Paylaş
Pastanın yenecek değil, sergilenme amacıyla yapılmış bir pasta olduğunu ifade etti.
Bir başka örnek: Bir eğitim kurumunun reklam afişinde üzerinde ortadan ikiye kırılmış bir kurşun kalem var ve bu görsele “Yanlış eğitim çok şeyi değiştirir” gibi bir slogan eşlik ediyor.
Kırık kalem, hukuk literatüründe “Hakimin idam kararı verdikten sonra kalemi kırarak verdiği zor karara dair tepkisini ortaya koyması ile ilişkilendirilir. Türk Dil Kurumu, bu ifadeyi “İdam kararı verildiğinde bir daha idam kararı imzalamamak için hakimin kalemini kırması” olarak tanımlar.
Burada “ince” bir göndermeden ziyade, kalem kırmanın en bilinen tanımını göz ardı ederek büyük bir iletişim kazasına imza atılıyor.
İdamla ilgili bir kavram ile çocuk eğitimi, beraber bir afişten bize bakıyor.
Bir başka örnek: Son zamanlarda Twitter’da en çok tepki alan fotoğraflardan birinde, küçük bir erkek çocuğu elinde kolaylıkla cinsel gönderme olarak algılanabilecek bir pankart taşıyor.
Çocuk istismarının önemli bir gündem maddesi olduğu bir ülkede, bunun adı akıl tutulmasından başka bir şey elbette değil.
Hiç kimse “Biz çocuğun eline böyle bir pankart tutuşturuyoruz ama nasıl görünüyor, nasıl algılanır” diye düşünmüyor.
Örnekler bitmiyor, bir önceki hafta ise bir ilkokulda küçük çocuklara temsili “şehit cenaze töreni” yaptırılıyor.
Hakikaten “Biz nerede yanlış yaptık?” diye oturup düşünmek gerekiyor.
Bir kola markasını protesto etmek için kendi parasıyla kola alıp tuvalete dökenler, Hollanda’yı protesto etmek için inek kesmeye kalkanlar...
Örnekleri bu kadar uçlara götürmeye gerek yok aslında, günlük hayatta da pek çoklar...
Sosyal medya aracılığıyla yapılan izansızlık, hakaret ve küfürleşmeler...
Hatta selam vermemek, teşekkür etmemek, günaydın, iyi akşamlar demeyi, gülümsemeyi zahmet görmeyi bile bu çerçevede değerlendirmek mümkün...
Sosyal davranış kuralları noksan olduğunda, hem nezaketin, hem de analitik düşünme becerisinin eksildiğini açıkça görebiliyoruz.
Sosyal davranış kuralları toplumu düzenleyen, yanlış anlaşılmaların önüne geçen, insanların birbirinin boğazına sarılmasını önleyen kurallar silsilesi.
“Ne ayıptır ne değildir, izansızlık nerede başlar, şuursuzluk sayılan davranışlar nelerdir”i ancak sosyal davranış kurallarını erken yaşlarda öğrenmeye başladığımız zaman içselleştirebiliyoruz.
Sağduyu tekrar hayatımıza girmeli
Sosyal davranış kuralları önemsenmediğinde, hem toplum önünde cereyan eden olaylarda, hem de kendi günlük hayatımızın içinde sürekli karşımıza çıkar hale geliyor.
Sosyal davranış kuralları içselleşmediğinde bir topluluk içinde veya sosyal medyada başkalarını küçük düşürerek egolarını tatmin etme yoluna giden insanlarla karşılaşıyoruz.
Sosyal davranış kuralları içselleşmediğinde “Şehitten pastada ne var canım, tepkileri anlayamıyorum” gibi bir cümle duyabiliyoruz.
Sosyal davranış kuralları içselleşmediğinde sokakta agresif, kaba, trafikte saygısız insanlara dönüşüyoruz.
Sokağın genel tavrı bu olduğunda, medeniyetten nasibini almış insanlar dahi kendini o genel çirkin tavra girdap gibi çekilirken buluyor.
Şu sıralar pek çok yerde çirkin tavırlar, çirkin insanlar ve sosyal davranış kurallarından bihaber kalabalıklarla karşılaşıyoruz.
Bunun üstesinden gelmenin kısa bir yolu yok ama eğer buna bir çözüm bulacaksak, öncelikle sinirlenmemekle başlayabiliriz.
Sosyal davranış kurallarından haberi olmayan bir insanı, hiç bilmediği/ görmediği/ öğrenmediği bir davranışı yerine getirmemekle suçladığımızda, ortada kazanan kimse olmuyor. Sabırla, nezaketle anlatmak gerekiyor belki...
Nihat Aytürk’ün “Sosyal Davranış”ını, Nüvit Osmay’ın “İnsan Mühendisliği” gibi kitapları sosyal davranış kurallarını bilen-bilmeyen herkesin satır satır okuması şart. Tekrar tekrar okumak, okutmak, rehber olarak çocuklarımızın, hatta yetişkinlerin başucunda tutmak şart.
Yoksa şuur bir daha dönmemek üzere bu toprakları terk edecek!
Paylaş