Paylaş
En heyecan verici projelerden biri akıllı giysi odasıydı. Sizi tanıyan bir kamera düşünün. Tüm gardırobunuz dijital olarak bilgisayarınıza aktarılmış.
Vücut tipinizin birebir kopyalandığı bir avatarınız var.
Aynanın karşısına geçer gibi ekranın; dolayısıyla üzerinde bulunan kameranın karşısına geçiyorsunuz ve karşınızda aynadaki aksiniz yerine avatarınızı görüyorsunuz.
Elinizi yukarı kaldırarak ekranın üst kısmından bir elbise seçiyor, bir el hareketiyle kıyafet değiştiriyorsunuz...
Tabii henüz bu teknoloji kullanıcıya tam randıman vermiyor, grafiklerinin gerçeğe yaklaşması, tekstil dokularının birebir kopyalanması ve gerçek hayattaki serbest hareketlerinin bilgisayara aktarılması için biraz vakit var.
İşte bu da başka bir ekibin uzmanlık alanı.
Bu konuda Intel ile çalışan farklı bir akademik ekip bulunuyor. Cornell University’den Prof. Doug James, objelerin hareket ederken çıkardığı ve bizim çıplak kulakla duyamadığımız seslerin dalga boylarını ölçüp bilgisayara aktararak, kumaşların (mesela üzerinize giydiğiniz pilili bir eteğin hareketlerini düşünün) serbest hareketlerini birebir kopyalıyor.
Bu yeni teknoloji, gelecekte internet üzerinden ticaretin niteliğini değiştirebilir.
Ölçülerinizi birebir yansıtan bir avatarınız olduğunu ve bir mağazanın tüm koleksiyonunu internet üzerinden deneyebildiğinizi düşünün...
Eminim birçok hazırgiyim markası büyük potansiyel taşıyan bu teknolojiye ilgi göstere-cektir... Konu alışverişe gelmişken, Carnegie Mellon University’nin kısa sürede uygulanabilir bir projesi var. Intel Science and Technology Center içinde yer alan Embedded Computing ekibinin de başı olan Prof. Priya Narasimhan, projenin prototipi olarak kendi üniversitelerinin hediyelik eşya mağazasını kullanmış.
Şöyle anlatıyor:
“Mağazanın girişinde dev bir dokunmatik ekran var.
Mağazayı gezmeden, bu ekran üzerinde aradığınız ürünün içeride olup olmadığını ve stok durumunu görebiliyorsunuz.
Mağazada müşterilerin almaktan vazgeçtiği, yanlış yere konulmuş ürünleri ve stok eksiğini tespit etmek üzere gezen bir robot bulunuyor. Tüm rafları tarayarak ana bilgisayara eksik ve hatalı yerleştirilmiş ürünleri aktarıyor. Bu, tüketiciye zaman, satıcıya para kazandıran bir uygulama.
Aynı zamanda tablet teknolojisine, dolayısıyla internet alışverişine uygulanabilir.
Şu anda internet alışverişindeki en büyük eksik olan “dokunma, hissetme” eksiğini de ürünleri çok yakından görme imkanı sağladığı için ortadan kaldırıyor.
Ayrıca mağazayı fiziksel olarak gezmeden mağaza geziyorsunuz.
Şu anda internet alışverişinde olduğu gibi listeden ürün seçmiyorsunuz.
Üstelik bu teknoloji, mekan kapasitesi sınırlı olan mağazalara ekstra stok alanı da açıyor...”
Bir tablet olarak ev duvarı!
Ve Minority Report’tan hatırlayacağınız “interaktif ekran” gerçek oldu! Artık evinizin duvarını bir tablet gibi kullanabileceksiniz. Duvarınız, projeksiyon ile dev bir tablete dönüşüyor ve elinizdeki, önünüzdeki cihazda ne yapıyorsanız, mouse olarak elinizi kullanarak, interaktif yüzey üzerinde yapıyorsunuz!
Evlerle ilgili bir diğer heyecan verici yenilik, anahtarsız yaşam.
Projenin araştırmacılarından Vu Nguyen, “Kişinin kendisini anahtara dönüştürüyoruz” diyor. Tabii burada dijital sisteme olan güvensizlik, en büyük endişe konusu.
Birçoğumuz “anahtarım olsun, bir aksilik olsa bile bir şekilde açarım” duygusun, gelişmiş dijital bir sistemden daha çok güven verdiğini düşünürüz. İşte, burada Nguyen’in sözleri doğrulanıyor: “Teknoloji, aslında insanların düşünce yapısını değiştirmekle ilgili”...
“Anahtarsız yaşam” projesinde, çoklu bir koruma mekanizması söz konusu. Yani sadece parmak izi ya da belirleyeceğiniz bir şifreden bahsetmiyoruz.
Evinizde, işinizde ve otomobilinizde bulunan sensörler ve evin “beyni” olarak tarif edebileceğim bir sistem aracılığıyla bu rüya gerçek oluyor.
Sensörlerle birlikte yaşadıkça, kişiyle ilgili doğru, şaşmaz ve kopyalanabilecek nitelikte olmayan bilgilerle donatılan sisteminiz, sizi fiziksel bir “anahtar” haline getiriyor...
Paylaş