Paylaş
Aklına ilk “lezzet” kelimesi gelen var mı? Sanmıyorum... Peki bu olumsuz çağrışımların kaynağının sebebini hiç düşündünüz mü?
Hatırlayalım: Kültürel ve toplumsal özelliklerimizden dolayı içki, anlatılacak, eğitimi verilecek bir konu değildir.
Küçük yaşlardan itibaren içkinin zararlı olması, kafayı bulmaya yaraması ve “yasak çağrışımları” dışında pek bir şey öğrenmeyiz.
Öte yandan içkinin, dünyanın farklı yerlerinde, farklı ödevler üstlendiği görülür.
Misal yemeklerin içinde sos, kahvenin içinde aroma, kutlamalarda sembolik bir içecek...
Bu tariflerin hiçbirinde alkolün sarhoş edici etkisinden bahsedilmez çünkü içki, bir lezzet öğesi olarak düşünülür.
Fakat “yasak” kültüründen doğan ve sadece “kafa bulma” ekseninde dönen bir “içki kültürü”, bize başka bir şey söyler. İşte o noktada, içkiyi, sarhoş olmak için içmeyen kültürlerden başka bir yola saparız; -misal- kutlamaların sembolü olarak şampanya içen Fransızlar ya da şarabı yemeklerinin eşlikçisi olarak gören İtalyanlar’dan ayrılırız.
Şöyle ki; dünyaya gözünü açtığı andan itibaren içkinin “kötü bir şey” olduğunu öğrenmeye başlayan adam, “yasak elma” ile ilk olarak “isyan” zamanında tanışır.
Kafası karışıktır, geleceği bulanıktır, ailesiyle ve daha da önemlisi kendisiyle her an kavgalıdır.
Alkol barındıran bir içeceği gizlice ağzına koyduğu ilk an lezzetinden önce sarhoş edici, algı değiştirici etkisini keşfeder.
Bu onun için önemli bir keşiftir, çünkü içki, ailesine, kültüre ve yasaklara isyanın bir sembolü olacaktır. Tadının neye benzediği hiç önemli değildir.
Ergenimiz, yetişkinlik dönemine geldiğinde dahi, ağzına bardağı götürürken içkiyle ilgili motivasyonu hep aynı olacaktır...
Bir defa içkiyle olan alakasını bir “yasak”ı delerek kurmuştur ve bilinçaltında içkiye dair silinmez bir “kod” bırakmıştır.
Haliyle hatırlamadığını sansa bile, içkiyle olan ilişkisini hep ilk öğrendiği duygular etkisi altında kalarak kuracaktır...
Ve hayatı boyunca içkinin “lezzet” yönü , sarhoşluk verici ve kötülüklerin anası olma özelliğinin gölgesinde kalacaktır...
Kadınlar ve içki
İçkinin olduğu ama içki kültürünün olmadığı bir yerde ya hiç içmemek vardır ya da çok içmek. Haliyle, kalabalık bir ortamda, kadınlar çok istemelerine rağmen bir kadeh şarap almaya çekinirler.
Eğer “içmeye çıkmadılarsa”, tanımadıkları insanlar içinde iki kadeh içki içerken görülmekten pek hoşlanmazlar.
Çünkü içki, “isyan” demektir, “başkaldırı” demektir, “ergenlik” demektir... “Saygın” ya da “az tanıdık” insanların içinde ergen gibi görünmek istemezler. Fakat kalabalık bir yerde bir kişi bir kadeh “drink almaya” karar verdiğinde, diğer kadınlar da domino taşı gibi dökülür. “Eh bir tane de ben alayım”lar havada uçuşur.
İçki içmeyen kadınların görevi ise sık aralıklarla “Benim içkiyle aram yoktur” demektir. İçkiyi gerçekten sevmeyenler bir yana; bu cümleyi kuranların, bu cümleyi kurma sebebi “yasak” kültüründen ileri gelir.
“Lezzetli bir yemeğin tadına bakar gibi içmek” kavramıyla, yani “içki kültürüyle” hiç tanışmamışlardır... Alkollü içeceklere bakışı ergenlik algıları ve toplumsal baskıyla şekillendiği için, kendilerini böyle davranmaya mecbur hissederler... Yarın devam edeceğiz...
Paylaş