Her yıl 81 ilde binlerce gönüllü öğretmenin desteğiyle 100 binden fazla çocuk doğa eğitimlerinden faydalanıyor. Bugüne kadar ulaşılan çocuk sayısı 3 milyon.
Minik TEMA, Yavru TEMA, Ortaokul TEMA, Lise TEMA diye adlandırılan doğa eğitim programları, Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) ile işbirliği yapılarak hayata geçiriliyor.
Eğitim programları MEB’in ders programlarına ve kazanımlarına destek olacak şekilde hazırlanıyor ve yıl boyunca sınıf içi ve dışı etkinliklerde uygulanıyor.
Etkinliklerde, toprak, hava, su, biyolojik çeşitlilik ve çevre etiği gibi konular her yaşa özel şekilde anlatılıyor.
Her programa özel etkinlik rehberleri öğretmenlere, eğitim materyalleri ise öğrencilere TEMA Vakfı tarafından ücretsiz veriliyor.
Doğa eğitim programlarının amacı, çocukların doğayla bağını erkenden güçlendirmek, doğada keşfederek vakit geçirmelerini sağlamak, doğaya duyarlı davranan bireyler olmalarına katkı sağlamak, fiziksel, bilişsel ve sosyal gelişimlerini desteklemek.
Zira günümüzde artık çocuklar doğaya yabancı kalarak büyüyor. Oysa doğa insan için bir lüks olamaz, doğa bir ihtiyaç.
Hatay’da yaşayan 29 yaşındaki kadın iki yıldır bir adamın tehdit, şantaj, taciz, psikolojik ve dijital şiddetine, yani ısrarlı takibine maruz kalıyor.
İnternette tanışıp iki ay görüştüğü E.K., Gülay ilişkiyi sonlandırma kararı alınca peşini bırakmadı. İki yıldır nefes aldırmıyor. Gülay’ın ailesine ve çevresindekilere küfür ve tehdit dolu mesajlar attı. Gülay’ın çalıştığı işyerini arayıp defalarca patronuyla kavga etti. Onun yüzünden Gülay işinden oldu.
KPSS’ye hazırlandığı süreçte Gülay’a zarar vermek için her gece yüzlerce kez aradı, farklı numaralardan 1500’den fazla mesaj attı.
Gülay’ın ablasının eski eşine mesajlar atıp kadını karaladı. Çocukları ablasından koparıp ailede huzur bırakmayarak Gülay’a zarar vermek istiyordu.
Adam Facebook’ta Gülay’ın adıyla onlarca sayfa, sayısı 250’yi geçen sahte hesap açtı. Facebook’ta çok takipçisi olan sayfalarda, Gülay’ın yaşadığı ilçenin yerel sayfalarında Gülay’ın fotoğraflarını iftira, küfür ve hakaretlerle paylaştı.
Gülay numarasını değiştirdi, sosyal medya hesaplarını kapadı, “Evleniyorum, hayatımda başkası var” dedi ama işe yaramadı. Adamın Gülay ile çevresindekilere hakaret dolu mesajları bitmedi.
Bir yıl böyle geçti.
2016’nın aralık ayında Gülay, Hatay Emniyet Müdürlüğü’ne gidip siber suçlar birimine adamı şikâyet etti.
Üniversitedeki “Humanities” (Beşeri Bilimler) dersleri de, 1957’de bu misyon doğrusunda verilmeye başlandı.
Batı ve Türk-İslam uygarlıklarının temel eserlerinin okutulduğu derste amaç, çok kültürlü bir eğitim programı sunmaktı.
1970’lerin sonunda kaynaklar kısıtlanıp öğrenci sayısı artınca, ders devam ettirilemedi. 40 yıl sonra 2007’de, Boğaziçi Üniversitesi’ne yapılan bağışlar sayesinde, “HUM 101 ve 102 Kültürel Etkileşimler” adıyla bir kitle dersi olarak yeniden açıldı.
İnsanlık, düşünce ve kültür tarihi alanındaki bu temel ders, matematik, fizik gibi temel bilim öğrencilerinden tutun da mühendislik,
iktisadi ve idari bilimler, sosyal bilim öğrencilerine kadar geniş bir kitleyi kapsayacak şekilde sunuluyor.
Kadro kısıtları ve artan öğrenci sayısı göz önünde tutularak dersin sürekliliğini sağlamak için, dünyanın en önde gelen üniversitelerinden seçilmiş
uluslararası öğretim üyeleri istihdam ediliyor.
“Artık bu dünyada yaşamak istemiyorum. Hakkımda bir sürü şey söylendi, çok canım yanıyor. Bazen intihar etmeyi düşünüyorum, sonra bunun sevdiklerimi üzmekten başka bir işe yaramayacağını görüyorum.”
Siber zorbalık ülkemizde o kadar yaygın ki, özellikle sosyal medyada herkes herkesi nefret objesi haline getirmeye, etiketlemeye, alay konusu yapmaya o kadar hevesli ki, biz yetişkinlerin artık siber zorbalığa bağışıklık kazandığı söylenebilir. Sosyal medyada defalarca lince maruz kalmış bir yetişkin olarak artık siber zorbalığın bana değmeden geçtiğini söyleyebilirim. Evet, berbat bir şey... Ama bir yetişkin sakince oturup düşündüğünde sorunun kendisinde değil, zorbalık edenlerde olduğunu çabucak fark edebilir.
Peki ya çocuklar?
Onlar için öyle mi?
Daha geçtiğimiz ay ABD’nin Florida eyaletinde 12 yaşındaki bir kız çocuğu siber zorbalık yüzünden intihar etti.
Sanal dünyada uğradıkları zorbalık yüzünden hayatına son veren çocuklar var. Fakat bunların çoğu, çocukların akranlarından gördükleri siber zorbalığın sonucu.
RETWEET PEŞİNDEYDİ
Bizim ülkemizde ise geçtiğimiz hafta akla zarar bir siber zorbalık örneği yaşandı.
◊ Küçükken babanız kız kardeşinizi okutma konusunda kararı size ve abinize bırakmış; siz de onay vermemişsiniz ve kız kardeşiniz okuyamamış. Bugün ise doğup büyüdüğünüz köydeki kız çocuklarının okuması, kadınların güçlendirilmesi için uğraşan birisiniz. Sizi o çocuktan bu yetişkine çeviren ne oldu?
- Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksekokulu ve belki de kız kardeşimin önünü kestiğim için duyduğum vicdan azabı. Kız-erkek ilişkisi yakın bir okul ortamı ve yabancı hocaların ufuk açıcı tavırları bakışımı değiştirdi. Ben kadını daha güvenilir de bulurum. Çalıştığım kurumlarda etrafımdakilerin yüzde 80’i kadındır. Dekanlık yaptığım yıllarda yardımcılarımın ve asistanların çoğu kadındı. Plastik Sanatlar Derneği Başkanlığı yaptığımda yönetim kurulunun büyük kısmı kadındı. Baksı Kültür Sanat Vakfı’nın yönetim kurulunun -ben hariç- hepsi kadın. Kadının projelerimiz içinde ayrıcalıklı bir yeri de var. Kadın istihdamı için de çalışıyoruz.
◊ Baksı Kültür Sanat Vakfı’nın ilk yönetim kurulu başkanı eşiniz Oya Hanım’dı, öyle değil mi?
- Başta köylüler biraz şaşırdılar. “Şimdi biz yengeyle mi çalışacağız?” dediler, yadırgadılar. Şimdi ise pek benimle konuşmak istemiyorlar, devamlı Oya’yı arıyorlar.
◊ Çocukluğunuzda babanız çalışmak için hep gurbetteymiş. Köyün erkeklerinin çoğu aynı durumdaymış. Hâlâ öyle mi?
- Erkek hâlâ gurbette. Dışarı gitmeyi durdurduğunuz andan itibaren aslında orası daha sevinçli bir yer haline gelecek. Çünkü adam gittiği yerde kültürel yabancılaşma yaşıyor. Kendi toprağı içerisinde üreten bir hayat kurabilse çok daha iyi olur. Bizim modernizm köylülere çok şey vaat etti ama hiçbirini vermedi. “Şehre gidin, ne istiyorsanız orada” dendi. Pek öyle olmadı.
◊ Bir Pembe Nine’niz varmış, size hep masal anlatırmış. Onun dışında âşık atışmaları, kurmaca oyunlar...
- Masalın bir ideolojisi var; hep haklının, kafa tutanın, direnenin kazandığı omurgadan gider. Hep bir yüreklendirme vardır. Bizim oradaki hayatımızı başka dünyaya taşıyan şey masallar, âşık atışmaları, kurmaca oyunlardı. Bugünkü hayattan televizyonu çıkarın, insanımızın ürettiği bu tarz hiçbir şey kalmadı.
Sokaktaki simitçi ölmüş ve bir taksi şoförü ağır yaralanmıştı. Beyin kanaması geçiren ve omur kemiği kırılan taksi şoförü komaya girmişti. O gün bugündür komada, şuuru kapalı, karnından besleniyor. Üç çocuğu ve ailesiyle yaşadığı ev küçük bir hastaneye dönmüş durumda. Çok zor şartlarda, geçim sıkıntısı içinde, çocuklarının babalarını sürekli o halde görerek bozulan psikolojileriyle evde bakım yapılıyor.
Adli süreçte bir buçuk yılda kat edilen yol da sıfırlanmış durumda.
Patlama sonrasında, patlamanın meydana geldiği evin sahibi ile iki İGDAŞ görevlisi ve bir teknik servis elemanı hakkında ‘Taksirle bir kişinin ölümü, bir kişinin de yaralanmasına neden olmak’ suçundan 15 yıl hapis istemiyle dava açılmıştı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın hazırladığı iddianameye temel teşkil eden bilirkişi raporu, olayda İGDAŞ personelinin ve daire sahibinin asli kusurlu olduğuna karar vermişti.
İLK BİLİRKİŞİ RAPORU: İGDAŞ İŞİNİ LAYIKIYLA YAPSAYDI PATLAMA GERÇEKLEŞMEZDİ
Patlamadan birkaç ay evvel, patlamanın olduğu dairenin alt katında oturan ev sahibi birkaç kez İGDAŞ’ı arayarak kombisinden sesler geldiğini, doğalgazda bir sorun olduğunu söylemişti. Ardından İGDAŞ personeli gelip “Elektrik topraklamadan olabilir. Elektrikçi gelsin baksın” diyerek sadece o dairenin doğalgaz vanasını kapatıp gitmişti. Oysa tüm daire sahiplerine haber vermesi ve binadaki boş dairelerin de gaz vanasını kapatması gerekirdi.
Nitekim, İGDAŞ yetkililerini kusurlu bulan bilirkişi raporunda da “Sorunun çözümü için elektrikçiye yönlendirme yapması kabul edilebilir bir durum değildir” denilerek gerekli ihtimamın, hassasiyetin gösterilmediği, tüm daireleri durumdan haberdar etmeden sadece ihbarda bulunan dairenin gazını kesen personelin davranışının ‘kabul edilemez mertebede’ olduğu belirtildi ve eklendi: “Eğer İGDAŞ personeli layıkıyla tüm daireleri kontrol etmiş olsa, kimsenin bulunmadığı daireler için de doğalgaz vanalarını kapatsa soruşturma konusu vahim olay hiç meydana gelmeyecekti.”
Patlamanın gerçekleştiği daire sahibinin kusurlu bulunmasının nedeni ise mutlaka proje değişikliği onayı alması gerekirken, İGDAŞ’a haber vermeden kombisinde değişiklikler yapması. Denen o ki, bu değişiklikler nedeniyle biriken doğalgaz patladı ve evin duvarı aşağı indi.
Sadece bu rapor değil, 7. Sulh Mahkemesi’nden çıkan kusur tespiti raporunda da İGDAŞ’ın asli kusurlu olduğu tespit edildi.
İnsanların vücudunda artık plastik var, çünkü denizlere atılan plastikleri dönüp yine biz yiyoruz.
İşte bu yüzden okyanuslara ve denizlere dair daha detaylı araştırma yapmanın vakti geldi de geçiyor.
1973’ten beri düzenlenen, dünyayı uçtan uca dolaşan yarış serisi Volvo Ocean Race’in bu sezon yarışı 22 Ekim’de Alicante’de başladı; tekneler şimdi Auckland yolunda.
Etkinliğin tarihinin bu en uzun yarışında yarış ekipleri 45 bin mil kat edecek, dört okyanus geçecekler.
Bu yılki yarış, okyanuslardaki kirliliğe de dikkat çekiyor.
Tekneler, dünyadaki okyanusların farklı bölgelerinden çeşitli veriler toplayacak sensörlerle donatıldı.
Geçilen yerlerdeki sıcaklıklar, barometrik basınç, akıntılar ve rüzgar hızıyla ilgili elde edilen veriler, tutarlı hava tahminleri ve iklim modellemeleri yapmaları için bilim insanlarına küresel boyutta yardım edecek.
Hizmetli, çocuğun annesi ile babasının boşandığını, anneanne ve dedesiyle yaşadığını, annesinin çalışmak için İstanbul’a gittiğini öğrenmişti. Babacan tavırlarla yaklaşıp sonrasında çocuğu istismar etti.
Çocuk evde hep canı acıyor gibi yan oturuyordu; sürekli dalgındı; geceleri kâbus görüyor, uykusunda dişlerini gıcırdatıyordu.
Annesi çocuğu yıkarken vücudunda morluklar gördü. “Kızım seni kim dövdü?” diye sordu ama çocuk cevaplamadı.
Bu arada teyzesi, çocuğun tabletinde bir adam ile yanak yanağa fotoğrafına rastlamış, kim olduğunu öğrenmek için okula gitmiş ve okulun hizmetlisi olduğunu öğrenmişti. Müdür, “Babacan adamdır, çocuğa zarar vereceğine ihtimal vermem” demişti.
Çocuğun hali tavrı, vücudundaki izler ve okulun hizmetlisiyle ‘selfie’...
İSTİSMARI GÖRÜP SUSAN VELİ: BİR ŞEY YAPAMAZSIN, KENDİNİ YIRTTIĞINLA KALIRSIN
11 Temmuz 2016’da anne çocuğunu alıp okul müdürüne gitti. Çocuk ilk kez o gün, cinsel istismarı anlattı.
Hemen karakola gidip şikâyetçi oldular. Yer gösterimi için gittikleri okulda çocuk zemin kattaki sığınaktan kazan dairesine, olay yerlerini tek tek gösterdi.