale sadece tayt giymekten ibaret bir şey değil.
*
Onlar beğensin veya beğenmesin, çocuklar tayt da giyecek, bale de yapacak.
Dini kullanarak kurguladıkları hayat tarzı hiçbir çocuğun özgürlüğünden, neşesinden çalamayacak. Bir kısmımız buna izin vermeyecek.
Özümüzde ne olup olmadığını kendi hayat tarzını idealmiş gibi dayatan ilçe milli eğitim müdüründen öğrenecek değiliz.
Memleket çocuk gelinden, çocuk işçiden, çocuk istismarından geçilmiyor!
Bu zatlar baleyle falan uğraşmayı bıraksın da gerçek sorunlara odaklansın.
Bu zihniyete değil, bu topluma hizmet etsinler.
Paylaş