At-kaç-bekle-bastır!

Taksim’i yayalaştırma meselesi de yeni moderasyon usulüyle nihayete erdirilecek: Ortaya saçma sapan bir şey atıyorlar. Toplum onu tartışa tartışa soğuruyor. Meseleye alışıyor ve artık bir anlam ifade etmez hale geldiği anda da projeyi bastırıyorlar.

Haberin Devamı

Taksim yayalaştırıla-cakmış. Bildiğimiz tek şey bu. Ortada bir proje yok. Yalnızca bir trafik kararı, bir de Başbakan’ın 2023 vizyonu için gösterdiği bir simülasyon var.
Bu mesele iki açıdan çok kritik. Birincisi... Biliyorsunuz Beyoğlu planları yapıldı. 1/1000, 1/5000 koruma planları onaylandı. Bu koruma planlarında Taksim’in yayalaştırılacağı ilke kararı vardı.
İkincisi, ihya kararları... Sadece eski kışlanın Taksim’e ihyası değil, Dolmabahçe Meydanı’ndan tutun Karaköy Meydanı’na kadar bilimsel hiçbir gerekçe göstermeden alınmış birtakım ihya kararları var.
Şu aşamada, Taksim’deki bütün topografyayı bozan, İnönü Caddesi, Divan Oteli’nden gelen cadde ve Sıraselviler Caddesi gibi, iki tarafında da çok ciddi kültürel ve tarihi dokuların olduğu yerlerdeki ağaçlar dahil tüm dokuyu tehdit edecek, teknik yeterliliği olmayan, proje denilemeyecek birtakım kararlar ortada dolaşıyor.
Eğer gerçek proje hakikaten bu simülasyonsa, evet, Taksim Meydanı perişan edilecek.
Anıtlar Kurulu’na da sunulan trafik projesine gelirsek... Bu proje de oldukça yetersiz.
Mimarlar Odası Danışma Kurulu Sekreteri Mücella Yapıcı “Bu bir yayalaştırma projesi değil. Bu, garip bir proje” diyor.
Yapıcı, eğer bu bir yayalaştırma projesi olsaydı, Taksim’e trafik sokulmazdı diye düşünüyor: “Başka çözümler getirirsiniz. Bu projeye göre Taksim yine transit trafiğin merkezi. Bütün yollar 6 metre göçertiliyor, üzerinde bir yaya meydanı varmış gibi görülüyor. Ama o göçertilen yerin ne havalandırması ne inişi çıkışı, hiçbir şeyi çözülmemiş.”
Bu arada da en vahşi olan da Taksim Gezi Parkı’ndaki bütün ağaçları yok edecek Taksim Kışlası ihya projesi. Yapıcı’ya göre bu kışla yapılırsa o giriş çıkışlarla, battı çıktılarla Taksim Meydanı’nın bütün çevresi ortadan
kalkacak.
Bakın, Taksim Meydanı o kadar önemli bir meydan ki, eğer burada bir karar verilecekse bu Türkiye’deki bütün taraflara açık olmalı, bütün mimarların, plancıların, kent tasarımcılarının burada söyleyecek sözü var.
Ve bu konuda kamuoyu ciddi bir şekilde bilgilendirilmeli, projenin bütün detaylarının ortaya çıkacağı ortak bir süreçle, belki bir ulusal yarışmayla bu karar alınmalı.
Uganda’da bile bu tür şeyler böyle yapılmaz.
Dünyanın hiçbir uygar ülkesinde, kentin böylesine önemli bir parçasında bu tür müdahaleler bu kadar bilim dışı, teknik dışı, kamuoyuyla paylaşılmadan, bırakın kamuoyunu uzman kuruluşlarla bile paylaşılmadan yapılamaz.
“Taksim’i yayalaştıra-caksanız, hiç kimsenin karşı çıkamayacağı bir projeyle bunu yapmalısınız” diyor Yazıcı: “Yayalaştırma diyorsanız eğer, belirli saatlerde Taksim’i trafiğin düğüm merkezi olmaktan çıkarırsınız. Bu çözüm Taksim’in dışındadır. Yerin altına indirdiğinizde zaten çözmüyorsunuz ki... Bütün trafiği 6 metre aşağı indiriyor, bir sürü battı çıktı yapıyorsunuz. Ki onları nasıl havalandıracağınız da belli değil. Projede merdivenle mi inecek, asansörle mi çıkacak, nereden inecek, hiçbir teknik detay yok. Sadece ortaya bir simülasyon atıldı. Ve bu simülasyon üzerinden herkes tartışıyor. Tartışa tartışa insanlar alıştırılıyor. Bu yeni bir usul.”
Evet, bu yeni bir usul.
Ortaya saçma sapan bir şey atıyorsunuz. Toplum onu tartışa tartışa soğuruyor. Meseleye alışıyor ve artık bir anlam ifade etmez hale geldiği anda da projeyi bastırıyorsunuz.
Bu bir moderasyon usulü.
Ortada ciddi bir proje yok. Böyle yapılamaz. Bu halkın söz söyleyeceği bir alan. Yayalaştırma böyle çözülmez.
Yazıcı bunun tamamen psikolojik bir harekat oldu-ğunu savunuyor: “Taksim’in halka kapatılması, orada yapılacak otellerin hizmetine sokulması için kamuoyunu yönlendirmek üzere yapılan psikolojik harekattan başka bir şey değil.”

Yazarın Tüm Yazıları