Paylaş
İnternetin sağladığı anında iletişim imkanı; kitleleri “uyandırma”, harekete geçirme, ses getirme gücü, reklam ve pazarlama dünyasının kanunlarını baştan yazdı.
Bugün herhangi bir sosyal medya kullanıcısı, ses getireceğini bildiği konuları sosyal medyaya taşıyabilir. Konu herkesin bünyesinde tepki oluşturacak bir meseleyse, Twitter fenomenleri, şöhretli kullanıcılar ve sözüne kulak verilen/verilmeyen herkes tarafından RT edilir ve hepimizin önüne düşer.
Sosyal medyada kopan gümbürtünün ardından haber siteleri ve gazeteler de konuyu kendi gündemlerine taşırlar ve tabir yerindeyse “dünya değişir”...
Halkbank Paraf reklamının bir bölümünün T-Mobile’dan çalıntı olması meselesi, önce sosyal medyada yayıldı, sonra da başta Hürriyet olmak üzere gazeteler ve haber siteleri tarafından manşetlere taşındı biliyorsunuz.
“Arak” konusunun ortaya çıkmasının ardından, reklamın “çalıntı” kısımları tıraşlandı. Artık reklamın kısa versiyonu yayınlanıyor reklam kuşaklarında.
Bu, teknolojiyle birlikte gelen yeni iletişim yöntemlerinin dünyamızı nasıl değiştirdiğini gösteren en iyi örneklerinden sayılır...
Tabii reklam eğer 20 yıl önce çekilseydi, muhtemelen kimsenin haberi olmayacaktı “çakma”lığından... Fakat günümüzün yeni hızlı iletişim biçimleri hiçbir konunun kapalı kapılar ardından kalmasına müsaade etmiyor.
Uyanıklık artık para etmiyor. Yeni dünyanın iletişim kuralları gereği artık “çal ama belli etmezsen kimse anlamaz” geçerli değil. Gerçek başarıyı kurnazlık değil, yaratıcı zeka ve çalışkanlık getiriyor...
Konu sadece Paraf reklamı değil tabii... “Çalma” işi her sektörün yarası. Reklam dünyası da payını alıyor. “Nasılsa halk anlamaz” diye yurtdışındaki kampanyaları çala çala başarı kazanmış, “yaratıcı insanlar” kategorisine koyulmuşların saltanatı elbet bitecek.
Bizim ömrümüz o saltanatların bitmesine yetecek mi, o bilinmez elbet...
Yeni model “özel haber”
Teknolojiyle birlikte “özel haber” kavramının da içi boşaldı, bunu kabul etmek lazım. “Özel haber peşinde koşmak” kimileri için internet uyanıklığı yapmakla eşdeğer. Sosyal medyada patlayan bir konuyu haberleştirdiğimizde bunu “özel haber”den saymak, gerçek özel haber yapan gazetecilere haksızlık olur.
Bir ekonomi sitesi, Halkbank’ın Paraf kredi kartı reklamlarında T-Mobile’ın reklamından kopyalanan bölümlerin tıraşlanması konusunda kendisine paye biçmiş. 4 Aralık’ta yayınlanan haberlerinin “Hürriyet başta olmak üzere diğer haber siteleri tarafından alıntılandığı” iddiasında.
O gün köşede de yazmıştım. 4 Aralık’ta, Twitter’da bir reklamcı arkadaşımın iki videoyu twit’lemesi ve tepkisi sonucu haberim oldu konudan... O Tweet’i RT’ledim, ertesi gün köşede yayınlamak üzere yazdım ve 5 Aralık sabahı konuyla ilgili bilgi ve haberi fotoğraflarıyla birlikte Hürriyet.com.tr’ye servis ettim.
Haberin büyük ses getirmesi, sitemizin konuyu manşete taşımasıyla söz konusu oldu. Tabii, bu esnada 4’ü 5’ine bağlayan gece sabaha kadar RT mekanizması çalışmış, birçok kişi mesele patlamadan konudan haberdar olmuştu...
Paraf reklamının tıraşlanmış halini internette ararken buldum ekonomi sitesinin “Hürriyet de bizden aldı” iddiası taşıyan haberini.
Hayır efendim, Hürriyet sizden almadı. Siz, sosyal medyada ZATEN yankılanan bir konuyu aktarıp “haber”inize “özel” sıfatı yapıştırdınız.
Sosyal medyada aktif olan herkesin 4 Aralık itibariyle haberi vardı konudan. Aynı gün yazılmış ama DOĞAL OLARAK basılı gazetede ertesi gün çıkmış ve internet sitesine, basılı gazeteyle eşzamanlı olarak taşınmış bir haberle ilgili “bizim özel haberimizdi, bizden aldılar” denilmez.
Dahası, eğer konu “özel haber” ise, bu paye ne size ne de bize aittir. Payeyi, reklamları izleyip benzerliği fark eden ve bunu Twitter hesabında yazan reklamcı dostumuza vermek gerekiyor.
Zira Halkbank Paraf ile ilgili kopan tüm gümbürtünün başlangıç noktası, bunu sosyal medyada ilk paylaşan kişi, kendisidir...
Hepimiz, onun “özel haber”inin altını çizdik, o kadar.
Paylaş