Dün sabah erken saatlerde bomba haberi ile uyandık.
Böyle haberler geldiğinde, can kaybı ve yaralanma söz konusu olduğunda hep “orada yürüyen, hepimiz olabilirdik” diye düşünürüm. Rastgele, tesadüfen hayatta kalabiliyoruz bu şehirlerde, farkında mısınız? Otobüs beklerken, otomobille giderken, kaldırımda yürürken, aklınızdan hiç geçmeyen bir durum içine düşebiliriz... Diyorum ki, şehirlerin “kaynayan”, merkezi yerlerini gözleyen, tuhaf/şüpheli durumları bildiren ve anında müdahale eden bir sistem olsa, çok şey mi istemiş oluruz acaba? Yeni projeler, skandallar, seçim “kasmaları” için harcanan enerji ve paranın çok azıyla bile yapılırdı bu. Tabii benimki hayal canım, bakmayın. Rastgele yaşadığımızı kabullenip, ölmediğimiz için kendimizi şanslı hissetmeye devam edersek herhalde hayat daha çekilir olacak...
Mobilet terörü
Farkında mısınız, trafikte “canınızı almaya geldim” diye dolaşan yüzlerce adam var. Hayır, hayır, kadın tacizcilerinden, slalomcu bıçkınlardan, aynaya sadece makyaj yapmak için bakan kadınlardan filan bahsetmiyorum. Zira kendileri dört teker aracın içinde dahi değil... Motosikletli sürücüler! Yani mobilet ve skuter kullanan kuryeler, eve servis elemanları... Motorlara ters yöne girişi, kaldırım üstünden, yol kenarından, sağdan, soldan, emniyet şeridinden gidişi serbest kılan bir yasa filan çıktı da haberimiz mi yok? Üstelik bu, halledilecek bir sorun gibi de değil. Büyük ve bilinen restoranların, kurye şirketlerinin elemanları nispeten daha “normal” davranışlar sergileyebiliyorlar trafikte. Fakat plakası bile görünmeyen, üzerlerinde herhangi bir şirket ismi-numara göremeyeceğiniz, bildiğiniz “can pazarı” ortamları yaratan yüzlerce mobiletli adamı ne yapacağız? Kaldırımda üstümüze sürdüklerinde, biz “nasılsa burası tek yön, bir şey olmaz” diye sadece solumuza bakıp yola adım attığımızda canımıza kastettiklerinde kimi arayacağız? Çoğunun plakası bulunmuyor, dolayısıyla başınıza bir iş açılsa, adam kaçsa, hayatta bulamazsınız. Trafik polisinin de eli-kolu bağlanıyor bu noktada...
Bunlar yetmedi, taciz de var!
Tabii bu kaçma kolaylığı, kimlik tespitinin mümkün olmaması gibi avantajların kendileri de farkındalar. Yoksa Taksim Meydanı’nda otomobilime neredeyse kafasını sokarak laf atan, tacizde bulunan, sonra da gaza basıp kaçan kuryenin rahatlığının sebebi ne olabilir ki? Oh, plakası da yok, şikayet etsem mesela, hiçbir şey olmayacağını biliyor, doya doya tacizini yapıyor. Hiç utanmıyor, sıkılmıyor, gönlü rahat. Tacizci mobiletliler bir yana, sokakta yürüyen ve trafikte direksiyon başındaki her adam için büyük tehlike yaratan “slalomcu mobiletçiler” var esas. “Taciz” sorunu ikinci planda kalıyor, can tehlikesi yanında. Tamam, bu mini motorların “olayı” trafik varken aralardan kolayca kaçışa müsait olması. Lakin bu “kaçış” kaldırımları ve ters yöne girişi kapsamamalı. Bir insan niçin kaldırımda ezilme tehlikesi yaşasın yahu? Sadece etrafına değil, kendilerine de zarar bu haller. Artık kaskı bir yana, mobileti bir yana fırlamış ve yolda yatan kurye “sıradan yol manzaraları” haline gelmiş durumda, biliyorsunuz. Bırakın etrafındakileri düşünmeyi, kendilerini bile nasıl bir tehlike içine soktuklarının farkında değil bu adamlar. Mobilet terörünün önüne nasıl geçilir, hakikaten çözümü kestirmek zor ama artık kaldırımda, parkta, trafik olmayan yerde bile ezilme tehlikesi söz konusuysa, meseleye bir el atmanın zamanı gelmiştir, değil mi muhterem trafik polisim.