Paylaş
Son günlerdeki yolsuzluk haberleri insanın içini karartıyor ama davetlerden davetlere ağırlandığımdan benim için hava hoş sevgili okur.
Valla bu yolsuzluk konuları sayesinde davetlerde uzun ve tuhaf sessizlikler yaşamıyoruz artık çok şükür.
“Akape-cemaat, ne oldu da birbirlerine düştüler yahuuu?” dedi mi biri, muhabbet çorap söküğü gibi geliyor.
Artık kimse kimsenin lokmasını saymıyor, kim kaç kadeh içti, ne yedi incelemiyor, herkes siyaset konuşuyor.
Ben de rahat ettim açıkçası. Ucundan alıp çok sevmeme rağmen laf olsun diye ‘BU OLMAMIŞ ÇOK KURU’ diye itelediğim yemeklerden bol bol yiyor, pahalı içkilerden içiyorum.
Artık yemek davetlerinde zorla yemeklerin lezzetini övmeye, mekan sahibini yağlamaya ve birbirimize iltifat etmeye paydos.
Valla bizi iyi kurtardı bu yolsuzluk muhabbeti sizin anlayacağınız.
-Evvelsi gün uyuyorum. Bir anda Exorcist’teki Linda Blair gibi kan ter içinde uyandım.
Neden diyeceksiniz. Efendim, yıl bitiyor ve millerim yanacak!
Sabahı zor ettim ve derhal “katılacağım” dediğim 8 daveti iptal edip bilet almak üzere yola çıktım. Yalnız, son dakikada gittiğim için hiçbir şehre bedava bilet bulamadım.
Gönül isterdi bir Paris, bir Barselona, bir Nice ama nerdeee...
Ancak Burkina Faso’da bulunan Ouagadougou şehrine bedava bilet bulabildim ve hiç vakit kaybetmeden satın aldım.
“Satın aldım” diyorum, yanlış olmasın... Millerimle bileti takas ettim.
Para vermedim yani. Böyle zamanlarda “Acaba kapitalizm iyi bir şey mi?” diye düşünüyorum açıkçası...
Neyse, bileti aldım ama burada bir tanıdık ünlü veya beni ağırlayabilecek bir otel var mı bilmem.
Ne diyelim, beni bu bileti almaya mecbur bırakanlar utansın!
-İtiraf etmek gerekirse, yeni yılı evde geçirenlerden değilim. Önemli insanlarla yan yana bulunabileceğim, bolca bedava pahalı içki içebileceğim bir davete gitmeyi ve bunu ertesi gün burada övmeyi tercih ederim.
Eğer bir mani olur da davete gidemezsem, bir otel daveti kesin bulurum.
Zaten ne zamandır da SPA’ya gitmiyorum. “Davetlerden davetlere koşuyorum gazeteciliği”nin en elzem konularından biri olan “otel övmecilik” tarafını da bu aralar biraz boşladım sayın okur. Kusuruma bakmayın. Neyse, yaz başında geziler nasılsa çoğalır. Bol bol gider, ağzım dilim kuruyana kadar överim artık.
Güvercinle gelen davet
-31 Aralık, 31 Aralık diyoruz ama bugüne gelene kadar da yılbaşı kutlamaları yoğunluğundan çok yoruldum açıkçası sevgili okurlar. Her yılbaşı öncesi davetlerden hep böyle yorulurum ben zaten...
Bu davetler arasında bir tanesi var ki, bahsetmeden geçemeyeceğim.
Davetin kendisi kadar, davet edilme kısmı da çok enteresandı. Anlatayım...
Bir gün bir baktım camımda tık tık bir ses. Bir güvercin! Güvercinin ayağına sicimle bir kağıt bağlamışlar.
Dilekçe şeklinde bir mektup. Tahmin edeceğiniz üzere çok özel bir davet mektubu. Davet sahibi Arzuhal Hanım bir hafta önceden misafirlerine güvercinle haber ediyor. İlahi Arzuhal!
Zaten böyle enteresan fikirler hep ondan çıkar. Arzuhal Hanım, telefon ve e-mail’in henüz keşfedilmediği günlere döndürdü bizleri sizin anlayacağınız!
-Bir sonraki yılbaşı daveti Ahm-et restoranındaydı. Seçkin bir gazeteci grubu olarak davetliydik. Et sanatkarı Ahmet Usta çok özel bir yılbaşı menüsü hazırlamış bize.
Ahmet Bey hakikaten sanatkar. Diyor ki, “Ben ete Louvre’un Mona Lisa’ya davrandığı gibi davranıyorum”...
Öyle sahi. Bir biftek için “Tanımsız bir lezzet” tanımını kullanacağımı tahmin etmezdim ama kullanıyorum:
“Tanımsız bir lezzet...”
O sofradan da beş kuruş ödemeden ayrıldım çok şükür. Yalnız Ahm-et çalışanları biraz daha dikkatli olmalı. “GARSON!” diye bağırmak zorunda kaldım kaç kere. Pes diyorum.
-Yeni albümü çıkan ünlü pop star dostum Nurşen’in yılbaşı zamanı lansman yapacağını duymuştum. Kaç gündür bekliyorum, davetiyesi gelmedi. İtiraf etmek gerekirse beni niçin lansmana çağırmadı diye kaç gündür kara kara düşünüyordum.
“NE HAKLA BENİ ÇAĞIRMAZ ADİ KADIN, HİÇ SEVMEM ONU ŞARKILARI DA BERBAT ZATE.....” derken arkadaşım uyardı, meğer lansman daha olmamış!
İlahi Nurşen, insan bir haber verir. Yine de şimdiden bomba gibi bir albüm olacağına eminim. Doğru bir yolda yürüyor Nurşen.
Paylaş