Bazen biz kadınlar ne acayip oluyoruz yahu. Saçımıza başımıza, ufacık cam kavanozlarda mucize vaat eden (ama hiçbir işe yaramayan) kremlere yüzlerce lira harcarken, hayati bir meseleye gelince “aman, boşver ne olacak” diyebiliyoruz.
Gardırop kapısı kıyafetten kapanmazken, evde ayakkabı kutuları üst üste enstalasyon kıvamına gelmişken, “giyecek bir şeyim yok” diye kendimizi alışverişe vurup kenarda duran “ne olur ne olmaz” paralarını harcayabiliyoruz. İyi yemek, gece hayatı, aksesuvar, mobilya, araba alışverişi... Bunların hepsiyle ilgilenecek, bol bol vakit ve para ayıracak durumumuz (yoksa bile yaratırız) var. Sağlık konusunda seni sınıfta bırakıyorum sevgili “bana bir şey olmaz”cı Habitus okuru. Birçok özelliğimizle kendimizi “modern kadın” sanıyor ancak sağlığımız konusunda ortaçağda gibi yaşamayı beceriyoruz, bravo. Nasıl mı? Bir kere hasta olmadan doktora gitmiyoruz. Ayağa kalkamayacak duruma gelmeli ya da günlük hayatımızı etkileyecek kadar rahatsızlık verici bir duruma sahip olmalıyız. Kendi doktorumuz olmaya bayılıyoruz. Bir de yaş ilerledikçe insanlara “alaylı doktorluk diploması” filan mı veriyorlar merak ediyorum. Karaciğer, böbrek, göz, aklınıza hangi uzuv gelirse oradaki sorunla ilgili herkesin ama herkesin tedavi ve ilaç önerisi var! Kendi derdimizin dermanı, kendi hastalığımızın doktoru olduğumuz için ancak hastalanınca ve aldığımız abuk subuk ilaçlar sonuç vermeyince hastane yoluna düşüyoruz. Evvelki gün çok sevdiğim bir arkadaşım iki yıldır ihmal ettiği smear testini yaptırdı. Sonuçlara göre rahminde kanserden bir önceki evreye işaret eden hücreler tespit edildi. Düşünsenize, bir sene daha ihmal etse kim bilir testte nelerle karşılaşırdı... Tehlike çok gecikmeden tespit edildiği için tedavi olabilecek. Bu haberi aldığımdan beri çevremdeki insanlara “smear testi yaptırıyor musunuz” sorusunu soruyorum. Son olarak bu soruyu Twitter’daki takipçilerime sordum ve sonuçlar tahmin ettiğim gibi çıktı. “Kadınların yarısı “her sene yaptırırım” derken bir bölümü “yaptırmaya çekiniyorum”, diğer bölümü de “ne oluyor ki yaptırınca” yanıtını verdi. Rahim Ağzı Kanseri ile ilgili bugüne kadar birçok bilinçlendirme kampanyası yapıldı, ona rağmen bu pervasızlığın, önemsememe halinin açıklamasını yapamıyorum. Rahim ağzı kanserine HPV kısaltmasıyla tanınan Human Papilloma Virus isimli sevimsiz bir yaratık yol açıyor. Bu arkadaş da kadın vücuduna cinsel yolla bulaşıyor. www.rahimagzikanseri.org adresine bir tıklayın, bakın neler öğreneceksiniz... “Aman boşver yoktur bir şey” diyenlere söylüyorum, şimdi test yaptırmaya üşenirseniz, bir süre sonra “terslik var” diye doktora gittiğinizde, vücudunuzda kanser hücreleri bulunursa ne olacak? Bunun son derece mümkün olduğunu söylesem fikrinizi değiştirebilir miyim?
Sevgililer Günü’ne dair birkaç not
Çift olmayanı dövdükleri bayram da sona erdi nihayet. Yankıları sürüyor efendim. Hem tahmin ettiğimizden daha çok etkilemiş bizi, bunu gördük. * Eğer yanaştıkları kalabalıkta kadın-erkek sayısı eşit değilse sokak çiçekçileri bile çekimser davrandı. “Çiçek veriyim mi abla” baskıları hiç olmadı, sanıyorum bu 365 günde sadece bir kere yaşanıyor. * Bir ara kanalları da karıştırdım. Türkmax Issız Adam’ı yayınladı. Pes diyor, teessüflerimi sunuyorum. Sevgililer Günü’ne en uymayacak film budur herhalde. Mantığı anlayamadım, bekar kadınlara geçmişteki ıssız adam sevgililerini hatırlatıcı, çiftlerde de kadın dırdırını tetikleyici bir film bu. Eh bir erkek de oturup tek başına Issız Adam’ı izlemeyeceğine göre kimin için yayınlandı bu film, anlamadık. Turkmax bunun yerine Kemal Sunal’ın Gulyabani’sini filan verse daha isabetli olurmuş. * En güzelini de müzik kanalları yaptı. Normal koşullarda “şu şarkıyı bulayım da dinleyeyim” demeyeceğimiz, geçmişte kalmış ve varlığını bile hatırlamadığımız şarkıları toplu halde dinleme fırsatı verdi. 14 şubat meselesini “Deliye her gün Sevgililer Günü” diyerek kapatmak istiyorum.