Kızmalı mı Survivor izleyenlere?

İnsanlar gerçek duyguların, gerçek mutluluğun, gerçek huzurun olmadığı yerde bunu bulabilecekleri hayallere kaçarlar.

Haberin Devamı

Televizyon da bir kaçış.
Kaçtıkça uyuyor, uyudukça kaçıyoruz.
Kaçtıkça rahatlıyor, rahatladıkça alışıyoruz.
Mekanizma bu.
İyi bir şey mi?
Elbette değil.
Halimiz ortada.
Büyük felaketler sırasında sosyal medya dışında olayı anbean gösteren, daha doğrusu vahametinin altını çizerek, olduğu gibi veren medya organı sayısı az olduğu için televizyonun karşısında olanlar meseleyi kavrayamıyorlar.
Ellerinde sosyal medya araçları da olmadığı için, milyonlarca insan elinde bu imkanlara sahip olanlardan farklı bir hayat yaşıyor.
Bir olayın büyüklüğünü, etkisini kavrayamayacak hale dönüşüyor...
Peki en kritik anlarda, büyük olaylar esnasında televizyonda diziler, yarışmalar yerine gerçekte olanı görsek farklı olur muydu?
Elbette.
En kritik anlarda dikkatini başka bir yere vermeyi tercih edenlerin tümüne kızmalı mı?
Bilmiyorum. Artık hiçbir konuda “Bu kesin böyledir” dememeyi öğrendik.
Bir gün çok mutlu, bir gün aşırı mutsuz, bir gün ayaklarımızı biraz yere sağlam basar gibi...
Bir gün dayandığımız her şey tepetaklak, bir gün çok umutsuz ve yılgın, bir gün umutlu ve güçlü...
Ne hissedeceğimizi, ne düşüneceğimizi bilmez haldeyiz.
Sokağa çıkmaktan korkuyoruz.
Mecburen çıkıyor, eve döndüğümüzde sığınağımıza dönmüş gibi rahatlıyoruz.
Sonra kimisi televizyon açıyor.
Kimisi kitabına sarılıyor.
Kimisi resim yapıyor.
Dünyayı unutup hobilerine sarılıyor...
Tüm bunları biraz normal hissetmek için yapıyor pekçoğumuz.
O yüzden Survivor izleyenlerin tümüne kızamayacağım.
Fakat şurası kesin...
Pekçoğu da hayata dair önceliklerini belirleyecek muhakeme yeteneğini kaybetti.
Tam da bu yüzden, şu sıralar yaşadıklarımız, hayattan ziyade “delilik yönetimi” esasında...

Haberin Devamı

Serhat, Thierry Mugler’a emanet!

Pazartesi günü Magazin Konseyi’nde Serhat Hacıpaşalıoğlu, inenler listemizdeydi.
Sebebi, biraz kafa karıştırıcı olan klibi.
Romantizm peşinde mi, yoksa bir parodi içinde mi, nerede durduğu biraz akıl karıştırıcı bir klip çekmiş San Marino’yu temsil edeceği şarkısına.
Serhat Hacıpaşalıoğlu’nun işini tesadüflere bırakmayacağını söylemiştim, haberi okuduktan sonra aradı ve şunları söyledi:
“Tam olarak romantizm ile parodi arasında bir yerde olmasını istedik ve hatta tam olarak bu kelimeleri kullandık bu klibin konseptini belirlerken. Bu klip biraz tuhaf, doğru ve bunu bilerek yaptık. 43 yarışmacı var, bir şekilde kendinizi göstermek zorundasınız.
Biraz da bir hayal, bir çizgi film karakteri gibi vermek istedik.
Styling’den klip fikrine, her şey ünlü modacı Thierry Mugler’den, klip de onun vizyonu.
Mugler çok önemli bir modacı ve sahne yönetmenlerinden biri, çok az isimle çalışıyor, seçici bir adam, benimle çalışmayı tercih ettiği için çok mutluyum ve bundan onur duyuyorum.”
Bize de tüm kalbimizle iyi şanslar dilemek düşüyor.
Bu karanlık günlerde güzel bir haber olsun bize Hacıpaşalıoğlu’nun Eurovision başarısı...

Yazarın Tüm Yazıları